Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de uzun zamandır yüksek enflasyondan, döviz kurlarındaki ani dalgalanmalardan ve bunun hem üretime hem de tüketime nasıl yansıdığından bahsediyoruz. Halkın tüm kesimleri ekonominin bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceğini ve bunun getirisinin neler olacağını merak ediyor.

Türk Lirasının döviz karşısında değer kaybetmesi, enflasyon rakamlarının hızlı tırmanışı, alım gücünün düşmesi, başta gıda ve yakıt fiyatları olmak üzere birçok ürün grubuna gelen zamlar, hammadde sorunu, enerji arzında yaşanan problemler gündemdeki en önemli konular olarak karşımıza çıkıyor.

Sokaktaki sade vatandaştan büyük şirketlere, yabancı yatırımcılardan KOBİ’lere halkın tüm kesimi ekonomide yaşanan bu hareketliliği yakından takip edip, kendi ekonomisini bir şekilde ayakta tutmaya çalışıyor. Yılın ilk yarısını oldukça yoğun geçiren Türkiye’yi yılın ikinci yarısında neler bekliyor sorusundan yola çıkarak hazırladığımız sayımızda konunun uzmanlarıyla iki röportaj gerçekleştirdik. Mevcut ekonominin bize ne anlattığını ve gelecekle ilgili ön görüleri konuştuğumuz uzmanların ortak açıklamaları, gelecek dönemle ilgili net bir tahminde bulunmanın çok zor olduğu yönünde. Durum sadece Türkiye için böyle değil elbette dünya genelinde yüksek enflasyondan ve düşük alım gücünden bahsediliyor.

YÜKSEK ENFLASYON, DURGUN PİYASALAR

Uzmanlar Türkiye’de var olan ekonominin bize stagflasyon durumu ile karşı karşıya olduğumuzu anlattığını dile getiriyor. Ekonomiye dair terimlerin günlük hayatımıza günden güne daha çok yer ettiği bu dönemde işin en başında söz konusu bu terimlerin sözlük anlamlarıyla, gündelik hayattaki anlamlarını iyi anlamak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası resmi internet sitesinde stagflasyon; bir ekonomide üretimin düştüğü veya en azından artmadığı bir ortamda enflasyon yükseldiği zaman meydana gelen durum olarak tanımlanıyor. Herkesin anlayacağı şekilde ise; yüksek enflasyona karşın alım gücünün düşmesi ve tüketim sorunun meydana çıkması olarak açıklanabilir.

ENFLASYON NEDİR?

Peki hepimizin dilinde olan, tüm yaşam standartlarımızı belirleyen enflasyon tam olarak nedir? Enflasyonun terimsel karşılığı; dolanımda bulunan para miktarıyla, malların ve satın alınabilir hizmetlerin toplamı arasındaki açığın büyümesi nedeniyle ortaya çıkan ve fiyatların toptan yükselişi, para değerinin düşmesi biçiminde kendini gösteren ekonomik ve parasal süreç olarak karşımıza çıkıyor. Halk arasında ise çok daha kısa bir tanımı var; hayat pahalılığı… Enflasyon beraberinde pahalılığı, pahalılık talebin düşmesini, talebin düşmesi de elbette beraberinde durgun bir piyasayı getiriyor.

TÜM DÜNYA YÜKSEK ENFLASYONLA BAŞA ÇIKMAYA ÇALIŞIYOR

TÜİK tarafından açıklanan son rakamlara göre; mayıs ayında enflasyon aylık bazda yüzde 2,98 yıllık bazda ise yüzde 73,50 artış gösterdi. Yıllık bazda açıklanan enflasyon rakamı 1998 yılı ekim ayından bu yana en yüksek seviye olarak kayıtlara geçti. Üretici enflasyonu ise yüzde 132,16 ile 1995’ten bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Enflasyon rakamları ve bu rakamların piyasalar ve haneler üzerinde yarattığı olumsuz etki sadece Türkiye için geçerli değil. Dünyanın en büyük ekonomilerini yöneten dünya devi ülkeler de yüksek enflasyon rakamlarıyla karşı karşıyalar.

SABİT FAİZ DOLARI YÜKSELTİYOR

Döviz kurlarındaki beklenmedik hareketlilik 20 Aralık 2021 tarihinde yaşanmış ve dolar 18 liraya, euro ise neredeyse 20 liraya kadar yükselmişti. Bu hareketliliğin üzerine toplanan kabine, sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ekonomiye ilişkin 10 maddelik tedbirleri duyurmuştu. Yapılan açıklamaların ardından dolar ve euroda düşüşler yaşanmış, devamında da hayata geçirilen yeni uygulamalarla TL’nin döviz karşısında değer kazanması sağlanmaya çalışılmıştı. Ancak günümüze geldiğimizde yeni tedbirlerle beraber döviz kurları baskılanmaya çalışılsa da yükseliş trendi hala devam ediyor. Uzmanlar faiz oranlarının döviz kurlarındaki artışı ciddi oranda eklediğini özellikle belirtiyor ve ekliyor; faizlerin sabit tutulması ya da düşürülmesi doların artışını destekliyor.

SANAYİCİ HER HAMLESİNİ ÇOK İYİ HESAPLAMALI

Bu noktada sanayicinin her hamlesini çok iyi hesaplayıp, doğru yerde, doğru riskleri alarak ticari faaliyetlerine devam etmesi gerekiyor. Sektörler arasında farklılık gösterse de uzmanlar Türkiye’deki ihracatın ithalata bağlı şekilde ilerlediğinin altını çiziyor. Çünkü üretim sırasında gereken ara mamul ve hammaddenin çok büyük bir bölümü yurt dışından tedarik ediliyor. Burada da elbette döviz devreye giriyor ve ürünler daha üretilmeye başlamadan zamlanmaya başlıyor.

Büyük küçük fark etmeksizin tüm üretim merkezleri için satın alma süreçleri büyük önem arz ediyor En iyi fiyattan en iyi ürünü bulup üretimin sekteye uğramadan devam edebilmesi için satın alma yetkilileri kritik kararlar alırken birçok unsura dikkat etmek durumundalar. Bir hayli zor geçen bu dönemde şirketlerin en kritik pozisyonlarında görev alan satın alma yetkilileri de kendi gemilerini nasıl yürüttüklerini bizimle paylaştılar.

“Firmalar farklı satın alma stratejileri geliştirmek zorundalar”

İrfan Çankal-Saf Teknik

Yılın ikinci döneminde ekonomimizin içinde barındırdığı kur riski ve buna bağlı olarak kur baskısının yılın son aylarında daha ciddi sorun oluşturacağı kanaatindeyiz. Hal böyle olursa da fiyatların tekrardan hızlı bir şekilde yükselme eğilimine girmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu sürecin yaklaşık iki yıl bu şekilde devam edeceğini öngörüyoruz. Firmalar artık bu süreçte artan fiyatlardan ve hammaddeye ulaşma risklerinde kaçınmak adına farklı satın alma stratejileri geliştirmek zorundalar. Tüm bu sorunların çözümü için OSB, sanayi odaları, bankalar ve ilgili bakanlıklar ile birlikte ortak stratejiler geliştirilmesi önümüzdeki süreçte en büyük dileğimiz. Satın almacılar öncelikli olarak stok kontrolü ve hammadde tüketim hızına ve raf ömrüne azami seviyede dikkat ederek satın alma sürecine başlamalılar. Temini yapılacak hammadde ya da ara mamulle ilgili en az üç firmayla görüşülerek en rasyonel alım gerçekleştirilmeye çalışılmalı. Buna ek olarak satın alma işleminin kredi mi yoksa öz kaynaklarla mı yapılacağına karar verilmesi gereklilik arz etmekte. Pandemi ortamının piyasalara bıraktığı “miras” olan enflasyon, kur ve lojistik sorunu şu an için firmaların satın almada karşılaştıkları en büyük sorun olarak karşımızda durmakta. Ayrıca, finansmana ulaşma konusunda da önümüzdeki dönemde ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Yine bu süreçte üretim ve arz sorunundan dolayı üretim merkezlerinde kaymalar ve değişiklikler meydana geldi. Bu esnada açığa çıkan boşlukta rant kaygısıyla üretim arzını arttırmak adına kalite ve standarttan uzak ürünler piyasada ciddi oranda hakim olmaya başladı. Menkul kıymet satışlarında TL zorunluluğu düzenlemesi satın alma süreçlerinde bize göre çok fazla olumlu ya da olumsuz etkisi bulunmamakta. Satış tarafında ve evraksal süreçte daha fazla etkilileri söz konusu. Sonuçta firmalar yine dövizli fiyat vermekte ve ilgili evrak tarihinde güncel kurdan, TL cinsinden ödeme yapılıyor. Tek artısı kur farkı faturaları ile uğraşmıyorsunuz ve bu yüzden de maliyetini daha net görebiliyorsunuz. Uygulamanın fiyatlar üzerinde önemli bir etkisi olmadığı kanaatindeyiz.

“Tedarikçilerimizi biraz daha çeşitlendirmenin faydalı olacağı kanaatindeyim”

Özkan Yılmaz-İnegöl Form Makina

İçinde bulunduğumuz dönemde ürün teslimlerinde halen pandemi ile birlikte gelen öngörülemezlik tablosu devam ediyor. Bazı ürün kalemlerinde çok uzun termin tarihlerine şahit oluyoruz. Bu sürecin en az bir yıl daha azalarak da olsa devam edeceğini öngörüyoruz. Mevcut siparişlere ek olarak öngörülen ya da satış stratejisinde ön planda bulunan ürünlerin malzemelerini stokta bulundurmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Hem malzeme fiyatlarındaki artışından hem de ara sıra da olsa ortaya çıkan malzeme bulamama krizinden en az şekilde etkilenmek adına firma olarak önümüzdeki dönem de depomuzu güçlü tutmaya devam edeceğiz. Pandemi öncesi zamanlarda malzemeye veya herhangi bir ürüne zam gelmeden önce haberimiz olurdu, gerekli önlemleri buna göre alabilirdik. Ancak mevcut şartlarda stok, maliyet olmaktan çıkıp hazine olmaya evrildi. Kurdaki oynaklık ve demir çelik fiyatlarının savaş sebebi ile aşırı yükselmesi, tedarikçilerimizin maliyetlerini çok etkiledi. Fiyat tekliflerini verirken kendi maliyetlerini baz aldıkları için aynı ürün farklı tedarikçilerde normalde olmaması gereken fiyat farklılıklarıyla karşımıza çıkıyor. Bu süreçte tedarikçilerimizi biraz daha çeşitlendirmenin faydalı olacağı kanaatindeyim. Ülke CDS puanının aşırı yüksekliği kurda yeni bir tırmanış hareketinin habercisi olabilir, bununla beraber enflasyon ortamının bir süre daha devam edebileceğini öngörüyoruz.

“2022 yılı satın alma ve tedarik sektörü açısından sürdürülebilirlik yılı olacak”

Behiye Aydın-Mısırlı Group

2022 yılı satın alma ve tedarik sektörü açısından “sürdürülebilirlik yılı” olacak. Hemen hemen tüm işletmeleri bir süreliğine kapanmaya zorlayan küresel pandemi, çeşitli ekonomik zorlukları da beraberinde getirdi. Yeni koşullara uyum sağlamak ve problemlere çözüm üretmek için ekonomik sürdürülebilirlik 2022’nin odak noktası haline geldi. Bu dönemi satın almacılar, sözleşme şartlarını yeniden değerlendirerek, hızlandırılmış ödemeler veya avans ödemeleri teklif ederek, risk değerlendirmeleri yaparak veya iş sürekliliği planları geliştirerek yönetmeliler. Biz tedarikçilerin destekleneceği bir dönem ön görmekteyiz. Yakın dönemde enflasyonda gözlenen yükselişle birlikte bir süredir küresel emtia fiyatlarında artışlar buna bağlı olarak tedarik süreçlerinde aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar ve talep gelişmeleri piyasalarda etkili olmaktaydı. Son aylarda ise bunlara ek olarak, döviz piyasasında yaşanan sağlıksız fiyat oluşumlarına bağlı döviz kurlarına endeksli fiyatlama davranışları önemli rol oynadı. Ancak fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan adımlar ile birlikte, sağlıksız fiyat oluşumlarının zemini ortadan kaldırıldı. Bu çerçevede liralaşma stratejisinin enflasyon üzerinde olumlu etki göstereceğini düşünüyoruz.