Dünyadaki en büyük ekonomiler sıralamasında 2016’da beşinci sırada yer alan Birleşik Krallık, 23 Haziran 2016’da gerçekleştirilen tarihi referandumda AB’den ayrılma yönünde oy kullandı. Karar sonrasında belirsizlik sürecine giren ülke ekonomisinde, AB’den kesin olarak ayrılma tarihi olan 29 Mart 2019 sonrası merakla bekleniyor. Türkiye ise, bu süreçten sonra ekonomik büyüme hızının yavaşlayacağı, ihracatın düşeceği ve ithalatın ise pahalılaşacağı gibi olumsuz tahminlerin yapıldığı Birleşik Krallık ile ekonomik ilişkilerin daha da güçlendirilmesi yönündeki hedeflerini şimdiden belirlemiş durumda.

Britanya İmparatorluğu döneminde kapsadığı çok geniş coğrafya nedeniyle “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olarak anılan Birleşik Krallık, Avrupa’nın batısında, coğrafi olarak Büyük Britanya Adasının tamamını, İrlanda Adası’nın kuzey kısmını ve bazı diğer Britanya Adalarını kapsayan bir ülke. Ülkenin ismi, gerek ülke içinde, gerekse uluslararası camiada genellikle Birleşik Krallık olarak kullanılıyor. Ancak Büyük Britanya sözcüğü de zaman zaman Birleşik Krallık yerine kullanılabiliyor. Birleşik Krallık’ın kurucu unsurlarından oluşmuş, en gelişmiş ve kalabalık ülkesi olan İngiltere’nin ismi ise, birçok yabancı medya kuruluşunda ve zaman zaman da resmi kanallarda Birleşik Krallık ile aynı anlamda yer buluyor.

Birleşik Krallık; Galler, İngiltere, İskoçya ve Kuzey İrlanda olmak üzere dört devletten meydana gelmekte. Bu devletlerin, İrlanda Adası’ndaki Kuzey İrlanda hariç, hepsi Büyük Britanya adasında yer alıyor. Bunların haricinde krallığa ait irili ufaklı birçok ada var. Wight Adası, Lundy, Scilly Adaları, Anglesey ve Hebrid Adaları, Orkney Adaları ve Shetland Adaları bunlardan bazılarını oluşturuyor. Man Adası ve Manş Adaları (Jersey, Guernsey, Alderney ve Sark) coğrafi olarak krallığa bağlı olsa da, resmi açıdan özel statüleri var. Resmi olarak krallığın parçası sayılmasalar da monarka bağımlılar. Bu adaların bir diğer özelliği ise, Avrupa Birliği’ne dahil değiller.

Ülkenin genel demografik yapısı itibariyle küçük bir dünya olduğunu söylemek mümkün. 2011 verilerine göre Birleşik Krallık’ın yüzde 87’si beyazlardan, yüzde 7’si Asyalılardan ve yüzde 3’ü siyahilerden oluşuyor. Daha detaylı olarak baktığımızda ise ülkede 776 bin 600 kişiyle Hintliler’in en büyük azınlık olduğunu görüyoruz. Sırasıyla Polonyalılar, Pakistanlılar, İrlandalılar ve Almanlar diğer büyük azınlıklar. Birleşik Krallık’taki Türk nüfusu ise 100 binin biraz üzerinde.

Koloniler ve sömürgelerden bugünlere…

Birleşik Krallık’ın oluşumu I. Elizabeth dönemine dayanıyor. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth 1588 yılında Avrupa’nın en güçlü donanması olan İspanyol Armada’sını yenilgiye uğratarak Britanya İmparatorluğunun temellerini attı. 17. yüzyılda giderek güçlenen İngiltere Kuzey Amerika’da koloniler kurdu. 1

707 yılında İngiltere ve İskoçya birleşerek Büyük Britanya Krallığını kurdular. 1800 yılında bu birliğe İrlanda’yı da katarak Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı kuruldu. 1837-1901 yılları arasında hüküm süren I. Victoria döneminde ise Birleşik Krallık, ‘üzerinde güneş batmayan’ Britanya İmparatorluğuna dönüştü. 1921’e gelindiğinde bu imparatorluk Hindistan, Kuzey Amerika, Orta Doğu, Avustralya ve Afrika dahil 36,6 milyon kilometrekarelik bir alanı kapsayıp 458 milyon kişilik bir nüfusa hükmediyordu ve nüfus bakımından dünyanın dörtte biri Britanya’nın egemenliği altında yaşıyordu.

20.yüzyılda imparatorluk yavaş yavaş çözülmeye başladı. 1922 yılında İrlanda bağımsızlığını kazandı. 1947 yılında Hindistan ve Pakistan bağımsız ülke haline geldi. 1948 yılında Birleşik Krallık Filistin’den geri çekildi. Bunu 20. yüzyıl boyunca sayısız ülkeler izledi. 1997 yılında Hong Kong’un bağımsızlığını kazanması Birleşik Krallık’ın sömürge imparatorluğunun en son parçası olarak görülebilir. Birleşik Krallık’ın eski sömürgeleri günümüzde İngiliz Milletler Topluluğu çatısı altında ekonomik ve siyasi işbirliği yapıyor.

[su_custom_gallery source=”media: 271457,271458,271459,271460″ limit=”17″ link=”image” target=”blank” width=”230″ height=”120″ title=”never”]Ligna[/su_custom_gallery]

Brüksel’den yönetilmeyi kabullenemedi

Birleşik Krallık, tarihi boyunca kendisini kıta Avrupası’nın dışında kabul etti. Tüm savunma ve politik stratejisini Avrupa’daki güçler dengesi üzerine kurdu. Her iki dünya savaşında da güçler dengesini korumak için güçlü Almanya’ya karşı diğer blokta yer aldı. “Manş Denizi Atlantik Okyanusu’ndan daha uzundur” sözünü kanıtlarcasına kendi çıkarlarını ABD ile yakın işbirliği ve dayanışması üzerine kurdu.

Londra’dan dünyaya bakıldığında, bu şehrin dünyanın politik ve ekonomik merkezi olduğuna ve Büyük Britanya İmparatorluğunun halen ayakta olduğuna inanırsınız. Demokrasinin ve evrensel hukukun beşiği olan ve dünyanın önemli bir bölümünün dilini konuştuğu bir ülkenin Brüksel’den yöneltilmeyi ve Avrupa Birliği yasalarını ve kurallarını kabullenmesi zor oldu. Birleşik Krallık seçmeninin AB’ye karşı genelde hep eleştirel ve olumsuz bir tutumu vardı.

Tüm bu gelişmelerin ışığında, 23 Haziran 2016’da yapılan tarihi referandumda seçmenler yüzde 51.9’a karşı yüzde 48.1 oyla AB’den ayrılma yönünde bir eğilim belirtti. Yüzde 71,8’lik katılımla 30 milyon seçmen oy kullandı. İngiliz seçmenlerin yüzde 53’ü, Galler bölgesinin yüzde 52’si AB’den ayrılma yönünde oy kullanırken, İskoç seçmenlerinin yüzde 62’si ve Kuzey İrlanda seçmenlerinin yüzde 55.8’i AB’de kalma yönünde oy kullandı.

Son gelişmelerin ışığı altında, Birleşik Krallık seçmenleri tam anlamıyla ikiye bölünmüş durumda. İş başındaki muhafazakâr hükümet Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmadan (Brexit) yana ağırlığını koyarken, diğer partiler Brexit’e nazire olarak Britanya ve regret (pişmanlık) kelimelerinden türetilen kısaltma olan Bregret’ten yana tavır almaktalar. Tartışmalar gerek AB’de gerekse Birleşik Krallık’ta yoğun bir şekilde devam ediyor. Buna ilaveten, AB hukukunun tekrar İngiliz hukukuna uygulanması zor ve zaman alacak bir süreç. Ayrıca, gerek AB ülkeleri ile ve gerekse AB dışında yapılan 950 ticaret anlaşmasının yeniden gözden geçirilmesi gündemde. Kısacası ayrılık süreci her iki taraf içinde zor, karışık, zahmetli ve zaman alıcı bir süreç olacak gibi görünüyor.

Referandum sonrası ne değişti?

Referandumun sonucu, Birleşik Krallık içerisinde ve özellikle AB’de büyük bir şok yarattı. İngiliz Başbakanı David Cameron beklemediği bu sonuç karşısında istifa etti ve yerine  Theresa May başbakan oldu. 19 Haziran 2017’de AB ve Birleşik Krallık arasında görüşmeler, 2009 yılında tüm üye ülkeler arasında imzalanan Lizbon Antlaşmasının 50. maddesine göre başladı. İngiltere, Lizbon Anlaşmasının 50. maddesini işleme koyarak, 44 yıllık üyeliğin ardından Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma (Brexit) sürecini resmen başlattı.

Bu anlaşmaya göre, AB’den ayrılmak isteyen üye bir ülke, önce Avrupa Birliği Konseyi’ne başvurup çekilmek istediğini bildirmek zorunda. Başvuru tarihinden itibaren müzakerelerin iki yıl içerisinde tamamlanması gerekiyor. 29 Mart 2017 tarihinde ayrılma isteğini Brüksel’e bildiren Birleşik Krallık’ın, 29 Mart 2019’da AB’den kesin olarak ayrılması gerekiyor.

Fatura ne olacak belirsiz

Brexit referandumundan bu yana Brexit tartışmaları Birleşik Krallık’ta ve AB’de bütün hızıyla devam ediyor. İngiltere ve AB arasında devam eden müzakere sürecinde, İngiltere bir an önce serbest ticaret anlaşması görüşmelerine başlanmasını isterken, Brüksel öncelikli olarak tazminat ödemesi konusunda uzlaşılmasını talep ediyor. Brexit müzakerelerinde İngiltere’de yaşayan AB vatandaşlarının haklarının korunması, Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasındaki sınırın statüsü gibi Brexit’e ilişkin bazı konularda uzlaşma sağlansa da İngiltere’nin AB’ye ödeyeceği Brexit faturasının ne kadar olacağı henüz netlik kazanmış değil. Bazı tahminler 50 ila 100 milyar Euro (44-88 milyar Sterlin) işaret ediyor. May’in sözcüsü ise yaptığı açıklamada  35-39 milyar sterlinlik (46-51 milyar dolar) bir fatura ortaya çıkacağını düşündüklerini ifade etti.

Ekonomistlere göre Brexit, Birleşik Krallık tüketicilerinin gelirlerinde yıllık 4 bin 300 pound karşılığı 5 bin 400 avroluk bir düşmeye neden olacak. Buna ek olarak, 2030 yılında Birleşik Krallık’ın GSYH’sı bugüne göre yüzde 6’lık bir azalma gösterecek. 2020 yılında AB’den ayrılmanın maliyetinin 128 milyar avro olacağı tahmin ediliyor.

Şu ana kadar değişik kuruluşların yaptıkları çalışmalara göre, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması sonrası ekonomik büyüme hızının yavaşlayacağı, ihracatın düşeceği ve ithalatın ise pahalılaşacağı tahmin ediliyor. Ayrıca Brexit tartışmasının sürmesi, Londra borsasında ve döviz kurunda dalgalanmalara neden olabiliyor.

Diğer önemli bir nokta da, Birleşik Krallık’a yerleşik firmalar ve City’deki finans kuruluşlarının ayrılıktan doğabilecek sorunlar nedeniyle AB’ye kaymaya başlamış olmaları. Örneğin, Nissan otomobil firması ülkeden ayrılmaya ve ünlü finans kuruluşu Goldman Sachs da Frankfurt’a yerleşmeye karar verdi. Brexit sonrası bir milyon insanın işini kaybedeceği tahmin ediliyor. Buna karşılık Brexit sonrası Londra her yıl AB bütçesine yaptığı 5 milyar avroluk net katkı payından kurtulacak.

Bu süreçte net olan bir şey var ki o da, İngiltere’nin 29 Mart 2019’da AB’den çıkmayı hedeflemesi. Uygulamanın nasıl olacağına dair yürütülen müzakarelerin iş dünyasına ve insanlara güven vereceğini ifade eden Hükümet yetkilileri, AB ve diğer ülkeler ile yeni ticaret anlaşmaları yapılacağını vurguluyorlar. İngiltere ayrıca Gümrük Birliği’nden de ayrılıyor. İngiltere Başbakanı Theresa May’in sözcüsü Brexit’in ardından İngiltere’nin Avrupa Birliği’nin Gümrük Birliği’nden tamamen ayrılacağını açıkladı.

İş dünyası endişeli

Birleşik Krallık ekonomisi, büyüklük sıralamasıyla, İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda ekonomilerinden oluşuyor. 2016 yılında dünyadaki en büyük ekonomiler sıralamasında beşinci sırada yer alan Birleşik Krallık’ın AB referandumunda ayrılık kararı almasından sonra ülke ekonomisi büyük oranda belirsizlik sürecine girdi. AB referandumu öncesi beklenen boyutta olmasa da ülkenin ekonomik büyümesi dikkate değer şekilde hız keserken, İngiliz sterlinindeki değer kaybı, ithal ürünlerin fiyatındaki artış ve enflasyondaki yükseliş, makroekonomik dengeleri riske sokabilecek boyuta ulaştı. 2014 yılında G-7 ülkeleri içerisinde en hızlı büyümeyi elde eden Birleşik Krallık’ın, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) en son tahminlerine göre 2018’de G-7 ülkeleri içerisinde en düşük büyümeyi kaydetmesi bekleniyor. Buna göre, 2014’te yüzde 3,1 seviyesinde büyüme kaydeden ülke ekonomisi, 2018’de en iyi ihtimalle sadece 1 seviyesinde büyüme gösterecek.

AB ile devam eden müzakereler, Birleşik Krallık’ta iş dünyasını endişelendirmeye devam ediyor. Dünyanın en büyük finans merkezi konumunda olan Londra’da yerleşik uluslararası finans kuruluşlarının Brexit sonrası Avrupa’ya erişiminin kesilmesi veya sınırlanması ihtimali, şirketleri “acil durum planı” yapmaya yönlendiriyor. Çok sayıda şirket ve banka, Avrupa operasyonlarını AB’deki alternatif finans merkezlerine taşımaya başlamış durumda. Uzun vadede belirsizliğin devam etmesi halinde Londra’nın “en büyük finans merkezi” olma özelliğini kaybedebileceği düşünülüyor.

İngiliz sterlininde referandumdan bu yana görülen sert değer kaybı, ithal ürünlerin fiyatlarını artırmaya ve tüketicinin harcama gücünü kısıtlamaya devam ediyor. Enflasyon, ekonomide sektörel aktivitede öncü endeks olarak kabul edilen Satın Alma Yöneticileri Endeksindeki (PMI) gerileme ve ekonomi açısından pek parlak olmayan gelişmeler, Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May’in bir an önce AB ile bir “geçiş anlaşması” konusunda uzlaşmasını gerektiriyor.

2018’de ekonomik büyümede yavaşlama bekleniyor

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) İngiltere’de Brexit müzakerelerinin ardından oluşan belirsiz durumun, 2017 ve 2018 büyüme oranlarını olumsuz etkileyeceği tahmininde bulundu. OECD ülkede büyüme oranının 2017’de 1,6’ya, 2018’de ise yüzde 1’e gerileyeceği, yani gelişmiş ülkeler arasında en düşük performansı kaydedeceği uyarısını yaptı. Kuruluş, öte yandan artan enflasyon oranının tüketimi de olumsuz etkileyeceğini ve şirketlerin belirsiz ortamda yatırım yapmaktan kaçınacakları öngörüsünü vurguladı. Bu durumun yüzde 5 olan işsizlik oranını da arttırması bekleniyor. Öte yandan kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’ten de yapılan açıklamada, “İngiltere’de konut ve tüketici harcamalarının büyümesinde devam eden yavaşlama, ekonomik büyüme görünümüne ilişkin temel endişeler arasında yer alıyor” ifadesi kullanıldı.

İngiliz hükümetinin de bu konuda açıklamaları var. Hükümet, gelecek yıllarda İngiltere’de büyümenin azalacağını ve borçlanmanın artacağını öngördüklerini açıkladı. İngiltere Maliye Bakanı Philip Hammond, mecliste yaptığı konuşmada 2018 bütçesinin önemli bir kısmının Avrupa Birliği’nden çıkma hazırlıkları için ayrıldığını söyleyerek, “Şimdiye kadar Brexit hazırlıkları için 700 milyon Sterlin yatırmış bulunuyoruz ve önümüzdeki iki yıl boyunca kullanılmak üzere 3 milyar Sterlin bütçe öngördük. Eğer daha fazlası gerekli olursa, bunu da ayırmaya hazırız” dedi.

Dış ticaret açığı 2016’da 200 milyar doları aştı

IMF verilerine göre dünyada beşinci, AB’de de ikinci büyük ekonomiye sahip İngiltere, dünya mal ve hizmet ticaretinde de üst sıralarda yer alıyor. 1980-1982 yıllarında artan petrol fiyatlarının ihracat gelirlerinde yol açtığı büyük artış gibi bazı istisnai haller dışında İngiltere’nin mal ticareti sürekli açık veriyor. Ülke halen gıda, petrol ve petrol ürünleri, motorlu taşıtlar, petrol dışı hammaddeler, giyim, ayakkabı, elektrikli makineler, elektriksiz makineler, mobilya ve aydınlatma ürünleri ile motorlu taşıtlar gibi ürünlerde net ithalatçı konumunda bulunuyor. Diğer taraftan 2016 yılı itibarıyla eczacılık ürünleri, optik ve tıbbi cihazlar, kimyasal maddeler, başta viski olmak üzere içecekler, havacılık ve uzay taşıtları aksam ve parçaları, demir çelik, bakır, ham deri, teknik tekstil sektörlerinde İngiltere net ihracatçı bir ülke özelliğini koruyor.

Kronik dış ticaret açığı sorunu son yıllarda iyice kötüleşen ülkenin, 1997 yılında 20 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen dış ticaret açığı, 2016 yılı itibarıyla 200 milyar doları aştı. 2016 yılında ülkenin ihracatında elektriksiz makineler, mineral yakıtlar, otomobil, elektrikli makineler, ilaç, değerli taşlar, optik ve tıbbi cihazlar önemli yer tutuyor.

İngiltere’ye ihracatımız son 10 yılda yüzde 78,8 artış gösterdi

Türk-İngiliz ikili ilişkileri tarihten gelen güçlü bağların da etkisiyle çok boyutlu seyirde devam ediyor. İngiltere’yle yakın müttefiklik ilişkilerimiz, birçok bölgesel ve uluslararası soruna benzer kaygılarla yaklaşmamız ve ortak menfaatlerimiz ikili işbirliğimizin daha da geliştirilmesi için uygun zemin sağlıyor. Hemen hemen tüm dış politika konularında yakın istişareler sürdürülürken,  Birleşik Krallık’la ikili ticari ve ekonomik ilişkilerimiz özellikle son yıllarda ciddi bir ivme kazandı. Ülkemizin başlıca ticaret ortaklarından olan Birleşik Krallık ile ikili ticaret dengesi 2001 yılından bu yana ülkemiz lehine oluşuyor. İngiltere’ye gerçekleşen ihracatımızın son 10 yılda yüzde 78,8 artış göstermesi, gelecek dönem için de ticaret açısından olumlu sinyaller veriyor.

İngiltere ile ikili ticaret hacmimiz 2016 yılında, 2015 yılına nazaran yüzde 6,37 artarak 17 milyar dolar; ihracatımız yüzde 10,7 artışla 11 milyar 687 milyon dolar, ithalatımız ise yüzde 6 düşüşle 5 milyar 321 milyon dolar oldu. Bu dönemde İngiltere en çok ithalat gerçekleştirdiğimiz ülkeler sıralamasında 11. , ihracat sıralamasında ise 2. sırada yer aldı.

2016 yılı sonu itibarıyla 2 bin 983 İngiliz sermayeli firma Türkiye’de faaliyet gösteriyor. 2002-2016 döneminde İngiltere’den ülkemize yapılan yatırım miktarı 9 milyar 538 milyon dolar oldu ve İngiltere bu dönemde ülkemize en çok yatırım yapan ülkeler arasında 4. sıraya yerleşti. İngiltere, geçen yıl 1 milyar dolar yatırımla Türkiye’ye en fazla doğrudan yatırım yapan ülke oldu.

İngiltere’de kurulmuş Türk firma sayısı ise 2016 yıl sonu itibariyle yaklaşık 90’a ulaştı. 2002-2016 döneminde Türkiye’den İngiltere’ye yapılan yatırımların toplamı 1 milyar 983 milyon dolar oldu.

Amaç Brexit sonrası STA’yı hayata geçirmek

Türkiye, İngiltere’deki Brexit gelişmelerini de yakından izliyor. Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin, amaçlarının Brexit sonrası durumdan fazla etkilenmeden Serbest Ticaret Anlaşması’nı (STA) hayata geçirmek olduğunu, bu kapsamda ortak çalışma grubu oluşturulduğunu bildirdi. Brexit sonrası Birleşik Krallık ile Türkiye’nin ticari ilişkisinin daha da güçleneceğini vurgulayan Metin, şunları kaydetti: “Bugüne kadar Birleşik Krallık ile her alanda olan güçlü ilişkilerimiz zaten bunu gösteriyor. Brexit sonrası bu işin en hızlı ilerlediği ülke Türkiye. Brexit sonrası ilk irtibata geçen, STA’ya ilişkin ortak çalışma grubu oluşturan ülkeyiz. Önümüzdeki dönemde, Brexit sonrası İngiltere ile ekonomik anlamda en iyi iletişim kuran ülkenin Türkiye olacağını düşünüyoruz.”

Fatih Metin, şu anda Birleşik Krallık’ın Türkiye’deki doğrudan yatırım tutarının 10 milyar dolar olduğunu ve bu yatırımların birçok sektöre dağıldığını ifade etti. Bu durumun iki ülke arasındaki karşılıklı güveni ve iş birliğini gösterdiğini kaydeden Metin, gelecek dönemde yatırımların artacağına işaret etti.  Birleşik Krallık’ın son dönemde Türkiye’nin en yüksek ihracat yaptığı ikinci ülke konumunda bulunduğunu ifade eden Metin, “Her alanda olduğu gibi ekonomik ilişkilerimiz de hızlı bir şekilde ve sağlam temeller üzerinden ilerledi. Bugün otomotivden tutun da elektronik-elektroniğe kadar çok geniş bir alanda karşılıklı yatırımlar söz konusu. Dış ticaret hacminde de ciddi yükseliş var” diye konuştu.

İngilizlerin Türkiye’ye ilgisinin artarak devam ettiğini vurgulayan Metin, “Şu anda doğrudan yatırım için her alanda, finans ve sigortacılık sektöründen tutun da sanayinin birçok alanına varıncaya kadar bu noktada talepler, girişimler ve çalışmalar var” dedi.

Hem laik değil hem de yazılı anayasası yok

1756’dan beri trafiğin soldan aktığı bu ülkedeki bir diğer farklılık ise anayasası. Birleşik Krallık’ın yazılı bir anayasası yok çünkü demokrasi gelenekleri artık yüzyılların verdiği bir birikimle oturmuş, teamüller adeta yazılı bir anayasa haline gelmiş. Öte yandan Birleşik Krallık laik bir devlet de değil. Laik olmamalarının sebebi Lordlar Kamarası’nda gizli. İngiltere Kilisesi’nde gelen ‘Ruhani Lordlar’ olarak da bilinen 26 ruhbanın mecliste olmasından dolayı Birleşik Krallık laik bir devlet değil. İçerisindeki devletlere baktığımızda İskoçya laikliğe daha yakın hatta laik diyebileceğimiz bir yapıda. Tabi Birleşik Krallık’ta laiklik yok diye uygulamalarının da laikliğe ters olduğunu iddia etmek yanlış olur.

Başlıca İhraç Ürünlerimiz: Altın, tekstil ve hazır giyim ürünleri, elektrikli ve elektriksiz makineler, motorlu taşıtlar ve parçaları, demir çelik ürünleri.

Başlıca İthal Ürünlerimiz: Dizel, yarı dizel motorlar, otomobil, demir/çelik döküntü ve hurdalar ile bunların külçeleri, ilaçlar.

Türk ihraç ürünlerinden en memnun ülke, İngiltere

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), 6 temel sektör grubunda en fazla ihracat yapılan 26 ülkede toplam 2 bin 520 firmanın satın almadan sorumlu yöneticisiyle yüz yüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirdiği Türk İhraç Ürünleri Algı Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Üç ana eksende gerçekleşen araştırmada Türk İhraç Ürünleri Algısı’nın yanı sıra Türkiye Genel Algısı ve Turkey Discover the Potential Kampanya Bilinirlik ve Etkinlik Algısı da ölçüldü. Ekim 2016’da başlayan araştırma Kantar TNS firması ile birlikte yürütüldü. Araştırmanın açıklandığı basın toplantısında konuşan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türk İhraç Ürünleri Algısı bölümü için “Araştırmaya katılanların yüzde 62’si Türk ihraç ürünlerinden özellikle memnun olduğunu söyledi” dedi. Memnun olma oranı en yüksek ülkelerin yüzde 85 ile İngiltere, yüzde 77 ile Fransa ve yüzde 74 ile Hindistan olduğunu ifade etti.

 

Her iki taraf da iş yapmak için iştahlı

Türkiye İngiltere’nin ihracat yaptığı ilk 12 ülkede yer almaya devam ediyor. İhracat oranlarının Ocak-Kasım 2017 arasındaki dönemde yüzde 22.3 artarken, 2016 yılında İngiltere Türkiye’de en fazla yatırım yapan yabancı yatırımcı oldu. Avrupa’dan gelen 4.3 milyar doların 1 milyar dolarını İngiltere’den alınan yatırımlar oluşturdu. Bu büyük başarı etkileyici olduğu kadar her iki ülkenin de birbirleriyle iş yapmaya ne kadar iştahlı olduğunu gösteriyor.

Orman ürünlerinde en büyük ikinci net ithalatçı durumunda

Birleşik Krallık Ormancılık Komisyonu tarafından hazırlanan ormancılıkla ilgili en son ulusal istatistikler, İngiltere İstatistik Kurumu tarafından onaylanan düzenlemelere göre 28 Eylül 2017’de yayınlandı. Buna göre 2017’de Birleşik Krallık’taki ormanlık alan miktarı 3.17 milyon hektar olarak açıklandı. 2016-17 yılları arasında 7 bin hektar yeni orman alanı oluşturan İngiltere, 2015 yılında orman ürünlerinde Çin’in ardından en büyük ikinci net ithalatçı durumunda bulunuyor. 2016 yılında İngiltere’ye ithal edilen ahşap ürünler, 7,5 milyar sterlin değerinde olup 6,6 milyon metreküp kesilmiş ağaç, 3,4 milyon metreküp ahşap esaslı panel, 6,8 milyon ton ahşap palet ve 5,9 milyon ton kâğıttan oluşuyor.

İngiltere’nin tomruk üretimi ise, 2016 yılında 10.8 milyon m3 WRME kabuk altı olarak gerçekleşti. İngiltere’ye ahşap ve ahşap ürünlerden 49.8 milyon m3’luk kabuk altı ithal edildi ve 3.9 milyon m3 WRME kabuk altı ihraç edilerek, toplam 56.7 milyon m3 WRME kabuk altı görünür tüketimi gerçekleşti. Bu, önceki yıla göre görünür tüketimde yüzde 2’lik bir artış oluşturarak 2007 öncesindeki zirveye eşit bir rakam oldu. 2016 yılında İngiltere’deki ithalat, tüm ahşabın (üretim + ithalatın) yüzde 82’sini oluşturdu. Birleşik Krallık üretimi, 2016 yılında, İngiltere kesilmiş odun pazarının yüzde 36’sını, İngiltere ahşap esaslı panel pazarının yüzde 49’unu ve İngiltere kâğıt pazarının yüzde 41’ini oluşturuyor.

31 Mart 2017 itibarıyla İngiltere’de (Birleşik Krallık) ormanlık alanların 3.17 milyon hektar olduğu tahmin ediliyor. Bu toplamın 1.4 milyon hektarı (% 45) İskoçya’da, 1.3 milyon hektarı (% 41) İngiltere’de, 0.3 milyon hektarı (% 10) Galler’de ve 0.1 milyon hektarı (% 4) da Kuzey İrlanda’da bulunuyor. İngiltere’de ormanlık alanların yarısı (% 51) iğne yapraklılardan oluşurken, bu oran İngiltere’de yaklaşık dörtte bir (% 26) İskoçya’da ise yaklaşık dörtte üç (% 74) olmak üzere değişiyor. İngiltere ormanlık alanlarının artışına baktığımızda 1998 yılından bu yana yaklaşık yüzde 8’lik bir değişimle ortalama 250 bin hektar arttığı görülüyor.

En yüksek ihracatı, testere makineleri yaptı

Birleşik Krallık’ın Türkiye’den ithal ettiği ağaç işleme makinelerinin değeri 2014 yılında 704 bin dolar, 2015 yılında 594 bin dolar, 2016 yılında ise 498 bin dolar oldu. Türkiye ağaç işleme makineleri sektörünün Birleşik Krallık’a 2016 yılında makine grupları içinde yaptığı en yüksek ihracat, 141 bin dolar ile testere makineleri alanında gerçekleşti. Sektör aynı yıl Birleşik Krallık’a delik açma veya birleştirme makinelerinde 70 bin dolarlık, taşlama zımparalama veya parlatma makinelerinde 62 bin dolarlık, çeşitli makine işlemlerini bu işlemler arasında alet değiştirmeden yapan makinelerde ise 48 bin dolarlık ihracat yaptı.

Birleşik Krallık’ın 2016 yılında 250 milyon dolarlık ağaç işleme makineleri ithalatı yaptığı göz önüne alındığında, Türk ağaç işleme makineleri sektörünün bu pazardaki satış yoğunluğunu artırması gerektiği dikkat çekiyor. İki ülke arasında bu sektöre ilişkin İndikatif Potansiyel Ticaret verileri de, 2016 yılı için 70 milyon dolara varan bir ticaret imkanı olduğunu gösteriyor.