Ağaç işleme makineleri sektöründe yerli üreticilerin uluslararası pazarda artık kendini kanıtlar bir noktaya ulaştığına dikkat çeken Sonar Makina Genel Müdürü Cem Tekin, Türk firmalarının Ar-Ge bölümlerine son yıllarda çok yatırım yaptığını, esnek üretim anlayışı ile değişiklikleri hızla ürünlerine uygulayabildiklerini aktarıyor. Yabancı firmaların artık Türk makinelerini takip etmeye başladığını belirten Tekin, bu hızlı sürecin devam etmesi halinde Türk firmalarının Almanya ve İtalya’yı zaman içerisinde yakalayıp onlarla aynı segmentte yer alabileceğine inandığını vurguluyor.

Bir aile şirketi olan Sonar Makina’nın Genel Müdür koltuğunda oturan Cem Tekin, babası Şükrü Tayyip Tekin’in 1974 yılında kurduğu firmanın ikinci jenerasyonu olarak 1995 yılından bu yana yönetim kadrosunda görev yapıyor. Firmanın ilk olarak elektronik alanında faaliyet gösterdiğini ve zamanla gelen talepler ile birlikte ahşap sektörüne yüksek frekans teknolojisiyle çok hızlı ısıtma ve kurutma yapan makineler geliştirdiğini anlatan Cem Tekin, yüksek frekans üreteci (jeneratörü) olarak isimlendirdikleri bu makineleri bugün sadece iç piyasaya değil dünyanın pek çok ülkesine sattıklarını vurguluyor. Yaptıkları Ar-Ge çalışmalarıyla mevcut ürünlerine ek olarak yeni ürünler geliştirdiklerini aktaran Cem Tekin, yüksek frekanslı ahşap kurutma sistemi ve yüksek frekansla masif ahşap bükme sistemi adını verdikleri 2 yeni ürün grubunu 2019 yılında piyasaya sunmayı amaçladıklarını kaydediyor.

Firma hakkında verdiği bilgilerin yanı sıra sektör hakkındaki görüşlerini de dile getiren Cem Tekin, ağaç işleme makineleri sektöründe yerli üreticilerin uluslararası pazarda artık kendini kanıtlar bir noktaya ulaştığına değiniyor. “Yerli üreticiler daha önce yabancıları takip eder pozisyonundaydı, şimdi bu olay tersine dönmeye başladı” diyen Tekin, “Türk firmaları Ar-Ge bölümlerine son yıllarda çok yatırım yapıyor ve bu alanda kendilerini geliştiriyorlar. Yabancı firmalar artık Türk rakiplerini takip etmeye başladı. Buna örnek olarak kendi firmamı gösterebilirim. İtalyan rakibimiz yıllardır hiçbir değişiklik yapmaya gerek görmediği makinelerini, ortak katıldığımız fuarlar ve müşterilerimizde inceleyerek, hem görsel hem de özellikleri bakımından bizim makinelerimizle benzer hale getirmiştir. Bizim yaptığımız değişikliklerden onlar da feyz almaya başlamış, bizi takip eder duruma gelmişlerdir. Bunun gibi sektörde eminim birçok örnek vardır. Artık yabancı firmalar Türk makine üreticilerinin makinelerini ve teknolojilerini takip ediyor” görüşünü savundu.

İzmir Çiğli’deki fabrikasında yaptığımız röportajda firmanın kurulmasından bugüne geçirdiği gelişmeleri aktaran Cem Tekin, sektör ve AİMSAD ile ilgili sorduğumuz sorulara da şu yanıtları verdi:

Cem Bey siz şirketin ikinci kuşağı olarak görevdesiniz. Bize şirketin yönetimine ne zaman nasıl girdiğinizi kısaca anlatır mısınız?

Sonar, babam Şükrü Tayyip Tekin tarafından 1974 yılında kuruldu. Babamın elektronik alanında başladığı faaliyetlerine zamanla makineyi de eklemesiyle firmamız ciddi anlamda büyüdü. Ben Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Çocukluğumdan beri okuldan kalan boş zamanlarımda ve yaz tatillerinde babamın yanında çalışırdım. Üniversite 3. sınıftan itibaren fiilen firmanın yönetiminde çalışmaya başladım. Şirketin idari bölüm ile satış ve pazarlama, muhasebe ve finans bölümlerinin yönetimini üstlendim. Daha sonra kardeşim Cenk Tekin’in de üniversite eğitimini tamamlayıp bize katılmasıyla sorumlulukları aramızda paylaşıp üçümüz birlikte çalışmaya devam ettik. Kurucumuz, babamız Şükrü Tayyip Tekin 1947 doğumlu ve halen şirketimizde teknik deneyimlerini bizimle paylaşarak fiilen çalışıyor. Onun tecrübe ve deneyimleri bizim için çok değerli. Bize yol göstericilik yapıyor. Kendisi halen yeni ürünler üzerinde çalışmalarına devam ediyor.

Babanız şirketi kurduğunda hangi ürün ile üretime başlamış?

Şükrü Bey’in esas faaliyet alanı elektronik. Firmayı ilk kurduğunda elektronik sektöründe faaliyet göstermiş. 1970’li yıllarda yoklar ülkesi olan Türkiye’de ihtiyaç olan ürünler üzerine yönelmiş. İlk olarak şu an çok basit olan gibi görünen ama o dönemde ülkede bulunmayan Sonar marka “lehim havyası” ve beraberinde fason olarak radyo üretmiş. Ardından yine Türkiye’de olmayan çeşitli alanlarda ihtiyaç olan elektronik kartların ve TV test cihazlarının üretimine başlamış. Bu ilk yerli ürünleri çok uzun bir dönem sadece biz ürettik. 1980’li yılların başında imalat ve otomotiv sektöründe kullanılan metal parçaların çok hızlı ve bölgesel ısıtılmasına, sertleştirme işlemine yönelik piyasadaki taleplerin fark edilmesi ile Yüksek Frekans İndüksiyon makinelerinin imalatına başlandı. O dönemde Türkiye’de üretilmeyen, yurtdışından ithal edilen makinelerdi bunlar. Şükrü Bey 4-5 aylık ön çalışma ile bu ürünlerin ilk yerli üretimini başarmış. Bu şekilde 1980’den 90’lara kadar metal sektörüne yönelik yüksek frekans konusu üzerine çalışmış.

“Kurucumuz, babamız Şükrü Tayyip Tekin 1947 doğumlu ve halen şirketimizde teknik deneyimlerini bizimle paylaşarak fiilen çalışıyor. Onun tecrübe ve deneyimleri bizim için çok değerli. Bize yol göstericilik yapıyor. Kendisi halen yeni ürünler üzerinde çalışmalarına devam ediyor.”

Peki ahşap sektörüne hizmet vermeye başlamanız nasıl oldu?

1990 yılında Ankara’daki bir mobilyacı yurtdışında yüksek frekans teknolojisiyle formlu mobilya ve sandalye parçalarını üreten bir makine görüyor ve bunu gerçekleştirmek için arayışa girdiğinde bizi buluyor. Yine hızlı bir çalışmanın ardından ahşap sektörüne bu ilk yerli Yüksek Frekans (Y.F.) makinesini kazandırdık. Bu teknolojiyle ürettiğimiz makine yardımıyla tutkalı çok hızlı ısıtıyoruz. Konvensiyonel sıcak presler ile bu işler 10-15 dakikada ve belirli kalınlıklara kadar yapılabilirken bizim ürettiğimiz Y.F. makineleri ile bu süre 1,5 dakikalara kadar kısalmakta, yapıştırılabilen formlu ya da düz kontrplak kalınlığı 100 – 150 mm e kadar çıkabilmekte. Bu makine o zamana kadar ithal edilirken, biz Türkiye’deki ilk yerli üretimi gerçekleştirdik. Yüksek Frekans Üreteci (jeneratörü) olarak isimlendirilen, müşterilerimizin ise “Şoklama” diye tabir ettiği bu makineler, soğuk hidrolik presler ile birlikte çalışıyor. Y.F. makinelerin yanında bu tekniğe uygun hidrolik presler de üretmeye başladık. Bizim yerli üretime başlamamız ve tanıtımını yapmamız ile birlikte iç piyasada talep yaratmış olduk. Bir anlamda ahşap sektörünün bu makinelere ihtiyacı olduğunu fark etmelerini sağladık. Özellikle mobilya ve sandalye üreticileri bu teknolojiyi pek tanımıyordu. Yaptığımız tanıtımlar ve uygulama atölyemiz ürüne olan talebi bir anda artırdı. O dönemden beri bu makineleri üretiyoruz. Türkiye’ deki ilk ve birçok sektöre (metal, otomotiv, ahşap-mobilya, tekstil, kimya ve gıda) hizmet veren tek üreticiyiz. Bugün yurtdışında, dünyadaki rakiplerimizle hem kalite hem de tercih edilirlik bakımından en iyi şekilde rekabet edebilir hale geldik.

Yılda kaç adet üretim yapıyorsunuz?

Bu makinelerden yıllık 60-70 adet üretiyoruz. 2017’de bunun yüzde 55’ini ihraç ettik. Büyük çoğunluğunu Avrupa ülkeleri, Kuzey Afrika, Rusya, Türki Cumhuriyetler gibi 15-16 ülkeye satışını gerçekleştiriyoruz. Ayrıca günümüzde Çin’den makine ithalatı yaygınken bizim Çin’de çalışan 8 makinemizin oluşu bizlere ayrı bir gurur veriyor. Direkt ihracatımızın yanında dolaylı ihracatımız da mevcut. Alman Weinig firmasının Yüksek Frekans konusunda çözüm ortağıyız. Sektöründe lider firmalardan biri olan bu firmaya Yüksek Frekans Jeneratörü üretiyoruz. Bu üretimi kendi markamızla yapıyoruz. 2013 yılından beri Weinig panel pres hattı içinde yüksek frekans jeneratörü Sonar markasıyla yer alıyor. Bu şekilde de Avrupa’dan Amerika kıtasına kadar dünyanın birçok ülkesine ürünümüz satılmış oluyor. Weinig firması daha önce İtalyan rakibimizle çalışırken, son 3 yıldır sadece bizden makine satın alıyor. Çok yakında onlar için 100. makineyi üretmiş olacağız.

Firmanızın ihracat miktarı ve ihracatla ilgili hedefleri nedir?

Son 10-15 yıldır iç piyasanın yanında ihracat odaklı bir firma haline geldik. 2005 yılından beri yurtdışı fuarlara katılıyoruz. Yaptığımız katılım ve tanıtımlar belli bir süre sonuç vermiyormuş gibi oluyor ama bir zaman sonra meyvelerini vermeye başlıyor. Şu ana kadarki yaptığımız ihracatların yüzde 80’i hep bu fuarların ürünü diyebiliriz.

İhracat hedeflerimizi sadece Türkiye’nin değil dünyanın yeni konjektürüne göre belirliyoruz. Yüksek frekans jeneratörünün kullanılabileceği diğer alanları tespit ederek satışlarımızı ve pazar payımızı arttırmaya çalışıyoruz.

Avrupa’da yapı konstrüksiyonlarında ve duvar kısımlarında ahşap kullanımı çok fazla ve artmaya devam ediyor. Ahşabın yüz yüze yapıştırılmasıyla lamine kirişler oluşturuluyor. Ya da ahşap evlerde lamine panel duvarlar (CLT panel) yapılıyor. Bu imalatlarda da bizim makinelerimiz kullanılıyor. Bu da bizim satış miktarımızın artmasına ve yelpazemizin genişlemesine neden oluyor. Weinig ve benzer firmalarla çalışmamız, ürettiğimiz makinelerin kalitesini belli bir noktaya getiriyor. Öte yandan bizim de onlara katkımız oluyor. Ürettiğimiz yüksek güçlü makineler ve talep ettikleri otomasyon sistemlerini hayata geçirebilmemizle daha geniş ahşapların lamine edilebildiği kiriş preslerde kullanabilecekleri makineler yaparak onların da bu grup makine pazarına girişlerinde yardımcı olmuş oluyoruz. Kısacası, karşılıklı kazan-kazan mantığıyla çalışıyoruz.

Yeni ürün çalışmalarınız var mı, yelpazenize yeni ürünler katmayı düşünüyor musunuz?

Ahşaba yönelik yapı sektörü Avrupa’da çok gelişiyor. Ahşap yapılardaki kat sınırları daha da yükseltildi ve talepte birden patlama oldu. Bu nedenle 2017 yılı çok hızlı geçmişti, 2018 de aynı hızda devam ediyor. Biz de bu gelişmeleri dikkate alarak yeni ürünlere yönelik Ar-Ge çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bunlardan birini Yüksek Frekans ve Vakumlu ahşap kurutma sistemleri oluşturuyor. Kereste gibi ürünlerin kurutulmasına yönelik bir ürün geliştiriyoruz. Yüksek Frekans + Vakum teknolojisi ile ahşap kurutma sisteminin diğer sisteme göre daha farklı özellikleri var. Ahşabın nemi kurutma işleminde yüzde 30-40’a kadar kolay düşüyor ama yüzde 8’e düşürmek nispeten daha zor. Bu makine ile ahşabı yüzde 8’e kadar hızlı ve homojen bir şekilde kurutuyoruz. Şu andaki klasik kurutma fırınları büyük kapasitelerde. Bizim uygulamaya geçeceğimiz sistemler 6-10 metreküplük küçük kapasitelerden oluşuyor. Küçük kapasitesine bağlı olarak süre olarak da çok düşük kurutma sürelerine imkan tanıyan bir sistem oluşturduk. Kayın ağacı, klasik sistemde 60-70 günde kurutulabiliyorsa biz 4-5 günlük bir sürede kurutabiliyoruz. Mobilya-ahşap üreticisi bizim ürünümüzü kullanarak, komple bir fırını doldurmayı beklemektense daha esnek ve hızlı olabiliyor. Makinemiz, müşterilerin talebine daha hızlı cevap verebilmek, daha düşük kurutma maliyeti ve stoğu azaltmak gibi avantajlar sunuyor. Makinenin yüksek frekans ve vakum sistemini kendimiz üretmek için çalışıyoruz. Çalışmalarımızı tamamlayıp ürünü 2019 yılında piyasaya sürmeyi planlıyoruz.

Bir diğer yeni ürün çalışmamız, Yüksek Frekanslı masif ahşap büküm sistemidir. Almanya’da bir firma uzun yıllardır masif bükme makineleri yapıyor ama kurutmada onlar da sıkıntı yaşıyor. Biz bükülen ahşabın yüksek frekans sistemi ile kurutulmasına yönelik bir makine üretimi için çalışma yapıyoruz. Klasik fırınlarda yapılan kurutma hem çok uzun sürüyor hem de ahşabın iç bölümleri nemli kalabiliyor. Bu da üretilen mobilya parçalarının kalitesini etkiliyor. Sırbistan’daki bir firmada kurutma aşamasında Sonar Yüksek Frekans makinesi kullanılmakta ve burada sandalye parçaları buharlanıp büküldükten sonra bizim makinemiz ile son kurutma işlemi gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla; bükülmüş bir ürün bu şekilde biraz dinlendirildikten sonra bizim sistemimizle 10-15 dakika gibi kısa bir sürede kurutularak sonraki üretim aşamalarına hemen aktarılabiliyor. Bu ürün grubunu da daha uygun fiyatlarla iç piyasaya sunmak için çalışmalarımız sürmektedir. Bu konuda ayrıca yurtdışından da çok talep var. Birçok ülkede artık masif bükümlü doğal ahşap daha çok tercih edildiği için yurtdışında potansiyel daha fazla. Yüksek frekansla masif ahşap bükme sistemi adını verdiğimiz bu ürünü de 2019 sonuna doğru piyasaya sunmak istiyoruz.

Yeni ürün çalışmalarınız var. Peki bu yeni ürünlere yönelik yeni bir yatırım alanı planınız var mı? Üretim alanı kapasitenizi artırmayı düşünüyor musunuz?

Şu anda İzmir Çiğli Sasalı’daki fabrikamız 1500 metrekare kapalı üretim alanına sahip bulunuyor. Bunun yanı sıra Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’nde 5 bin metrekarelik bir arsamız var. Önümüzdeki yıllarda bu arsa üzerinde tesis kurma planlarımız var. Buradaki üretimi oraya taşıyabiliriz ya da ilave tesis olarak yeni bir üretim noktası şeklinde kurabiliriz. Bunun kararını o dönemdeki talebe ve siparişlerdeki yoğunluğa bağlı olarak vereceğiz.

Ağaç işleme ve mobilya sektörüne hizmet veren bir firma olarak bu sektördeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

1990 yılından beri bu sektöre hitap ediyoruz. Ahşap ve mobilya sektöründeki firmalarda yıllar geçtikçe yeni kuşaklar yönetime geliyor. Yeni kuşaklar ile birlikte yönetim ve üretim anlayışı da farklılaşıyor. Sektörde zamanla günümüze uygun daha modernize işleyiş ve yönetim anlayışı oluşuyor. Bugün firmaların teknik konularda araştırma yapma ve danışmanlık hizmeti alma ihtiyaçlarında eskiye nazaran artış gözlenmektedir. Tüm bunlar da mobilya sektöründeki üretim yöntemlerinin modernleşmesine, ürünlerin kalitesinin artmasına ve ürün yelpazelerinin genişlemesine sebep olmaktadır.

“Teknolojik bir ürün ürettiğimiz için maliyetlerimiz yurtdışına bağımlı durumda. Son dönemdeki döviz kurlarındaki artış, maliyetlerimizin de TL bazında yükselmesine neden oldu. Ancak inanıyoruz ki zamanla tüm taşlar yerine oturacaktır. Sonar olarak, ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için elimizden gelenin en iyisini yapacağız.”

Peki şimdi biraz da kendi sektörümüzden konuşalım. Yıllardır ağaç işleme makineleri sektöründe faaliyet gösteren bir firma olarak kendi sektörünüzdeki gelişimi nasıl buluyorsunuz? Sektör nasıl bir noktaya geldi ve gelecek sizce?

Makine imalatçılığı sektöründe teknolojinin hızla gelişmesi ve CNC makinelerin Türkiye’ye girmiş olması bizim de gelişmiş ülkelerdeki imkanlar ile imalat yapmamızı sağlıyor. İthal makinelere mahkum iken Türk makine üreticilerinin kendilerini geliştirmesiyle yerli makineler de tercih edilir duruma geldi. Hatta yerli üreticiler yabancı makine üreticileriyle rekabet eder duruma geldiler. Yerli makine üreticisi firmalar yabancı rakiplerinin seviyesini yakaladı, bunu ahşap ve mobilya sektörü de görmeye başladı. Maliyet ve kalite açısından daha uygun olması mobilya sektörünün yerli makine kullanımına yönelmesinde itici güç oluyor. Yerli makine üreticileri daha önce yabancıları takip eder pozisyonundaydı, şimdi bu olay tersine dönmeye başladı diyebiliriz. Türk firmaları Ar-Ge bölümlerine son yıllarda çok yatırım yapıyor ve bu alanda kendilerini geliştiriyorlar.

Bu gelişmeler öyle bir noktaya geldi ki yabancı firmalar artık Türk makinelerini takip etmeye başladı. Buna örnek olarak kendi firmamı gösterebilirim. İtalyan rakibimiz yıllardır hiçbir değişiklik yapmaya gerek görmediği makinelerini, ortak katıldığımız fuarlar ve müşterilerimizde inceleyerek, hem görsel hem de özellikleri bakımından bizim makinelerimizle benzer hale getirmiştir. Bizim yaptığımız değişikliklerden onlar da feyz almaya başlamış, bizi takip eder duruma gelmişlerdir. Bunun gibi sektörde eminim birçok örnek vardır.

Bu durum yerli üreticinin güçlendiğini gösteriyor. Esnek imalat özelliğimizle müşterilerimizden gelen geri bildirimleri hızla değerlendirip ürettiğimiz makineleri aynı hızla güncelleyip geliştirebiliyoruz . Ayrıca bunu onlardan çok daha hızlı yapabiliyoruz.

Sektördeki gelişmelerin yanında sıkıntılar da eminim vardır. Sizce ağaç işleme makineleri sektörünün en büyük sorunu nedir?

En büyük sorunumuz yetişmiş eleman bulamamak. Kalifiye eleman sıkıntısı her geçen gün artıyor sektörde. Yetişmiş eleman ve meslek liselerinden gelen ara elemanlara ihtiyacımız var. Bunlar gittikçe azalıyor. Şu anda hangi şehre gidersek hangi firmayla konuşursak bu sorun dile getiriliyor. Meslek liselerine ve bu çatı altındaki eğitime çok daha fazla önem verilmeli bence. Okullardaki hocaların da iyi olması gerekli. Teorik bilgi vermektense pratiğe yönelik eğitim verilmeli. Hocaların sektörün içinden gelmesi, belli bir konuda ustalaşmış olmaları çok önemli. Sektörün duayenlerinin sektörle ilgili meslek liselerinde ya da üniversitelerde ders vermesi eğitim kalitesinin artmasına çok büyük fayda katabilir. Bunların olmasının öğrencilerin, gençlerin yetişmesinde büyük etki sağlayacağına inanıyorum. Sadece öğrencilerin değil meslek öğretmenlerinin de eğitim seviyelerinin arttırılması konusunda çalışmalar yapmak gerekli. AİMSAD’ın İzmir fuarında düzenlediği seminer bunun en güzel örneği. Bu organizasyonun sürekli ve daha geniş kapsamlısının hayata geçirilmesi sektörün eğitim kalitesini artırmada çok etkili olacaktır.

Müşterilerinizin Sonar Makina olarak sizi tercih etmesinin nedenleri arasında neleri sayabilirsiniz?

Yurtiçi için düşünürsek, makinelerimizi Avrupa standartlarında üretiyoruz ancak daha uygun fiyatlar ile piyasaya sunuyoruz. Ayrıca bu rekabetçi fiyatlarımız dünya pazarında olmamızı da sağlıyor. Çin’de düşük kaliteli makineler üreten firmalar ile fiyat açısından rekabet etmiyoruz. Kalitemizden kesinlikle ödün vermiyoruz. Müşterilerimiz de bunun farkında olduklarından sorunlarla uğraşmamak ve üretim kaybı yaşamamak için bizi tercih ediyorlar. Türkiye’de her 100 Yüksek Frekans makinesinden 95’ini biz üretiyoruz. 1990 yılından beri bu işi yapmamızdan dolayı pazarın yüzde 95’ine biz hakimiz diyebilirim. Ayrıca satış sonrası servis konusundaki hassasiyetimiz de müşterilerimizin bizi tercih etmelerindeki en büyük etkenlerden bir tanesi. Herhangi bir problemde anında ulaşılabilir olmamız ve sorunların büyük çoğunluğunu telefonla halledebilme becerimiz müşterilerimizin en çok memnuniyet duyduğu özelliklerimizden bir tanesi. Dış pazarlarda ise, yabancı firmaların Türk markalarına yaklaşımları ilk etapta biraz mesafeli oluyor. Fakat her yıl fuarlarda bizi gördüklerinde ve yaptığımız işler ile ilgili bilgi aldıklarında bize karşı güvenleri artıyor. Ayrıca potansiyel müşterilerimizle gerek firma ziyaretlerimiz sırasında gerekse onların katıldıkları fuarlardaki ziyaretlerimizde tanışıyor ve tanıtımlarımızı gerçekleştiriyoruz. Bu tanışmalar sırasında artık Türk firması olduğumuzu söylediğimizde, “ Sonar mı?” diye bizden önce markamızı söylemeleri ve bizi tanıyor olmaları bizi onurlandırıyor.

Firmanız ve sektörün dışında bir de AİMSAD ile ilgili konuşmak isteriz. AİMSAD’ın kurulduğu günden bu yana faaliyetlerini ve çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Böyle bir derneğin eksikliğini yıllardır sektörde hissediyorduk ve kurulması gerektiğini söylüyorduk. Sektördeki özverili arkadaşlarımızın ön ayak olması sayesinde derneğimiz AİMSAD nihayet kuruldu. Bize, sektöre, müşterilerimize ve eğitim kurumlarına yönelik birçok başarılı çalışmaları oldu ve bu çalışmalarını devam ettirmekteler. Dernekle ilgili konularda ihtiyaç olduğunda konuyla ilgili görüşlerimizi alıyorlar. Derneğimiz aslında sektörün tüm ayaklarına bir fayda sağlıyor. Toplantılar ile sektörün sorunlarını konuşuyoruz. Beklentilerimiz tek tek gerçekleşiyor.