Ağaç işleme makineleri sektörünü  yakından tanıyan ve takip eden İstanbul Ticaret Odası (İTO)  Takım Tezgahları ve Otomasyon Komitesi Başkanı Dr. Müh. Ayhan Etyemez, sektörün gelişiminin inovatif ve katma değeri yüksek ürünler üretmekten geçtiğini vurguladı. Firmaların aynı tip ürünler üretmekten ziyade birbirini tamamlayan ürünler üreterek uluslararası rekabette fırsat yakalayabileceğini dile getiren Etyemez, bunun da kalifiye elemana ve inovasyona yapılacak yatırımlar ile mümkün olduğunu söyledi.

“Ağaç işleme makinesi üretimi emek yoğun bir iş. Sektörün, ihtiyacı olan kalifiye eleman yetiştirilmesi konusuna eğilmesi gerekiyor. Türkiye, ağaç işleme makinelerinde genç bir sektör ve genç insan kaynağı var. Bu potansiyel üniversitelerle ve meslek liseleriyle yapılacak çalışmalarla desteklenirse sektörün geleceği çok açık olur” diyen Dr. Müh. Ayhan Etyemez ile sektörün gelişimini ve bunun sürdürülmesini hızlandıracak etkenlerin neler olduğunu konuştuk.

İstanbul Ticaret Odası (İTO)  Takım Tezgahları ve Otomasyon Komitesi Başkanı olarak bize biraz komitenizin yapısından bahseder misiniz?

550 tane meclis ve komite üyesinin olduğu, 390 bin üyesi olan dünyanın 5. en büyük ticaret odası İTO’da 81 komite var.  Bu komiteler arasında  makine ve ekipmanları 59., takım tezgahları ve otomasyon 60. komite olarak yer alıyor. Biz bu iki komiteyle birlikte çalışıyoruz. Burada dönemsel olarak başkanlık yapıyoruz. Bu dönem benim ilk dönemim. 5 bin 500 firmanın kayıtlı olduğu 59. komitede 9 tane, 2 bin 700 firmanın kayıtlı olduğu 60. komitede ise 7 tane üye var. İTO komitelerinde üye ilişkilerini güçlendirmeyi, üye sorunlarını sivil toplum kuruluşu olarak çözmeyi, sektörlerle ilgili gelişmeler hakkında üyeleri bilgilendirmeyi amaçlıyoruz.

Bu amaçlar çerçevesinde komite olarak yaptığımız çalışmalar neler?

Bu konuda farklı proje ve çalışmalarımız mevcut. Birçok çalıştay yapıyoruz. 59 ve 60 sanayi ve ihtisas komitesinin önderliğinde Saha İstanbul adında bir kümelenme grubu kurduk. Ayrıca başkanlığını Mustafa Büyükdede’nin yaptığı mesleki teknik eğitim komitesinde de bir çalıştay var. Mesleki teknik eğitime ve sanayinin ara teknik personel ihtiyacını karşılamaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bu gruptaki işsizlere nasıl istihdam sağlarız? sorusu üzerinden hareket ediyoruz. İstanbul İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ile birlikte çalışıyoruz bu proje için. Okulları sektörle birleştirip piyasanın istediği personeli yetiştirmek istiyoruz. Bu konuda da 10 tane okul belirledik. Her okula da bir tane bu okulla ilgilenecek İTO komite üyelerinden kişileri seçtik. Bu kişilere de hami deniyor. Tekstil, hidrolik-pnömatik, ayakkabıcılık, CNC ve kalıpçılık bölümü gibi okullardaki eksikler neler onları tespit edip, temin ediyoruz. Eğitimcilerin eğitimini, mezun olduktan sonra direkt öğrencilerin istihdamını sağlamak amacındayız.

Aynı zamanda komite olarak üye ziyaretleri de yapıyoruz. Üyelerimizin sorunlarını dinleyip çözümler üretiyoruz, firma tanıtımlarına destek oluyoruz. Sektörün gündeminde konulara ilişkin haberler yaptırıyoruz. Fuarlara katılımlarımız da var. Bu yıl Tayvan’daki TİMTOS fuarına 59 ve 60 komitelerle ilgili ziyarette bulunduk. Türkiye’de takım tezgahları üretimi ve ihracatı konusu üzerine çalışıyoruz. Bu nedenle de dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

Sizden komiteniz bünyesindeki ağaç işleme makineleri sektörüyle ilgili de görüşlerinizi almak isteriz. Ağaç işleme makinelerinin Türkiye’de yaklaşık 30 yıllık bir gelişim seyri var. Bu süreci bir de sizin yorumlarınızla dinleyelim. Ağaç işleme makinelerinin özellikle 1990’lardan sonra hızlı bir büyüme yaşamasının nedenleri sizce nedir?

Sektörde talep zamanla üretimi, üretim de ihracatı ve ithalatı tetikledi. Kentsel dönüşümün neticesinde yeni konutların daha fazla üretilmesi, depremden sonra yeni yapılaşmanın gündeme gelmesi ağaç işlemenin mobilya ve mutfak anlamında yeni bir pazar ortaya çıkardı.  Türkiye artık dünya ile entegre oluyor. Özellikle bilgisayar sistemlerinin gelişmesi, dizayn kabiliyetinin artması ve makinelerle beraber CNC sistemlerinin gelişmesi nedeniyle günümüz modası daha çabuk değişiyor. Dolayısıyla insanlar mobilyayı çok sık değiştiriyor. Türkiye’de ortalama 30 milyon ev olduğunu düşünürsek ve 5 yılda bir mobilyaların değiştirildiğini düşünürsek, yılda 6 milyon konut mobilyasını değiştiriyor, bu çok önemli bir rakam. Üretimin artması, modellerin çeşitlenmesini ve beraberinde tüketimi olumlu etkiliyor. Gelir seviyesinin de artması da bu gelişimi hızlandırıyor.

Türkiye bu makinelerin üretiminde hangi avantaj ve dezavantajlara sahip? Türk ağaç işleme makinesi üreten firmaların yapısını ve özelliklerini aktarır mısınız?

Gerekli birikime sahip  inovasyona önem veren firmalarımız son yıllarda üniversitelerle işbirliği yapıyor. Bu işbirliklerinden AR-GE ve ÜR-GE projeleri ortaya çıkıyor. Dünya ile aramızda çok büyük fark yok artık. Bu olumlu gelişmeye rağmen Türkiye hâlâ kalitesi ile ürün satmaktan daha çok, fiyatıyla ürün satma kategorisinde olan bir ülke. Türkiye’deki firmaların daha çok üretip ihraç etmesi, iç piyasaya sahip olması ve belli bir doygunluğa ulaştıktan sonra markalaşması lazım. Markasıyla ürün satmasının daha doğru bir yol ve strateji olacağına inanmalılar. Türkiye bu konuda yolun çok başında.  1990’lardan sonra gelişen bu sektörün önünde bu süreci tamamlayacağı bence daha 25 yıllık bir süreci var. Avrupa’ya baktığımızda firmaların 100 yıllık geçmişleri var. Ama o bölgelerdeki ülkelere göre de Türkiye’nin ilerleme hızı daha yüksek.  Bu da Türkiye’nin bir avantajı.

Bugün itibarıyla ağaç işleme makineleri sektörünün geldiği noktayı başarılı buluyor musunuz? Sektörün gelişimini hızlandıran ya da yavaşlatan noktalar neler oldu?

Ben de alıcı olarak baktığımda başarılı olduğunu düşünüyorum. Bizim de kendi dünya çapında markalarımız oluşmaya başladı. Ama çok daha iyi olabilir. Firmalar bireysel hareket etmemeli. Birbirini tamamlayıcı inovatif çalışmalar yapılmalı. Günümüz dünyasına güncellenmiş ürünler üretmeliyiz. Sadece iç pazara değil dünyaya nasıl satarım diye düşünerek üretim ve yatırım yapmalıyız.

Bu noktada tavsiyelerinize almak isteriz. Uluslararası pazarlarda rekabet edebilmek adına Türk firmalarının ne gibi yönlerini güçlendirmeleri ve nelere yatırım yapmalarını önerirsiniz?

Günümüzde bilgi teknolojileri diye bir sektör var. Her firma önceden sadece fuarlara katılırdı, şimdi internet ile bütün dünyayı istediği konuda bilgi alıp tanıyabiliyor. Bir İtalya ve Almanya olmak için rekabete yakın olmak için bu imkanları kullanmak gerekiyor. Yapılan bir araştırmaya göre, önümüzdeki 10 yılda Avrupa Birliği ülkelerinde yaklaşık 200 bin firma kapanacak. Uzun ömürlü olan bu firmalar yaşamsal eğriden dolayı kapanma sürecine gidiyor. Sektördeki firmalarımız çalışmalar yapıp, Avrupa’da tecrübesi, bilgi birikimi, markası ve pazarı olan kapanma sürecine girmiş firmaları satın alabilirler. Ayrıca rekabet edebilmek için 3 kriter var; kalite, teslimat ve fiyat. Bu üçünü en optimum seviyede tuttuğunuz sürece her yerde rekabet edebilirsiniz. Ayrıca ihracat yapacak olan firmaları bir araya getirip aynı ürünleri üretmekten ziyade birbirini tamamlayan ürünler üretmelerini sağlamak gerekir. Sektörün ihtiyacı olan makineleri iç piyasada üretip rüştünü ispat ettiğinde rahatlıkla yurtdışına da satabilirsiniz. Dünya şu anda en uygun fiyata, en kaliteli malı en hızlı teslimle nasıl alabilirim düşüncesinde. Bunun iyileştirilmesine bakmalıyız. Dünyadaki pazarı çok iyi anlamak ve yeni trendlere eğilmek gerek.  Sektörün önü açık, yeter ki biz bu yöne gidelim.

Sektörün en önemli sorunu sizce nedir? Sorunların çözümüne yönelik önerilerinizi de alabilir miyiz?

Türkiye’de bölgesel teşvikler mevcut. Halbuki sektörel teşviklere ihtiyaç var. Aynı zamanda işbirliğine de ihtiyaç var. Eğitim kurumları ile sektörün işbirliği yapması gerek. Bir de ithalat ve ihracatta kolaylıkların getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sizce bu dönemde potansiyel olacak pazarlar nereleri?

İran pazarı yapılan uluslararası anlaşmalar ve Hükümetin yaklaşımıyla çok önemli bir pazar haline geliyor. Ancak aynı zamanda orta vadede Suriye ve Irak pazarları da tekrar gündeme gelecek. Savaş sonrası sular durulduğunda konut sektörü, mobilya sektörü için fırsat doğacak.

Bu da ağaç işleme makineleri için önemli bir potansiyel anlamına geliyor. Aynı zamanda butik tarzı tasarıma yönelik çalışmalar yapılırsa ciddi gelirler elde edilebilir. İtalyanların tasarımı çok güçlü. Biz de bunu örnek alıp ağaç işleme makineleri üretirken daha inovatif mobilyaların üretilmesine imkan vermeliyiz. Bunlar orta ve uzun vadede yapılacak projeler tabi.

Sektörün kısa ve orta vadedeki geleceğine yönelik öngörüleriniz nedir? Türkiye bu makine konusunda bulunduğu coğrafi bölgede nasıl bir noktaya gelebilir?

Sektörde eksik olan dernekti, kuruldu, bu önemli bir dönem noktası oldu. Ağaç işleme makinesi üretimi emek yoğun bir iş. Sektörün ihtiyacı olan kalifiye eleman yetiştirilmesi konusuna eğilmesi gerekiyor.  Türkiye, ağaç işleme makinelerinde genç bir sektör ve genç insan kaynağı var. Bu potansiyel üniversitelerle yapılacak çalışmalarla desteklenirse sektörün geleceği çok açık olur.  Katma değeri yüksek makineler, Türkiye’nin orta gelir grubu seviyesinden kurtulması için önemli bir adım. Türkiye makine konusuna ağırlık vermeli. Çünkü insanlar yaşadıkları sürece bu makinelerin ürettiği ürünleri kullanacaklar. Bu olmazsa olmaz bir durum. Tüm yatırım ve stratejilerimizi de işte bu gerçek üzerine kurmalıyız.