Bartın ırmağının kenarında kurulan Parthenia kentinden adını alan Bartın, doğal güzelliklerinin, kültürel değerlerinin yanında geçmişin izlerini günümüze taşıyan tarihi eserleri ile dikkat çekiyor. Doğayla iç içe olmak, geçmişin izlerini sürmek ve telaşsızca yaşayacağınız bir tatil geçirmek istiyorsanız birçok bakirliği ile sizleri bekleyen Bartın’a uğramanızı tavsiye ederiz.

Karadeniz Bölgesi’nin batı bölümünde yer alan Bartın ve çevresine ilk yerleşenlerin M.Ö. 14. yüzyılda gelen Gaşkalar olduğu tahmin ediliyor. Zamanla Hitit İmparatorluğu’nun ardından da Lydialılar, Persler, Makedonyalılar, Bithynia Krallığı ve Romalıların yöreye hâkim olduğu Bartın’ın önemi Roma döneminde askeri ve ekonomik nedenlerden dolayı önem kazandı. Bu dönemden sonra yörede Bizans etkinliğinin sürdüğü, 13. yüzyılda Türklerin Anadolu’ya gelmesinden sonra Osmanlı hâkimiyetine geçtiği Bartın, 1924’te Zonguldak’ın ilçesi, 1991’de ise il oldu.

Geçmişte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Bartın’ın adı antik çağa dayanıyor. Parthenios adı verilen Bartın ırmağının kenarında kurulan kentin Parthenia adıyla anıldığı, zamanla da Bartın’a dönüştüğü yazılı kaynaklarda bulunuyor. Ayrıca bir başka rivayete göre de ismini, bakire tanrıça Athena’ya izafeten ‘Bakirekent’ olarak almış. Doğa ile iç içe olmak, geçmişin izlerini sürmek ve telaşsızca yaşayacağınız bir tatil geçirmek istiyorsanız siz de birçok bakirliği ile sizleri bekleyen Bartın’a uğramanızı tavsiye ederiz.

Milli parkları, şelaleleri, denizi, uçsuz bucaksız ormanları, köklü tarihi, yüzyıllık çınar ağaçları, ahşap evlerle çevrili dar sokakları ve yaylaları ile doğal bir yapısı zengin olan Bartın’ın doğal güzellikleri ile iç içe olmak ve bol oksijenden sersemlemek istiyorsanız yaylaları ve milli parkları mutlaka ziyaret etmelisiniz. Gezen Yaylası, Bartın-Kastamonu Küre Dağları Milli Parkı, Uluyayla ve Ardıç Yaylası bölgeye renk veren, güzellik katan yerlerin başında geliyor.

Bartın, doğal güzelliklerinin, kültürel değerlerinin yanında geçmişin izlerini günümüze taşıyan tarihi eserleri ile de dikkat çekiyor. Bu eserlerden en bilinen ve en dikkat çekenleri; Amasra Hamamı, Şehir Hamamı, Dervişoğlu Hanı, Taşhan, Tekkeönü Kalesi ve Amasra Kalesi’dir. Öte yandan Bartın’da yüzyıllara meydan okuyan birçok cami ve kilise var. Aya Nikolas Kilisesi, Ebu Derda Türbesi, İçkale Mescidi, Şadırvan Camii, Halilbey Camii, Amasra Küçüktepe Martyriumu ve İbrahimpaşa Camii en bilinenleri arasında geliyor. Gezi listenize dahil ederseniz Bartın’ın tarihine daha yakından şahit olma şansı yakalarsınız. Plajlar ve yat limanları ise Bartın’ın hareketliliğini artıran ve bölgeye renk veren yerlerin başında geliyor. Kurucaşile Limanı, İnkumu Plajı, Çakraz Plajı, Amasra Plajı, Çambu Plajı, Güzelcehisar Plajı ve Amasra Limanını gezinize dahil edebilirsiniz.

Çeşmi Cihan Amasra, kalesi ve tarihiyle küçük bir Ceneviz şehri…

Batı Karadeniz’in incisi Bartın’ın bir ilçesi olan Amasra’nın adı belki de en az Bartın kadar ön plandadır. Bunun en büyük sebebi ise sahip olduğu köklü geçmişe dayanır. Amasra tarihi, doğası, denizi ve kültürel zenginliği ile gezip görenleri kendine hayran bırakır. Geçmişi çok eskiye dayanır. M.Ö 12. yüzyılda Fenikeliler tarafından kurulmuş daha sonra 13. yüzyılda Cenevizliler tarafından ele geçirilmiştir. Amasra bugünkü ismini M.Ö 3. yüzyılda bu kasabayı yöneten kadın lider Kraliçe Amastris’den almıştır.

Amasra’yı 1461 yılında Trabzon seferi sırasında Osmanlı topraklarına katan padişah Fatih Sultan Mehmet şehre hakim olan Boztepe’ye çıkınca derki “Lala lala çeşm-i cihan bu mu ola?” Alemin göz bebeği burası olsa gerek diyerek şehre zarar vermeden kale komutanından anahtarı isteyip şehri fetheder. Amasra’nın da adı bugün bile Çeşm-i Cihan olarak anılır. Özellikle Marmara ve Ege tarafından gelip de bir Karadeniz turu yapacak olanların yol üstünde olması nedeniyle uğramaları gereken ilk adreslerden birisi Osmanlı zamanında bir Ceneviz kolonisi olan Amasra olmalıdır.
Geziye Amasra Kalesi’nden başlayarak, çayınızı yudumlarken önce şehre yukarıdan bir bakış atabilirsiniz. Zindan ve Sormagir olmak üzere iki kısımdan oluşan kalenin tarihi Bizanslılar’a dayansa da, şehir fethedildikten sonra onarılıp Osmanlılar tarafından da kullanılmıştır. Kale turunun ardından kaleye oldukça yakın olan Çekiciler Çarşısı’na uğrayıp, sadece Amasya’ya özgü tel kırma ve ağaç işçiliği ile yapılmış hediyelik eşyalara göz atıp alışveriş yapabilirsiniz. Amasra Müzesi’de Amasra gezilecek yerler listemizde bulunuyor.

Arkeolojik ve etnografik eserlerin yer aldığı müzedeki eserlerin neredeyse tamamı Amasra ve civarından çıkan eserlerdir. Amasra’nın sahip olduğu binlerce yıllık tarih nedeniyle Amasra’da bir müze kurulması şart oldu ve müzenin temelleri 1955 yılında atıldı. En son 1982 yılında yapılan genişletme çalışmaları ile bugünkü haline geldi. Amasra gezinizde biraz soluklanmanın vakti geldiyse Kuş Kayası Yol Anıtı’na uğrayabilirsiniz. Milattan sonra ilk yüzyılda kayalara oyularak yapılan bu eşsiz eser, o zamanlar oldukça sık kullanılan bir yol üzerindeki dinlenme noktasıydı ve muhtemelen bir de çeşmesi vardı. Siz de binlerce yıl önce olduğu gibi yorgunluğunuzu burada soluklanıp atabilirsiniz. Karadeniz’e geldik ve halen tam olarak yeşil ve doğayla iç içe geçemedik diyorsanız rotayı hemen Göldere’ye doğru çevirebilirsiniz. Hele bir de yaz aylarında iseniz şelalenin buz gibi suyunun altında serinlemek Amasra’da hiç unutmayacağınız anlardan birisi olabilir.

Ağlayan ağaçtan Bartın ayaklarınızın altında…

Geçmişte bir dönem Cenovalı bir ailenin yaşadığı Cenova Şatosu’na, kapılarında ayrı bir gizem ve değişik bir görüntü hakim. İçerisinde gizem olan bu şato kenarları yüksek taş duvarlarla örülmüş ve düşman işgaline karşı da duvarlar surlar yüksek örülmüş. Görüntüsüyle dikkat çeken ve turistlerin beğeniyle ayrıldığı bu şato hikayesiyle de sizi kendisine bağlamayı başaracak. Yüzyıllar önce yapılmış Edhem Ağa Konağı’nın ise en önemli özelliği yüzyıllardır hiç bir restorasyon işlemi yapılmamış olması. Hiç bir işlem yapılmamış ve o günden bugüne en doğal haliyle ziyaretçilerine açılmış. Sağlamlığı ve mimarisiyle günümüzde mimarların bile dikkatini çeken bu konağa, Bartın’a gelenlerin ziyaret etmesini tavsiye ederiz.

Goztepe’nin tam ortasında yer alan Amasra ağlayan ağacının en büyük özelliğini ise manzarası oluşturuyor. Tüm Bartın ayaklar altında olurken, denizin tamamı bu ağacın bulunduğu yerden görünebiliyor. Güzelcehisar koyu da Karadeniz’in adını duyurmasına yardımcı olan güzelliğiyle göz boyayan doğal güzelliklerden. Taşlar, kumlar, deniz ve yemyeşil ağaçlar öyle güzel bir şekilde yerleştirilmiş ki bu manzara insana bağımlılık yapıyor, bir kere gelen bir daha gelmek istiyor.

Mutfağında 100’den fazla yemek çeşidi var

Bartın mutfağı ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda tespit edilen 100’den fazla yemek çeşidi yöre mutfağının zenginliğini açıkça ortaya koyuyor. Bugün Bartın mutfağında geleneksel olarak hamur işi, sebze yemekleri ve balık, beslenmenin temel ürünlerini oluşturur. Özellikle, kışlık-yazlık yiyecek gibi ayırımlar ve çeşitler azalsa da geleneksel kış yemekleri için, yöre ürünlerinden yazdan hazırlanan kışlık erzaklar arasında kavurma, sucuk, bulgur, domates ve fasulye kurusu, erişte, kuru yufka, keşkek, tarhana, pekmez, reçel, turşu, marmelat ve komposto ile sebze konserveleri önemli yer tutar. Bartın’da yapılan bazı yöresel yemekler; Pum Pum Çorbası, Yumurtalı Isput, Kabak Burmasıdır. Bartın yemekleri etli, sebzeli, sütlü, hamur işli ve zeytinyağlı yemekler ile pilav, çorba ve tatlı çeşitlerinden oluşur. Dikkati çeken başka bir husus ise aynı türe ait yiyeceklerden pek çok çeşidin olmasıdır. Örneğin, ondan fazla dolma ve pilav çeşidine rastlanır.

bartıngenel

200 yıllık gelenek; Galla (Kadınlar) Pazarı

En uygun yöresel organik ürünleri bulabileceğiniz köylü pazarı. Galla Pazarı Bartın ve Amasra’da kış aylarında Salı ve Cuma günleri, yazın Amasra Galla Pazarı ise her gün açık bulunuyor. Adını, bahçesinden ve hayvanlarından elde ettiği sütten, yoğurda, biberden, mısırdan, fındıktan, domatese, çilekten vişneye kadar tazecik ürünleri burada pazarlayan vefakar kadınlardan alıyor.
Amasra’da yaz-kış demeden her Salı ve Cuma günleri kurulan Galla Pazarı; bir yandan 200 yıllık bir geleneği yansıtırken, diğer yandan da köylüyle kentliyi kaynaştıran önemli bir pazaryeri olma özelliği taşıyor. Yöresel organik köy yiyeceklerine ulaşımı kolaylaştırıyor. Köylüyle kentli arasındaki iletişimi güçlendiren bu pazarı kesinlikle ziyaret etmelisiniz. Amasra’nın sıcak kanlı insanlarıyla sohbet etmenin keyfini çıkartın…

Hediye alacaksanız Çekiciler Çarşısı’na uğrayın

Bartın’da el dokuma ürünleri, özellikle tel kırma yazmaları ve ahşap baskı yazmaları ülke çapında ün yapmış durumda. Amasra ilçesi ahşap ve dokuma hediyelik eşya yönünden da çok gelişmiş. Tarihi, 17.yy’a dayanan ağaç oymacılığı, bugün Amasra ve köylerinde hala sürdürülüyor. Amasra Çekiciler Sokağı’nda ıhlamur, şimşir, dişbudak, ceviz, kiraz ve kızılağaç gibi ağaçlar kullanılarak yapılan ayetler ve güzel sözler yazılı levhalar, resim ve resimlikler, çerez takımları, isimlik, anahtarlık, kuş ve hayvan figürleri vb. eşyalar satılıyor. Hediyelik için Çekiciler Çarşısı birçok alternatif çeşit ile sizi bekliyor.

AmasracilekfestÇİLEK FESTİVALİNİ KAÇIRMAYIN!

Çilek Festivali, Bartın’ın, oldukça zengin tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini tanıtarak, sosyal, kültürel ve ekonomik alandaki gelişimine katkıda bulunmak amacıyla 1982 yılında başladı ve 1993 yılından itibaren bir haftalık etkinliğe dönüştürüldü. Çilek toplama zamanına göre 25 Mayıs-15 Haziran tarihleri arasındaki bir haftada düzenlenen Festival süresince; çeşitli yarışmalar, tiyatro ve halk oyunları gösterileri, müzik konserleri, sergiler, konferans, söyleşi ve paneller yerli ve yabancı turistlerce ilgiyle izlenir. Yarışmalarda bir yanda kaliteli çilekleriyle üreticiler yarışırken, diğer yanda Festival veya Çilek Güzeli seçilebilmek için genç kızlar ile ses ve yorumlarıyla müzikte kendilerini denemek isteyen gençler hayli heyecan yaşar ve yaşatırlar. Amasra Yağlıdirek Şenlikleri ise her yıl 1 Temmuz’da Denizcilik ve Kabotaj Günü kutlamaları içerisinde düzenleniyor. Yöre insanının, deniz ve eğlence tutkularını bir arada sunan ve yaşamının yansıması olan şenlikte; Yağlıdirek Yarışları, Deniz Motoru-Tekne Yarışları, Ördek Yarışları gibi çeşitli etkinlikler sergileniyor.

55327010YAPMADAN DÖNMEYİN!

  • Amasra’da balık ve salata yemeden,
  • Bozköy ve Çakraz’da denize girmeden,
  • Doğa yürüyüşlerine katılmadan,
  • Kuşkayası Yol Anıtını görmeden,
  • Güzelcehisar Lav Kayalarını görmeden,
  • İnkumu’nda denize girmeden,
  • Kumluca’da yaylalara çıkıp av sporu yapmadan,
  • Özgün bir Bartın evi görmeden,
  • Ulus İlçesindeki Mitolojik Öyküsüne göre Aşk Acılarını unutturan Ulukaya Şelalesinden su içmeden,
  • Uluyaylayı ziyaret etmeden,
  • Bartın Çilek Festivali Kültür ve Turizm Etkinliklerini görmeden,
  • Dünyanın en uzun çınar ağacı tüneli (Bartın – Safranbolu yolu) görmeden dönmeyin.

amasrarestaurantAmasra Salatası, masanıza renk, damağınıza lezzet katacak

Bartın ve Amasra da, kokusunu hissettiğiniz her balık sofrasında, adetten ya da damak tadından olsa gerek o meşhur Amasra Salatası olmadan yemeğe başlanmaz. Kimine göre Osmanlıdan, kimine göre de adını aldığı Kraliçe Amastris’den devralınmış bu gelenek, sofranıza renk damağınızı lezzet katıyor. Yörede, en az 20 çeşit malzeme ile yapılan Amasra Salatasına meşhur dedirten ise; önce lezzeti, sonra lezzeti veren malzemelerin hazırlanış ölçüsü ve biçimi ile göze hitap etmesine gösterilen özende saklı… Yani, herkes salata yapar ama Amasra Salatasını asla…

Bartın’ın tekneleri dünyaya ün saldı

Bartın’da tekne yapımcılığının olduğuna ilişkin bilgiler Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde (Cilt-3, sayfa-261) ve Uluslu İbrahim Hamdi’nin (Yıl-1738 ) Atlas isimli kitabında yazıyor. Osmanlı donanmasının kadırga ve kalyon ihtiyaçlarını karşılayan Bartın, Amasra ve Kurucaşile Tekkeönü, Kapısuyu tersanelerinde yapılan gemilerin mavna, yelkenli, gulet, çektirme, bumbarta ve martiko gibi çeşitleri olduğu yine yazılı kaynaklardan anlaşılıyor. Ayrıca Bartın’da Gazhane Burnu ile Orduyeri Köprüsü arasında ve Tersane Caddesi’nde faaliyet gösteren yıllık 40-50 gemi kapasiteli tersanelerin de 1950 yıllarına kadar varlıklarını sürdürdükleri biliniyor. Günümüzde, gemi yapımcılığı Kurucaşile ilçesinin Kapısuyu ve Tekkeönü köylerindeki tersanelerde sürdürülüyor. Babadan kalma aletlerle ve babadan oğula öğretilerek günümüze ulaşan bu sanat; teknolojik gelişmelerle bütünleşerek geçerliliğini koruyor, zaman zaman nostaljik eklemelerle süslenen çoğu önemli parçalar eski aletlerle sadece el emeği ve ustalıkla yapılıyor. Tekkeönü’nde özel bir tersanede 3 yılda tamamlanarak 1992 yılında denize indirilen Kraliçe I. Elizabeth devrinin en ünlü İngiliz gemicisi Sir Francis Drake’nin efsane gemisi Golden Hind’in bir benzeri, Amerika’nın keşif yıldönümünde düzenlenen Amerika 500. Anı Tazeleme Yarışması’nda ülkemizi temsil etti.

[su_custom_gallery source=”media: 1226,1227″ limit=”17″ link=”image” target=”blank” width=”350″ height=”200″ title=”never”]Ligna[/su_custom_gallery]

Kurucaşile’nin teknesi bir başka özel

Bugün geleneksel ahşap tekne yapımcılığı Doğu Akdeniz ve Karadeniz’in bazı bölgelerinde sürüyor. Modernleşmeyle birlikte kaybolan bu üretimin Türkiye’de hala geleneksel olarak yapıldığı çok az nokta kaldı. Güney kıyılarında Bodrum, Marmaris, Fethiye gibi birkaç tersane ve tezgahların dışında bugün için geleneksel tekne üretiminin yapıldığı bir diğer noktayı Bartın oluşturuyor. Bartın’a özgü çektirme tipi yük gemilerinin yapımı 1970’li yıllarda sona ererken, bölgedeki üretim balıkçı teknelerine yönelmiş. Bölgede yetişen ağaçların bolluğu bölgede zamanla yat yapımına da imkan vermiş. Bugün yöredeki tezgahların büyük bölümünde geleneksel yöntemle kayık ve küçük kayıkçı teknesi yapılırken az da olsa yat yapımına devam ediliyor. Bölgenin tek tersanesi olan Tekkeönü tersanesi, Karadeniz’in ağaçlarının sağlamlığı ile ustalarının geçmişten getirdiği tecrübenin birleşmesiyle yat üretimine ev sahipliği yapıyor.

Öte yandan Bartın’ın üç ilçesinden biri olan Kurucaşile, ahşap tekne yapımında yüzyıllara varan bilgi ve tecrübe birikimine sahip, dünyada bile marka olmuş bir üretim merkezi. Türkiye’nin ilk Ahşap Yat Yapımı Meslek Lisesi ile Bartın Üniversitesine bağlı Gemi İnşaatı Meslek Yüksek Okulu’nun Kurucaşile’de açılması da tekne yapımının ilçede ne kadar önemli olduğunu kanıtlıyor. Ahşap tekne yapımında sadece ülkemizde değil dünya çapında da bilinen bir bölge haline geldi. Burada üretilen tekne ve yatlar sadece Türkiye’den değil dünyadan da talep görüyor. Bölgede yaklaşık 30 civarında atölye ve tersane var. Babadan oğula geçen bu mesleğin Kurucaşile’de uzun yıllardır sürmesinin bir nedeni de tekne yapımı için gerekli olan hammaddenin zengin olması. Özellikle suya dayanıklılığı ve esnekliği sayesinde kolay şekil alan kestane ağacı, tekne yapımında tercih ediliyor.

My captured picture

Gemi Atması Töreni

Gemi Atması töreni, geçmişi 300-400 yıl öncesine dayanan yapımcılığı kadar eski bir gelenek. Tersanelerde yapımı tamamlanan gemilerin suya indirilmesi Bartın halkının inanışlarını yansıtan ilginç bir örnektir. O gün adeta kentin bayramıdır. Halk, bugünkü Yalı caddesinde toplanır, meydanlar ve gemiler bayraklarla süslenir, kurbanlar kesilir, Günümüzde, buradaki gemi yapımcılığı ile birlikte Gemi Atması da hafızalarda yaşıyor.