Müsiad Gaziantep Başkanı Mehmet Çelenk, ekonomik büyüme ve yatırımın önünden engellerin kaldırılabilmesi için imalat, yatırım ve ihracatı kapsayan İYİ formülünü önerdi.

MÜSİAD Gaziantep Başkanı Mehmet Çelenk, Türkiye’nin ekonomisinin dinamizm ve büyümenin itici motoru KOBİ’lerin üzerinde büyüyeceğini söyleyerek, “Bu da teminat ve teşvik mekanizmalarının (inovasyon) ve özel sanayi bölgelerinin geliştirilmesi ile gerçekleşecek. Bu kapsamda, yeni bir kanunla gayrimenkul ve benzeri hakların tesliminde KDV istisnası düzenlenmesi, gayrimenkul sektöründen verginin tamamen çıkarılması adaletli olacaktır. Ayrıca yeni kanun değişikliği ile beraber devreden KDV’nin iade edilmesini yeni düzenlemede bekliyoruz” dedi.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Gaziantep Başkanı Mehmet Çelenk, Ülkenin en büyük sorunlarından birinin cari açık olduğunu belirterek, ”Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yaptığı araştırmaya göre, 2015 yılında ülke ihracatının yüzde 55,1’nin, ithalatın da yüzde 37,7’inin KOBİ’ler tarafından yapılmakta. Bu da KOBİ’lerin ülkemizin ödemeler dengesine cari fazla olarak katkı verdiğini gösteriyor. KOBİ’ler daha fazla ihraç edip daha az ithal ediyorlar. Diğer bir deyişle KOBİ’lerimiz cari fazla vermiş ve büyük işletmelerin de cari açığa olumsuz etkilerini sınırlamışlar. Yine KOBİ’lerin istihdamın yüzde 73,5’ini, maaş ve ücretlerin yüzde 54,1’ini, cironun yüzde 62’sini, faktör maliyetiyle katma değerin (FMKD) yüzde 53,5’ini ve maddi mallara ilişkin brüt yatırımın ise yüzde 55’ini oluşturmakla Türkiye ekonomisindeki dinamizm ve büyümenin itici motoru olduğunu görüyoruz. İşte reel ekonominin lokomotifi olan KOBİ’lerin ülkemizin ekonomik büyümesindeki payını ve etkinliğini arttırmak için tüm imkanların seferber edilmesi gerekir. Böylece KOBİ’lerimiz daha fazla İmalat (üretim), Yatırım ve İhracat yapma imkanına sahip olabileceklerdir” şeklinde konuştu.

Çelenk önerilerde bulunarak, “Günümüz küresel ekonomisinde rekabetçiliğin temel unsuru teknoloji ve yeniliktir. Türkiye ekonomisinin, sürdürülebilir kalkınma ve küresel rekabet gücü için, üretim yeteneğini, ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değerli üretimin ve teknolojik düzeyi daha üst seviyelere taşıyacak bir “yapısal dönüşüm” gerçekleştirmesi gerekmektedir. İleri teknoloji de daha çok KOBİ teknoloji şirketleri tarafından geliştirilebilmektedir. Ancak inovasyon ve Ar-Ge için gereken finansal kaynaklar, uzun vadeli ve projenin iş yapabilirliğini dikkate almak durumunda olmak zorundadır. Bu eksiklik nedeniyle ülkemizde birçok ileri teknoloji gerektiren iş yapabilme yeteneğine sahip KOBİ, proje ve inovasyon finansmanı sağlamada tıkanmakta. Bu nedenle, bankaların ve katılım bankalarının girişim sermayesi ve yenilikçi şirketlere proje ve ürün finansmanı sağlaması için teminat ve teşvik mekanizmaları geliştirilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.

Organize sanayideki yer tahsisleri

Organize sanayi bölgesindeki yer tahsisleri konusunda yüksek rakamların küçük sanayicileri zorladığını anlatan Çelenk, “Organize Sanayi Bölgelerinin alt yapısının güçlendirilmesi ve yeni sanayi alanlarının geliştirilmesinin önündeki en büyük engel fahiş seviyedeki metrekare fiyatlarıdır. Küçük sanayiciler, arsaya ve binaya yatıracağı yatırımlardan dolayı finansman sıkıntısı çekmekte. Hazır sanayi sitelerinde metrekare fiyatı ortalama 2 bin TL. Yaklaşık bin metrekare olan bir mekanın şu anki maliyeti 2 milyon Lira. KDV’si de 360 bin TL. Sanayici daha makine ve teçhizat yatırımı yapmadan çok büyük mali külfete katlanmaktadır. Sanayici ve yatırımcıya devlet desteği ile 10 yıl içinde bunu ödeme imkanı ve KDV istisnasına kavuşursa; yatırım kolaylaşır, istihdama da daha çok katkı sağlayabilir. Ana sermayesiyle iş yapmış olur. Bu şekilde hem bankacılık sisteminden faizle kredi maliyetlerini yüklenmez hem de öz sermayesini tamamen üretime yönlendirir. Bu şekilde kar odaklı çalışma sistemine geçer. Sonuç olarak, fahiş seviyedeki metrekare fiyatlarına bir düzenleme getirilmeli ve arsa geliştirme yaklaşımı ile küçük ölçekteki sanayicilerin ekonomi ve istihdama maksimum seviyede katkısını sağlayabilecek özel sanayi bölgelerini geliştirmeli ve bunun kanuni altyapısını bir an önce çalışmalıyız. Son günlerde Maliye Bakanlığının gündeminde KDV kanunundaki reform var. Bu kanunda yapılacak bazı değişikliklerle Küçük Sanayiciler ve KOBİ’lerin önünü açabiliriz” ifadelerini kullandı.

“Yüksek vergi oranı adaletsizliklere neden oluyor”

Çelenk, yeni kanunda gayrimenkul ve benzeri hakların tesliminde KDV istisnasının düzenlenmesi gerektiğini ifade ederek, “Halihazırda gerçek kişilerin bilanço kapsamında olmayan gayrimenkullerinin teslimi vergiden istisnadır. Bilanço dâhilinde olanların da önemli bir kısmı 2 yıllık süre sonunda istisna hakkı kazanmaktadır. Konut niteliğindeki gayrimenkullerin önemli bölümü de yüzde 1 gibi çok düşük bir oranla vergilendirilmekte iken, geriye kalan işyerleri ile arsaların vergilendirilmesinin yüzde 8-18 gibi çok yüksek bir oranla vergilendirilmesi adaletsizlik ve dengesizliklere sebep olmaktadır. Üstelik bu tip gayrimenkullerin nihai tüketici olmayan kurumlara satılacağı ve bunların da ödedikleri vergiyi uzun sürecek bir inşaat sürecinin bitiminden sonra geri alabilecekleri düşünüldüğünde, gayrimenkul sektöründen verginin tamamen çıkarılması adaletli olacaktır. Örneğin; İngiltere ve Almanya’da bazı özel durumlar hariç ticari gayrimenkullerin tesliminde KDV oranı yüzde 0’dır. Gayrimenkullerin KDV’ye tabi olmaması sistemin sağlamlığı için de gereklidir. KDV doğrudan tüketiciye faturayla satılabilecek, otomotivden, yiyecek, giyecek, ev eşyaları gibi mallar yanında, seyahat, turizm, eğitim, servis gibi hizmetleri ile sınırlı olmalı, ticari hayatın sonuç rakamlarıyla doğrudan ilgisi olmayan sermaye malı ve finans gibi hizmetlerin KDV devrini artırıcı etkileri azaltılmalı veya kaldırılmalı, KDV’nin mükellefe geri dönüşümü çok hızlandırılmalıdır. Bu konular için KDV ödemek zaten finansman ihtiyacı çeken KOBİ’ler için büyük külfettir. Sonuç olarak, gayrimenkul sektörü tamamen istisna edilmelidir. Ayrıca yeni kanun değişikliği ile beraber devreden KDV’nin iade edilmesini bekliyoruz. İşletmelerin sahip oldukları büyük hacimli stoklar bünyesinde önemli miktarda katma değer vergisini de işletmeye yüklemekte, çok ciddi rakamlar devreden KDV olarak uzun yıllar mükellefin üzerinde finansal yük olarak kalmaktadır. Avrupa ülkelerinin hemen hemen hepsinde ülkelerinde düzenli olarak aylık veya 3 aylık periyotlarda mükellefe iade edilen devreden KDV’nin ülkemizde, sadece istisna, tevkifatlı ve indirimli oranlar sebebiyle kısmen ödenmesi KDV sistemini mükellef için bir mağduriyet getirmektedir”dedi.

“Yeni düzenlemede KDV iadesi yer almalı”

İlaveten İnşaat yatırımlarındaki KDV’nin iade edilmesinin yeni düzenlemede yer almasını istediklerini belirten Çelenk, ”İşletmelerin sermaye yatırımı olarak yaptırdıkları fabrika binaların yapımında ödenen katma değer vergisi çok büyük rakamlara ulaşmakta bunların eritilmesi piyasaya yeni girmiş şirketler için uzun sürebilecek ticari kar elde etme sürecinin sonuna ertelenmektedir. İnşaat sebebiyle devreden KDV stokunda meydana gelen artışın, inşaatı yaptıran şirkete nakden veya hesaben öncelikli sektör olarak iade edilmesi gerekir. İnşaat sektörü ekonominin lokomotif sektörlerinden biridir. Ülkemizde yeni ve kaliteli inşaat stokunun üçte birine dahi ulaşılmış değildir. Yenilenip tamamlanması gereken bütün işyeri ve konut ihtiyacının karşılanmasında, malzeme imalatçılarına kadar bu sektörün çok hızlı bir iş ve sermaye döngüsüne ihtiyaç vardır. İnşaat sektörüne bağlanan KDV’lerin indirim ve iadesindeki gecikmeler aynı zamanda KDV’siz teslimleri de yaygınlaştırmaktadır. İnşaat sektöründen alınan devreden KDV kredisi sadece sektörü değil, Türkiye’yi küçültmektedir. 10 yılda tamamlanabilecek yenilenmiş Türkiye, 15-20 yıla uzayabilecektir” diye konuştu.