Ahşap pencere üretiminin Türkiye’de düşük olması nedeniyle makine üreticilerinin bu alana ilgi duymadığını söyleyen Ferhat Erk, fabrikalarındaki tüm makinelerin ithal olduğunu, bundan da bir Türk olarak büyük üzüntü duyduğunu ifade ediyor.

Ağaç işleme makinecilerini bu alana ilgi göstermeleri ve üretim yapmaları için göreve çağıran Erk, yurtdışında ahşap pencere kullanımı ve üretiminin çok yoğun olduğunu hatırlatarak, “Makineciler iç pazarın yanı sıra ihracat fırsatını görerek, ürün portföylerine ahşap pencere profil makinelerini katmalılar” önerisinde bulunuyor.

Türkiye’de ahşap pencerede seri üretim yapan tek firma olan Arbor Ahşap Yapı Ürünleri, aynı zamanda bu alanda Avrupa bölgesine ihracat yapan tek Türk firması özelliğine sahip bulunuyor. Ürünleriyle Türkiye’de birçok ilke imza atan firma, öte yandan ahşap pencere kullanımını artırmak için inşaat sektörünü bilinçlendirme konusunda bir misyon üstlenmiş durumda.

Türk inşaat sektöründe ahşabın kullanımının çok düşük olduğunu dile getiren Arbor Ahşap Yapı Ürünleri’nin Genel Müdürü Ferhat Erk, uzun yıllardır sektörün içinde olan bir profesyonel yönetici. Erk’e göre bunun temelinde yaşanmış bazı kötü deneyimler nedeniyle Türk halkı üzerinde ahşaba karşı oluşmuş kötü algı yatıyor. Bu algının giderilmesi ve ahşabın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yoğun şekilde kullanılması için birçok kesime görevler düştüğüne değinen Erk, bunun sağlanması halinde ahşabın Türk inşaat sektöründeki geleceğinden oldukça umutlu…

Çok fazla çeşitte ahşap pencere üretiminin yapıldığı fabrikalarında Türk makinesi kullanılmadığını söyleyerek, “Yerli makine kullanamamaktan hicap duyuyorum” diyen Ferhat Erk, bu güne kadar bu alandaki makine ihtiyacını ve sistemlerini, Türkiye’de olmaması nedeniyle hep yurtdışından temin ettiklerini belirtiyor. “Halbuki Türk makinecilerinin bu konuda yapabileceği çok şey olduğunu düşünüyorum” diyen Erk, “Bence sektördeki bu açığı kapatmak adına Türk makinecilerine önemli görev düşüyor. Ürün portföylerine ahşap pencere profil makinelerini katmalılar, çünkü çok büyük bir pazar var” diyor.

Bu noktada makinecilere izleyecekleri strateji konusunda da öneriler getiren Erk, “Biz sizin için tek müşteri değiliz, tüm dünyayı pazar olarak düşünmeniz gerek. Yurtdışında ahşap pencere kullanımı ve üretiminin çok yoğun olması nedeniyle Türk ağaç işleme makine üreticileri için inanılmaz bir ihracat pazarı var. Bu nedenle esas hedefiniz ihracat olmalı. Üretim yapmadan önce mevcut pazardaki sorunları iyi tespit edip bunların çözümüne yönelik makineler geliştirmelisiniz. Bu sizin pazardaki başarı şansını artıracaktır. Kaliteden ödün vermeden yeni inovatif çözümlere sahip ürünler ortaya koymak büyük önem taşıyor” bilgisini veriyor.

Röportajımıza Arbor’u tanıyarak başlamak isteriz. Ne zaman ve hangi amaçlarla kuruldu, faaliyetlerini aktarır mısınız bize?

Ana firmamız olarak 1991 yılında kurulan Selectron Elektrokimya San. Tic. Ltd. Şti, pencere ve mobilya sektörünün en büyük bağlantı elemanları ve özellikle vida sağlayıcılarından biri olarak faaliyet gösteriyor. 20 yılı aşkın geçmişiyle pencere ve mobilya sektöründe çok iyi bilinen Selectron, ürün grubuyla mobilya, ahşap ve PVC pencere, alüminyum cephe, nalburiye, hırdavat ve dekorasyon piyasalarına yönelik üretim ve satış gerçekleştiriyor. Arbor Ahşap Yapı Ürünleri olarak biz ise 2005 yılından bu yana ahşap pencere profili üretiyoruz. Silivri’deki 10 bin metrekare açık alan üzerindeki 6 bin metrekaresi kapalı olan tesisimizde 100 çalışanımız bulunuyor. Osman Bilgili, Melih Bilgili ve Derya Karacaoğlu firmamızın ortaklarını oluşturuyor.

Arbor’u, masif ahşap kapı-pencerede yeni bir sistemin Türkiye’deki adı olarak tanımlayabiliriz. Türkiye’de ahşap pencerede seri üretim yapan tek firmayız. 10 yılı aşkın süredir de ürünlerimizi Avrupa’ya satıyoruz. Avrupa bölgesine bizim dışımızda ihracat yapan başka bir Türk firması yok.  Arbor, grubumuz firmalarının tümüne hakim olan bir kurumsal felsefeden doğdu. “Doğa, ileri teknolojinin de yardımıyla bütün ihtiyaçlarımızı karşılamaya yeter” mottosuyla bu sektöre girip faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu ilkenin temelinde, doğaya olan güvenimiz yatıyor. Tabi bu noktada yeterli mühendislik ve bilim teknik kullanımını hayata geçirmek bizim için çok büyük önem taşıyor.

Arbor’un portföyündeki ürünlerini bize biraz tanıtır mısınız?

Pencere bir kültür. Bu kültür Avrupa’da farklı, Türkiye’de farklı… İngiltere’de pencereler dışa açılırken Türkiye’de içe doğru açılıyor. Biz her kültüre uyum sağlayıp üretim yapıyoruz. Müşterilerimiz arasında konutlar, müstakil evler, otel projeleri, restorasyon projeleri, üniversiteler, ibadethaneler, restoran ve kafeler yer alıyor. Fabrikamızda günlük 100 adet pencere üretiyoruz.  Ürün portföyümüz ise oldukça geniş. Yalıtım seviyelerine göre 4 ana grupta tamamı ahşap olan pencere seviyemiz var. Bunun yanı sıra ahşap ile alüminyumlu segmentimiz bulunuyor. Bu segmentte bakım istenmeyen durumlar için ürettiğimiz alüminyumlu 3 tane de ayrı serimiz var. Özetle toplam 7 tane serimiz bulunuyor. Bu serilerin içinde özelliklerine göre de birçok çeşidimiz yer alıyor. Üretim için gerekli olan aksesuarları, fitil, silikon, tutkal, boya ve ahşap olmak üzere ürünün yüzde 90’ını ithal ediyoruz.

Ülkemiz de ağaç varlığına sahip. Hammadde olarak ahşabı yurtdışından almak yerine iç pazardan temin edemez misiniz?

Türkiye’de ahşap hammaddeyi sürekli ve aynı standartlarla temin edebilmek çok zor. Bu nedenle biz ihtiyacımızı ithalat yoluyla karşılıyoruz. Türkiye’de ahşap sanayinin standartları tam olarak oluşturulmuş, bu standartlar tam olarak akredite edilmiş değil. Alım-satım sırasında sözlü taahhütlerle garanti sağlanıyor. Bu bizim için yeterli değil. Yurtdışındaki müşterilerimizin standartları net ve yüksek. Örnek vermem gerekirse, yurtdışındaki bir projede yabancı müşterimiz, ahşabın taşınması sırasında harcanan yakıtın karbondioksit salımının ne kadar olduğunu istedi. Bu bilgileri yerli üreticiden elde etmek çok zor. Bu gibi nedenlerden dolayı hammaddeyi Avrupa ülkelerinden temin ediyoruz.  Özetle hammaddeyi Avrupa’dan alıp Türkiye’de işleyip tekrar Avrupa’ya satıyoruz.

Üretimde hangi ağaçları daha çok kullanıyorsunuz?

Çam ağacı, koyu kırmızımelanti ağacı ve meşe ağacı kullanıyoruz. Meşe en üst segmenti oluşturduğu için daha çok A plus projelerde kullanılıyor. Meşe çok sağlam ve sert bir ağaç. Ağırlıklı çam ağacını kullanıyoruz. Bizim kullandığımız çamın öz kütlesi yüksek.

Biraz önce söylediğiniz gibi hammaddeyi Avrupa’dan alıp Türkiye’de işleyip tekrar Avrupa’ya satıyorsunuz. Peki bu noktada bir Türk firması olarak Avrupa’daki üreticiye göre üretim ve hizmet anlamında ne gibi avantajlarınız var, anlatır mısınız?

Avrupa’da çok iyi ve güçlü rakiplerimiz var. Ancak onlara göre bir Türk markası olarak tercih edilmemizin nedenleri de var. Bunlardan biri hızımız. İmalatta bu bize çok avantaj sağlıyor. İkincisi kalitemiz. Çok kalifiye eleman çalıştırarak kalitemizi belli bir seviyenin üzerine çıkardık. Bir de buna fiyat avantajı eklenince Avrupalı rakiplere göre bir adım öne çıkıyoruz.

Öte yandan biz bir Türk firması olarak üretimde tüm detayları Avrupa standartlarına uygun hayata geçiriyoruz. Bunları sözlü taahhütlerle değil, daha çok yazılı ve akreditasyonu yapılmış testlerle ve sertifikalarla ispatlayarak yapıyoruz. Bu bizim en büyük avantajlarımızdan biri. Bu şekilde üretim yapmamız sadece iç piyasada bizi özellikli ve tek kılmıyor, aynı zamanda bize yurtdışındaki kapıları da açıyor. Bu da bizi Avrupa bölgesine ahşap pencere ihraç eden tek Türk firması yapıyor.

Türkiye’de ahşap pencerede seri üretim yapan tek firmasınız. İç pazardaki potansiyeli değerlendirmek varken neden yurtdışına açıldınız? Sizi yurtdışına yönlendiren nedenler neler oldu?

Türkiye’de ahşaba bakış açısının yapılan yanlış uygulamalar nedeniyle çok soğuk olduğunu ve tercih edilmediğini gördük. Bu konudaki bakış açısının ancak orta ve uzun vadede değişeceğini düşünerek 10 yıl önce ihracata başladık. Yurtiçinde ahşabı, ahşap pencereyi anlatmak için çok çaba sarf ettik. Mimarlarla görüştük, inşaat teknikerleriyle inşaat şartnamelerini değiştirdik, işimizle alakalı tüm yetkililerle birebir iletişim sağladık. Tüm bunların sonunda iç pazarın bize yetmeyeceğini gördük ve ihracata yöneldik.

Hangi pazarlara ihracat yapıyorsunuz?

Çok yüksek oranda ahşap pencere kullanan Fransa, Almanya, İngiltere gibi 7 Orta Avrupa ülkesine ihracat yapıyoruz. Ortadoğu pazarı bizim için çok önemli. Bu pazara ağırlık vermeyi amaçlıyoruz. Yerel şirketlerle görüşüp bayilik oluşturma konusunda çalışmalarımız var. Toplam satışlarımızın yüzde 60’ını ihracat oluşturuyor. 2018 yılında toplam 24 milyon TL’lik satış yapmayı amaçlıyoruz. Bunun 14 milyon TL’sini ihracat ile gerçekleştirme hedefindeyiz.

İç pazarda ahşaba ilişkin önyargıdan bahsettiniz. Türkiye’de ahşap pencere profil kullanımına bakarsak eğer ne boyutta olduğunu söyleyebiliriz?

Türkiye’de pencere profil pazarında ahşabın oranı çok düşük.  Bu oran Batı ve Kuzey Avrupa’da yüzde 60’lardan başlayıp yüzde 90’lara kadar çıkıyor. Türkiye’de ise bu oran henüz yüzde 10’un altında. Türkiye’de yaşanmış bazı kötü deneyimler Türk halkı üzerinde ahşaba karşı algıyı çok zedeledi. Öte yandan ülkemizde konut şartnamesinde pencerenin ısı transfer değeri olmasına rağmen bunu ispatlayan ve hayata geçiren ne yazık ki bir üretici yok. Halbuki Arbor ürünlerinin, alüminyum ve PVC pencere imalatçılarına göre ses ve izolasyon olarak yalıtım değerleri çok yüksek. Türkiye’de teknik şartnameler uygulanamayıp sadece kağıtta kalıyor. Henüz bunun gerekliliği konuşulmadığı ve bu bilinç oluşmadığı için ahşap pencere yönelik düşük kalıyor.

Firma olarak Türkiye’de yıllarca ahşap profil kullanımını artırmaya yönelik bilinçlendirme çalışmaları yaptınız. Bunun sonucunda Türkiye pazarı için ‘bir arpa boyu yol alamadık’ mı dersiniz yoksa ‘gelişmeler bizi umutlandırıyor’ mu demek istersiniz?

Biz sektöre ilk girdiğimizde standartlar çok daha düşüktü. Yaptığımız çalışmalar ile bilinçlendirdiğimiz mimarlar, proje yönetmenleri, teknisyenler bu kaliteyi yukarı çektiler. Ülkemizdeki ahşap pencere standartlarını bir anlamda yükselttik. Bu müşterilerimizin de bilinçlenmesi sonucunu doğurdu. Belli bir yol aldık. Ama yurtdışıyla karşılaştırdığımızda yolun daha çok başındayız.

Yabancı ahşap pencere firmaları için Türkiye pazarı ne ifade ediyor? Türkiye pazarına giriş yapma konusunda ilgileri var mı?

Türkiye’deki gibi hızlı büyüyen bir inşaat sektörü Avrupa’da yok. Çok ciddi bir potansiyel pazar var. Ancak henüz bu potansiyel harekete geçmiş değil. Yabancı rakiplerimiz de bunu gördükleri için Türkiye pazarına henüz girmiş değiller. Belli bir noktadan sonra ilgileri artacaktır.

Fabrikanızdaki ahşap pencere profil üretimi sırasında kullandığınız ağaç işleme makinelerinde Türk markalarını tercih ediyor musunuz?

Şu anda Türk makinesi kullanmıyoruz, bundan da bir Türk olarak hicap duyuyor ve üzülüyorum. Keşke yerli üreten bir firma olsa ve biz o firmanın makinelerini kullansak… Talebi çok düşük olan bir ürün ürettiğimiz için makine üreticilerinin de bu alana ilgi duymadığını düşünüyorum.  Bu güne kadar bu alandaki makine ihtiyacı, detaylar, sistemler hep yurtdışından temin edilmiş. Halbuki Türk makinecilerinin bu pazardan pay alabileceğini ve kazanç sağlayabileceğini düşünüyorum.

Türk ağaç işleme makinecilerine bu fırsatı yakalamaları için nasıl bir strateji izlemelerini önerirsiniz?

Biz makineciler için tek müşteri değiliz ve olmamalıyız. Pazar olarak tüm dünyayı düşünmek gerek.  Yurtdışında ahşap pencere kullanımı ve üretiminin çok yoğun olması nedeniyle Türk ağaç işleme makine üreticileri için inanılmaz bir ihracat pazarı var. Makineciler için esas hedef ihracat olmalı, bu konuya eğilmeliler. Ben eminim, Türk zekası ve teknik yapısı bir Alman ve İtalyan’dan çok daha iyi makineler üretebilecek potansiyele sahip.

Yerli makine imalatçıları şu andaki sorun ne ise buna bir çözüm sundukları taktirde pazara girebilirler. Her şey detaylarda gizli, bu detaylara inmeliler. Avrupa’yı takip edip mevcut makineleri geliştirmek mümkün.  Üretebilecekleri konusunda seçenekler sonsuz. Bir ahşap pencere profil makinesi yeni bir mantıkla üretilebilinir. Üreticinin sorunlarını öğrenip anlayarak ve bu sorunları çözmek üzerine odaklanarak başarı şanslarını artıracaklardır. Bu konuya Ar-Ge harcanması gerek sadece.  Öte yandan Türkiye’de ahşap pencere profil makineleri üreten firma sayısı bence çok fazla değil. Bu rekabet anlamında da bir fırsat. Buradaki önemli nokta kaliteden ödün vermeden yeni inovatif çözümlere sahip ürünler ortaya koymak. Bence sektördeki bu açığı kapatmak adına Türk makinecilerine büyük görev düşüyor. Ürün portföylerine ahşap pencere profil makinelerini katmalılar, çünkü çok büyük bir pazar var.

İnşaat sektöründe ahşabın kullanımı ne seviyede ve nereye doğru gidiyor?

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de doğal malzemenin giderek revaçta olduğunu söyleyebiliriz. Proje sahipleri de proje yürütücüleri de artık doğalı arıyor. Bu özelliğe sahip olması nedeniyle ahşaba ilgi şu anda daha iyiye doğru gidiyor. Öte yandan çoğu yapay malzemenin, doğru kullanılan ahşaba göre dayanma gücünün daha düşük olduğu da fark edildi. Bence ahşap iyi bir noktada, daha iyi bir duruma doğru da gidiyoruz.

Bu gidişi hızlandırmak için neler yapılmalı sizce?

Türkiye’de eksik olan şey, ahşabın temininin sürdürülebilirliği konusunda garantisinin olmaması… Ahşabın kontrollü üretimi, kesilen ağacın yeniden yerine dikimi ve bunun sürdürülebilirliğinin bir devlet politikası haline getirilmesi çok büyük değer taşıyor. Önemli olan ağacı kesmek değildir, önemli olan o kesilen ağacın yerine yeniden bir nesil ağaç dikmektir. Devlet politikası olarak ağaçların belli bir yaşa geldikten sonra kesilmesi ve bunun sürekliliğinin sağlanmasıdır. Bunu yurtdışında çok iyi sağlıyorlar. Bizim aldığımız hammaddeyi  ‘Bu ahşap kaçak kesim olmayan, endüstriyel ve sürdürülebilir üretilmiş bir hammaddedir’ ibaresi şeklinde çeşitli sertifikalar ile belgeliyorlar. Bizden de bunu tedarik ettiğimiz müşterilerimiz belgeliyor. Bu, doğadan ürün temin ederken doğaya da saygı duyduğunu ve koruduğunu ispat etmek anlamına geliyor.  Ayrıca kesilen ağacın da doğru ve verimli kullanılması çok önemli. Doğal kaynağı verimli kullanmak gerek. Bir diğer sorun ise, ithal hammaddeye göre Türkiye’de kereste ahşap fiyatlarının çok yüksek olması. Ülkemizde sürdürülebilir bir politika olmaması bu sorunu da doğuruyor. Tüm bunlar ahşabın maliyetli, sorunlu bir ürün olarak görülmesine neden oluyor. Aslında doğru tekniklerle ve yöntemlerle ahşabı tekrar kazanabiliriz.

Türkiye ahşabı, inşaat sektöründe neden daha yoğun kullanmalı?

Biz deprem kuşağında bir ülkeyiz. 1999 depremi gibi bir risk altındayız. Dünyada bu kuşakta yer alan gelişmiş ülkelerde genelde ahşap karkas evler tercih edilir. Türkiye’de bu bilincin ve tercihin oluşmamasının en önemli nedeni bence maliyet. İkinci neden hammadde eksikliği, üçüncü neden ise teknolojinin yetersizliği. Bunların hepsi ahşaba yönelimi engelliyor. Gelişmiş ülkeler bu sorunların hepsini çözmüşler ve ahşap kullanımı yüzde 90’ları aşmış.

Ahşap sıcak, dayanıklı ve insana huzur veren bir malzeme. Ahşabın yaşayan bir ürün olması, evin hava almasını ve bu da evin içinde yaşayanların sağlıklı kalmasını sağlıyor. Ahşabın estetik açıdan üstünlüğü var. Ahşap aynı zamanda ses, ısı yalıtımı konusunda çok daha üstün performans sağlıyor. Doğal ahşap, yapı malzemeleri arasında ısıya en dayanıklı olan ve en geç yanan malzeme. Ne yazık ki bu konuda toplumda bunun tersine ilişkin yanlış bir kanı var. Halbuki yapılan testler ahşabın yangına dayanıklı olduğunu kanıtlıyor. Öte yandan ahşabın ömrü uzun ve dayanıklılığı yüksek. İlk yatırım maliyeti fazla olsa da bunu uzun ömürlü olması ile size geri döndüren sağlıklı bir ürün.

Peki tüm bunların üzerine size son olarak, Türkiye’de ahşabın inşaat sektöründe kullanımının artma şansının ne olduğunu sormak istiyorum.

Bitmiş üründe genel inşaat sektöründe ahşap oranı çok düşük. Şu anda Türkiye’de ağırlıklı olarak ahşap kullanımı kaplama, decking, çardak gibi konstrüksiyonlar ve kaplamalarda görülmekte. Ahşap ürünlerin inşaat sektöründe karkas ev ve pencere olarak kullanım oranı ise çok düşük. Daha çok tarihi eser binalarda, restorasyonlarda ahşap yoğun kullanılıyor. Karkas evleri, entellektüel olan belli bir yaşam bilincine sahip insanlar tercih ediyor. Bu nedenle toplum bilincinin de yükseltilmesi çok önemli. Devlet politikalarına düşen görev, eğitim. Devlet eliyle insanları doğallığa yönlendirmek gerek. Bunu destekleyici finansal vergisel teşvikler verilebilinir. Devletin de bu konuda destek olmasını istiyoruz. Bu şekilde izlenecek politikalar ile Avrupa seviyesi yakalanabilir. Benim gelecek konusunda umudum var. Bana göre talep öncelikle ahşap pencerede ardından da karkas ahşap evlerde artacak.

Firmanızın gelecek dönemdeki hedeflerinde neler var?  Yeni yatırımlar düşünüyor musunuz?

Yıllar itibarıyla makine parkımızı ve kapasitemizi geliştirdik. Şu anda yatırım politikamız çerçevesinde çalışmalarımız sürüyor. Fabrikamızın kapasitesi yeterli olduğu için yeni bir tesis planlamıyoruz. Ama bunun dışında Ar-Ge çalışmalarımız hiç bitmiyor. Bu konuda çok iddialıyız. Devam eden 4-5 tane projemiz var. Taleplere göre yeni ürün çalışmaları yapıyoruz. Buna örnek olarak yenilenen giyotin çeşidimizi söyleyebilirim. İstanbul Boğazı’ndaki yalıların çoğunda giyotin pencere kullanılır. Bu pencere normalde yalıtım konusunda çok sıkıntılıdır, içeriye ses, rüzgar, yağmur alır. Bunu Ar-Ge çalışmalarımız sonucunda Avrupa seviyesine çektik. Piyasadan gelen taleplere göre ürünü geliştirdik. Bu bize gurur veriyor. Bunun gibi ürünlere yeni özellikler katacağımız çalışmalara devam edeceğiz.