AB hibe ve programlarına katılımın Türk firmaları için pek çok fırsat sunduğunu dile getiren Leyla Arsan, firmaların programları sadece maddi destek olarak görmemelerini, aynı zamanda Ar-Ge ve inovasyon yapmayı, bunları projelendirmeyi de öğrenecekleri bir süreç olarak değerlendirmeleri gerektiğini vurguladı. Ham olan fikrin AB projesine dönüşürken bir değer kazandığını aktaran Arsan, “Türk şirketleri bu süreç ile kazanılan değeri görmeli ve programlara kendilerini geliştirmek için başvurmalılar” dedi.

Dergimizin bu sayısının kapak konusunu oluşturan ayaklardan biri de AB Hibe ve Programları. AB’nin sağladığı fonlara ve Türk makine sektörünün bu fonlardan nasıl yararlanacağına ilişkin bilgi almak için 16 yıldır bu alanda çalışmalar ve projeler yapan TAGES Endüstri ve Bilgi Teknolojileri Ar-Ge ve Uygulama AŞ. Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Arsan ile görüştük. AB’nin projelerine katılım, uluslararası çapta yeni firmalar ve insanlarla tanışma fırsatları ile yabancı firmaların tesislerini gezme ve onların ürün ve teknolojilerini tanıma imkanı verdiğini aktaran Arsan, “Bu fırsatlar Türk şirketlerinin kendilerini geliştirme ve yabancı firmalarla kendilerini karşılaştırmayı mümkün kılıyor. Avrupalı şirketlerin sizi rakip olarak karşısında değil de yanında Ar-Ge ortağı olarak görmesi Avrupa pazarına adım atmanız için en iyi yollardan biri” dedi.

Firmaların çoğunun ne yazık ki fon programlarına sadece para almak gözüyle baktığını söyleyen Arsan, “Bu süreç içinde Ar-Ge ve inovasyon yapmayı, bunları projelendirmeyi öğreniyorsunuz. Projelendirmeden, ham fikirlerle hiçbir zaman bir proje yapamazsınız. Projelendirme sürecinin kendisi zaten bir değer. Ham olan fikir AB projesine dönüşürken bir değer kazanıyor. Türk şirketleri bu süreç ile kazanılan bu değeri görmeli ve programlara kendilerini geliştirmek için başvurmalılar” önerisinde bulundu.

Leyla Hanım Ar-Ge ve inovasyona yönelik AB fonlarıyla ilgili sizden bilgi almak istiyoruz. AB fonları hakkında kısaca bilgiler verir misiniz?

AB’nin Ar-Ge ve İnovasyon Fonları iki kategoriden oluşuyor; uluslararası bilimsel ve teknolojik mükemmellik sağlamak üzere Ar-Ge ile pazara yönelik Ar-Ge ve inovasyon. Makine imalatçıları bu kapsamda Horizon 2020, EUREKA, Eurostars, Manunet isimli fonlardan faydalanabilir. AB’nin teknolojik yenilikçilik ve girişimciliğin AB2020 stratejisi doğrultusunda dünyada en ileri düzeye çıkartılması hedefi, ülkemizdeki teknolojik yenilikçilik ve girişimciliğin küresel boyutta gelişmesine de önemli bir katkı sağlayacak. Dünyanın en çok bilinen, en çok kazanç sağlayan, en geniş ve gelişmiş bütçeli Ar-Ge ve inovasyon programı Horizon 2020 olarak biliniyor. 2014-2020 döneminde 7 yılı kapsayan bu program yaklaşık 77 milyar Euro bütçeye sahip. Bilimsel mükemmelliyet, endüstriyel liderlik ve rekabetçilik, toplumsal sorunlara çözümler olmak üzere 3 alanı var. Biz bu programlara Türkiye olarak resmen 2003 yılında 6.Çerçeve Programı zamanında katıldık. Bu fon bünyesinde hem bilimsel teknolojik mükemmellik hem de inovasyon projelerini barındırıyor. Çok geniş kapsamlı olduğu için için de çok fırsat var. Sistem, farklı ülkelerden farklı kurumların bir araya gelip birlikte proje oluşturması üzerine kurulu. Bunlar inovasyon, Ar-Ge projeleri ya da sivil toplum kuruluşlarının projeleri olabilir. Herkes işin bir tarafından tutacak şekilde organize oluyor. Horizon 2020 projeleri uluslararası standartta bir ürün ya da hizmet geliştirmenizi sağlıyor. CE uluslararası arenada yeterli değil artık. Katma değerli bir ürün ya da hizmet geliştirmek, inovasyonu oluşturmak, bir ürünün cazip olması ve her yerde çalışabilmesi için Horizon 2020’den fayda sağlayabilirsiniz. Bugünlerde, 2020’den sonra Horizon Europe (UFUK Avrupa) adına dönüşecek olan programın bütçe müzakereleri sürüyor.

Horizon 2020’de daha çok ne gibi projeler destek alıyor?

İmalat sektörünün nanoteknoloji, ileri malzeme ve dönüşümsel ekonomi ve ileri imalat alanları olmak üzere kullanabileceği çok önemli 4 alan var. Bu alanlarda Avrupa Komisyonu birden fazla konuda proje teklifiyle şu tarihe kadar bize başvurun diye çağrı açıyor. Bir araya gelin, konsorsiyum oluşturun ve gönderin diyor. Bu çağrıyı iyi okuyup anlamak lazım. Önemli olan bu projelere ortak olarak girebilmek, ortaklık yapmak, proje fikrini birlikte geliştirmek. Bu kapsamda ortaklık içinde Ar-Ge rolleri en ağır rolü oluşturuyor. En kolay rol ise uygulayıcı ortak olduğunuz pilot rollerdir. Pilot tesiste projeyi uygulamış olmak şirketlere çok büyük tecrübe kazandırıyor. Ar-Ge merkezi olan şirketlerin Ar-Ge rolüyle projelere girmeleri daha doğru ama küçük bir KOBİ iseniz ilk aşamada pilot uygulayıcı olarak girmeniz size tecrübe kazandırır. Maliyetin Ar-Ge projelerinde yüzde 100’ünü, inovasyon projelerinde de yüzde 70’ini alabiliyorsunuz. Genel giderlerin ise yüzde 25’i. Bir de geleceğin fabrikaları için fon sağlıyor.

Nedir bu geleceğin fabrikaları kavramı? Bu fon hangi başlıkları ve amaçları içeriyor?

İmalatta inovasyon kapsamında geliştirilen Geleceğin Fabrikaları Programı, 1.2 milyar Euro’luk bir kamu özel işbirliği programı. Avrupa Komisyonu ile sanayi kuruluşları arasında bir ortaklık kurulması esasıyla hayata geçiriliyor. Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi ve AB imalat sektörünün yüksek katma değerli yeni teknolojiler üretmesini sağlamayı amaçlıyor. Geleceğin fabrikaları ile temiz, yüksek performans, çevre dostu sürdürülebilir bir imalat hedefleniyor. Bu programın Ar-Ge başlıklarını, ileri imalat süreçleri, mekatronik, bilgi ve iletişim teknolojileri, imalat stratejileri, bilgi işçileri, modelleme, simülasyon ve tahminleme oluşturuyor, kısaca Endüstri 4.0. Bu programla verilen fonlar ile yüksek teknolojili imalat süreçlerinin hayata geçirilmesi, verimli fabrika tasarımı ve yüksek üretim performansı için veri yönetiminin oluşturulması, tedarik zincirinin yerel üretime dinamik şekilde bağlanmış fabrikaların kurulması gibi birçok konu hedefleniyor.

Horizon 2020’de KOBİ’ler için düşünülen bir alt başlık var mı?

KOBİ Aracı (SME Instrument) bunu kapsıyor. KOBİ’lerin tek başlarına Ar-Ge’sini yaptığı ve prototipi olan ancak dünyaya nasıl satacağını bilmediği durumlarda Horizon2020 KOBİ Destek Aracına başvurabilir. Bu iki aşamalı bir destek. Birinci aşamada KOBİ’nin fizibilite çalışması, pazar araştırması, strateji, risk değerlendirmesi, fikri mülkiyet hakları gibi konularda iş planı hazırlaması gerekiyor. 6 aylık süreli bu çalışma için Avrupa Komisyonu 50 bin Euro veriyor. İkinci aşamada ise pilot olarak kurum seçmesi ve bu iş fikrini geliştirmesi, prototipini test etmesi, pazar uygulaması yapması gerekiyor. En fazla 2.5 milyon Euro’ya kadar fon alıyor. Buradaki en büyük avantaj aldığınız fon ile hem ürünü geliştiriyorsunuz hem de ürünün denenmesini sağlıyorsunuz. Pilot olarak uygulanması ve oralardaki gereksinimleri öğrenmek ve piyasa için en uygun ürüne dönüştürmek için Avrupa’nın farklı yerlerindeki potansiyel müşterilerinizde ürünü deneme şansınız var. Bu bir KOBİ için inanılmaz bir fırsat. Horizon2020 Programından fonlanan bir projenin fonu da projenin başında yüzde 60-80 oranında proje ortağına sağlanıyor. Bu açından da çok avantajlı bir program. Türkiye diğer Avrupa ülkeleri ile eşit düzeyde bu fonlardan yararlanabiliyor.

Bunun dışında hangi fonlar var?

Bir de başvurusu ve alınması daha kolay AB fonları var. Bunlar pazara yönelik Ar-Ge ve inovasyon içerikli, TÜBİTAK ile Horizon 2020 arası daha kolay girilebilecek fonlar. EUREKA, Eurostars, Manunet isimli bu fonlara erişim daha kolay. Avrupa kendi teknolojisini yenilemek için fon programı kapsamında çağrı açıyor. Türkiye’de AB fonları arasında imalat sektörünün en kolay hareket ettiği fonlar EUREKA’lar. Çünkü fonu AB vermiyor, her ülke kendi sağlıyor, Türkiye’de de fonu TÜBİTAK veriyor. Hem Avrupa’dan ortak bulup projeyi İngilizce olarak ortaklarla birlikte hazırlıyorsunuz, hem de Türkiye’de TÜBİTAK’a başvurmak için Türkçe olarak hazırlıyorsunuz. Bu fon daha çok 2-3 yıl sonra pazara girebilecek ürünlere yönelik inovasyon projelerini içeriyor.

“Dünyanın uygulamaya geçtiği bir konu olan Endüstri 4.0’a biz yeni yeni adapte olmaya çalışıyoruz. Ama bence bu sürece geç kaldık. Türk sanayisinin bu konuyla ilgili gelişmeleri geriden takip ettiğini söyleyebiliriz. Endüstri 4.0 için ne dijital dünya makine sektöründen anlıyor, ne makine sektörü dijital dünyadan anlıyor. Bunlar birbirini anlayıp konuşması mümkün olmadığı sürece yurt dışından yabancı ürünler getirilip Türkiye’de satılmaya devam edecek. AB’de büyük veri, akıllı üretim, tahminsel bakım gibi konularla ilgili geliştirilen strateji raporları oluşturulup hayata geçiriliyor. Türkiye’de zamanında bir makine teknoloji platformu kurulmuş olsaydı Türk makineciler de Avrupalı kurumlarla bu stratejilerin geliştirilmesinde katkı sağlayacak, raporları birlikte hazırlayacaklardı, makine sektörümüz kendi teknoloji stratejisini oluşturacaktı. Türkiye imalat sektörü pazar stratejisi oluşturabiliyor, tanıtım yapabiliyor ama hâlâ mevcudu yapmakla meşgul. Ne yazık ki çok fazla yol alamıyor. Bunu aşmak için geleceğin teknolojisini üretmek yönünde hedefler koyup planlamalar yaparak, ilgili AB projelerine katılıp fonlarından yararlanmak Türk şirketlerine hem vizyon katacak hem de uluslararası alanda rekabet gücü elde etmede katkı sağlayacaktır.”

Fonlardan faydalanmak için ne yapmak lazım?

Bu fonlardan faydalanmak için her şeyden önce sadece Türkiye’de değil küresel anlamda yenilikçi fikirlerinizin olması ya da bu yenilikçi fikirlere katkı sağlayacak uzmanlıklara sahip olmanız ve yüzünüzün de dünyaya dönük olması gerekiyor. Yapacağınız işin dünyada da hiç uygulanmamış olması lazım. Ancak Türkiye’ye baktığımızda yerli şirketlerin ithal ikame üretime daha çok yöneldiğini görüyoruz. Aslında önemli olan know-how, know-how’unuz varsa üretiminiz anlamlı hale geliyor. Salt üretim önemli değil, üretimi artık dünyanın her yerinde çok da uygun maliyetlere yaptırabilirsiniz, asıl önemli olan yeni edinilmiş bilgi ve bu bilgiyi yenilikçi ürüne ve hizmete dönüştürecek akıllı tasarımlar.

Peki birçok fon var, bu fonların amaçları neler?

Bu fonların hepsinin amacı farklı. Ulusal fonlarımız bizim için alınması en kolay fonlar. Çünkü ulusal anlamda yenilikçi projelere, Ar-Ge projelerine, inovasyona da destek sağlıyorlar. Bir kurum olarak başvurup o projeden fon alabilmek mümkün. TÜBİTAK ithalatın önünü kesecek yerli ürünlerin Ar-Ge’lerinin Türkiye’de yerli şirketler tarafından yapılmasını istiyor. Bu projeler tek başınıza yapabileceğiniz ve kendi iç pazarınızda güçlü olmanızı sağlayan projeler. Ortaklığa ihtiyaç olmadan tek başınıza yapacağınız bilimsel, teknolojik, mükemmellik gibi 1501, 1511 kodlu projeleri bunların başında geliyor. Özellikle KOBİ’ler 1507 kodlu projelerini gerçekleştirebilirler. 1511 projeleri çağrı bazlı, ülke stratejisine bağlı olarak gerçekleştirilecek Ar-Ge projelerine yönelik yapılan çağrıları içeriyor.

Projeler firmalara ne gibi faydalar sağlıyor?

Her proje uluslararası çapta yeni kurumlar, oluşumlar ve insanlarla tanışma fırsatları veriyor. Projenin ortakları olan yabancı kurumların tesislerini gezme ve onların ürün ve teknolojilerini tanıma imkanı oluşuyor. Bu fırsatlar Türk şirketlerinin kendilerini geliştirme ve yabancı şirketlerle kendilerini karşılaştırmayı mümkün kılıyor. Avrupalı şirketlerin sizi rakip olarak karşısında değil de yanında Ar-Ge ortağı olarak görmesi Avrupa pazarına adım atmanız için en iyi yollardan biri bence. Çünkü, uluslararası düzeyde standardı birlikte geliştirmiş oluyorsunuz ve geliştirilen teknolojinin fikri haklarına birlikte sahip olmuş oluyorsunuz. Dolayısıyla, uluslararası alanda bir rekabet avantajınız oluyor.

Şirketler inovasyona yatırım yapmak için nasıl bir yol izlemeli kısaca anlatır mısınız?

Ar-Ge uzun vadede sonuç üreten bir çalışmadır ve inovasyon hedefiniz ve stratejiniz olmazsa Ar-Ge yatırımınızın çöpe gitme ihtimali yüksektir.. Yenilikçi bir ürün oluşturmak için Ar-Ge ve inovasyon yaparsınız. Know-how çıkar, bilgi çıkar ama her çabada ürün çıkmaz. Birkaç bilgiyi bir araya getirip bir prototip oluşturursunuz. Prototipi pazara sunabilmek için bunu ürünleştirmeniz gerekir. Bu başlı başına bir süreç. Fermuarın buluşunda gerçekte inovasyona dönüşüm 50 yıl. Bugün internet, bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde inovasyon yani pazara sunma hızı arttı. Ancak, yine de inovasyon süreçlerini geçirmeden pazara ürünü sunamazsınız. Onun için şirketlerin inovasyon stratejileri geliştirmeleri gerekiyor. Şirketlerin 5 yıllık inovasyon stratejileri olmalı ki, önümüzdeki 5 yılda yenilikçi hangi ürünleri pazara sunacağım diye kendine sorup onları sunabilmek için Ar-Ge yatırımı planlaması yapması gerektiğini bilmeli. İnovasyon hedefleri olan şirketlerin şimdiden bilinen konularla ilgili değil, bilinmeyen konularla ilgili çalışıyor olması lazım.

Firmalar neler yapabilirler bu noktada?

Şirketlerin çoğu ne yazık ki fon programlarına sadece para almak gözüyle bakıyor. Türk makine sektörünün maalesef sabrı yok, daha sistemli hareket edebilmeleri ve adım adım gidip o hedefe ulaşmaya odaklanmaları gerekiyor. Bu süreç çok uzun deyip yolun ortasında vazgeçmemeliler. Bu süreçte bıraktığı her noktada aslında çok daha fazla kaybediyor. 6. Çerçeve 2003 yılında başladı. Makine imalatçıları 16 yılda çok daha fazla yol kat edebilirdi diye düşünüyorum. Şirketlerin odağı genelde paraya en kısa sürede nasıl ulaşacağı yönünde. Vizyon, strateji, Ar-Ge yatırımına yönelik bütçe oluşturmayan şirketler günlük hayatın içinde bir yerlerden para hızlı nakde erişmenin yoluna bakıyorlar. Ayrıca, işin içine girip sürecin gereklerini anlayınca ve bürokratik işlemleri görünce çekilmeyi tercih edebiliyorlar. Bu süreç sadece bürokrasiden oluşmuyor. Bu süreç içinde Ar-Ge yapmayı, inovasyon yapmayı, bunları projelendirmeyi öğreniyorsunuz. Projelendirmeden, ham fikirlerle hiçbir zaman bir iş yapamazsınız. Projelendirme sürecinin kendisi zaten bir değer. Ham olan fikir AB projesine dönüşürken bir değer kazanıyor. Türk şirketleri bu süreç ile kazanılan bu değeri görmeli ve programlara kendilerini geliştirmek için başvurmalılar. Bunun için de Avrupa’daki farklı kurumlarla projeler geliştirmek üzere bir araya gelmeyi, ağ faaliyetlerine katılmayı kendi planlarına almalılar. TÜBİTAK bu tür faaliyetler için fon sağladığı için çok büyük bir maliyeti de yok, yeter ki yaklaşımları bu yönde olsun ve odaklansınlar.

AB fonlarından nasıl kazanç sağlanıyor bize bir örnekle açıklar mısınız?

MİB ile 2004 yılında yaptığımız bir proje vardı. O proje KOBİ’lerin işbirliği ağları kurması amacıyla gerçekleştirildi. AB’nin desteklediği bu projede Avusturya, Belçika, Almanya ve Türk makine imalatçılarımız vardı. KOBİ’ler için işbirliği ağı modelini geliştirdik. İsviçre ve Almanya’daki örnekleri Türkiye’ye getirip gösterdik. İsviçre hatta bu işin yasasını bile oluşturmuş. Birbirini tamamlayıcı ya da aynı işi yapan bir takım şirketler bir araya geliyorlar, ortak projeler alıyorlar. Bir şirket gibi hareket ediliyor ama bir şirket kurulmuyor. Siz bir ağ kuruyorsunuz. Küçük bir kümelenme yapıyorsunuz. Şirketlerden bir tanesi satışından sorumlu oluyor, işi alıyor. Hem yeni şeyler öğreniyorlar hem de tek başlarına yapamayacakları işlere girme şansı buluyorlar. Bunu biz Türkiye’de de uyguladığımız bir çalışma yaptık. Almanya’da 47 şirketten oluşan Virtual Network diye bir işbirliği ağı vardı. Bu ağ ile gidip Alaska’daki bir rüzgar tribününü, oradaki birkaç şirket ile projelendirerek yaptılar. Bu projenin fonu çok fazla değildi ancak, ülkeye getirdiği know-how ve yenilikçi iş yapma modeli Türk makine sektörünün bugün hala ihtiyacı olan bir çözüm modelidir. O dönemde TÜBİTAK’ın yenilikçilik ödülünü alan projelerden biriydi ve Türkiye 10. Kalkınma Planı’na da giren bir iş modeli olmuştu.

Fondan yararlanmak için ne yapmak gerekiyor, ortaklık nasıl sağlanıyor?

TÜBİTAK Ufuk2020 Destekleri konusunda bilgi, koordinasyon ve destek sağlayan ulusal temas noktamız. Bu doğrultuda öncelikle, https://h2020.org.tr/tr sayfasından sürekli olarak çağrıları ve hanerleri takip etmek gerekli. Çünkü ortak arayan çağrılar da olabilir, bülten ve haber listelerine üye olursanız TÜBİTAK Ufuk2020 Koordinasyon Ofisi size doğrudan bu bilgileri de yollayabilir. AİMSAD da bu konuda dönemsel olarak bilgi sağlamaktadır. En önemlisi, kimler ne tür projeler geliştiriyor, hangi alanlarda ve spesifik konularda çağrılar var, Avrupa’nın bu yöndeki stratejileri ve teknoloji hedefleri neler bunları okumak, bilgi sahibi olmak ve gözlemlemek gerekiyor. Hafta sonu okumalarından biri olarak zevkle bilgi sahibi olacağınız kaynaklara TÜBİTAK ve AİMSAD’dan erişmeniz mümkün. Ortak olmak için ise, çağrıları takip etmek, çağrılar bazında proje ortağı arayanları ilgili sitelerden takip etmek, bilgi günlerine katılmak, proje fikri geliştiren, konsorsiyum oluşturan kişi ve kurumlarla yazışmalar yapmak, gerektiğinde toplantılara katılmak gerekiyor. Bunun için TÜBİTAK’ın sağladığı toplantılara katılım, seyahat ve gerektiğinde proje yazdırma, eğitim ve değerlendirme desteklerinden de yararlanmak mümkün.