İş hayatında 50 yılı bulan tecrübesini geleceğe yeni yatırımlar yaparak taşımak istediğini dile getiren Fehamettin Taşkaya, bu yatırımlarının Türkiye’de şimdiye kadar üretilmeyen ürünler üzerine olacağını söylüyor. Kapasiteyi artırmak ve yeni  ürünlerin üretimi için 20 milyon TL’lik yeni fabrika kurduklarını açıklayan Taşkaya, “Şirketimiz, ülkesine katma değerli teknoloji üretsin, yerli üreticiyi bağımlılıktan kurtarsın istiyorum” diye konuşuyor.

F.N.T. Ahşap İşleme Makinaları  San. Tic. A.Ş. Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Fehamettin Taşkaya, Almanya’da üniversiteden mezun olduğu yıldan bugüne kadar 50 yılını iş hayatının içinde geçirmiş. Çeşitli sektörlerde çalışmış ama hep üretimin içinde olmuş. Türkiye’nin gelişimi için üretimin şart olduğuna inanan 75 yaşındaki duayen sanayici, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki iş hayatında da teknoloji odaklı yatırımları hayata geçirmeye devam etmek istiyor. 1970’lerden beri teknolojiye yatırım yaptığını söyleyen Fehamettin Taşkaya, Türkiye’nin yurtdışına  bağımlı olmaması için elimden gelen her türlü çabayı verdiğini belirtiyor.  Türkiye’de şimdiye kadar yapılmayan ürünleri üretmek istediğini aktaran Taşkaya, “Daha çok robot ya da drone gibi Türkiye’de olmayan ürünlerin üretimini yapmayı hedefliyorum. Mutlaka yeni bir şey yapacağım. Bunun için de 20 milyon TL’ye mal olacak yeni bir fabrika kuruyoruz. Fabrikamız 10 bin metrekarelik bir alanda 5 bin metrekaresi makine üretimi, 5 bin metrekaresi bıçak üretimi üzerine olacak. Aynı zamanda yeni iş fikrimizin de üretimini burada yapacağız. Gelecek yıl yeni fabrikamıza taşınmayı hedefliyoruz” bilgisini veriyor.

Her yıl birkaç defa Çin’e, Avrupa’ya, ABD’ye giderek yeni yatırımlar için araştırmalar yaptığını açıklayan Taşkaya, şirket olarak katma değerli ürünler üreterek yerli üreticiyi bağımlılıktan kurtaracak ürünlere imza atmayı hedeflediklerini vurguluyor. Tasarımlarını ve uygulamalarını bu hedefe göre yaptığını aktaran Taşkaya, “50 yıllık iş birikimimi geleceğe bu şekilde taşıyacağım. Yeter ki firma için, ülkemiz için doğru yatırım olsun” diyor.

Fehamettin Bey firmanızın faaliyetlerini konuşmadan önce sizi biraz tanımak isteriz. Sektöre ve üretim hayatına başlamanız nasıl ve hangi tarihte oldu?

İnsanların içinde hayaller vardır. Bir şeyi hayal edersiniz, tasarlarsınız ve hayata geçirirsiniz. Benim de hayalim üretim yapmaktı. Ülkeme olan sevgim, üretim hayalimle birleşti. 1960’lı yıllarda Türkiye’de iki kere teknik üniversitenin sınavına girdim ama başarılı olamadım. Sonra Almanya’ya gittim ve orda makine mühendisliği tahsili yaptım. 1967 yılında mezun oldum okuldan. 10 yıl Almanya’da vinç ve boru imalatında çalıştım. O zamanlar Türkiye’nin bugünkü halini hayal bile edemezdik. Benzetme yapmak gerekirse o dönemde Türkiye, Avrupa’dan 200 sene gerideydi. Biz ‘aradaki açık ne zaman kapanır?’ diye düşünürdük. Bunun da ancak üretimle olacağını söylerdik. Almanya’dan Türkiye’ye üretim yapmak için döndüm. 1975’te Denizli’de çok ortaklı işçi şirketi olarak Türkiye’nin ikinci mobilya fabrikasını kurdum. Yonga mobilya fabrikası halen faaliyetini sürdürüyor.

Bu tarihten sonra girdiğiniz ağaç işleme makineleri sektöründeki bugünkü faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Mobilya fabrikası ve ahşap işleme konularında 40 yıldır üretimin içindeyim. Bugün makine satışı yapan Fehamettin Taşkaya firması; ahşap işleme makineleri, bilgisayarlı panel ebatlama makineleri, kenar yapıştırma, zımpara, kaplama, bileme makineleri ithal ediyor. Şu anda 7 firmanın Türkiye temsilciliğini yapıyoruz.  F.N.T. Ahşap İşleme Makineleri firması ise bıçak üretimi gerçekleştiriyor. Çalışma alanımızı makine ile sınırlı tutmadık, ahşap sektöründe kullanılan bütün makinelerin kesici takımların imalatı ve servis hizmetini yapmaktayız.  Mobilya fabrikalarındaki makinelerin kullanılan her türlü kesici aletini üretebiliyoruz, isteyene üretiyorum isteyene ithal ediyorum. Sattığım her makine muayyerdir, hayat boyunca garantisi vardır. Şimdiye kadar geri getiren olmadı şükür ki.  Ben hem imalatçıyım, hem ithalatçıyım, hem de makine yapıyorum. Yatar, giyotin, delik makinesi imal ettim, ama yerli üretim olduğu için sektördeki önyargı nedeniyle istediğimiz satışı yapamadık. Çünkü iç pazar ucuza makine satın almak istiyor. Bu nedenle makine satışından çok para kazanmıyoruz. Bizi daha çok kurtaran grubu, kesici aletler ürünlerimiz oluşturuyor. Yılda 40-50 adet makine üretiyoruz.  Ama ithalat ve servis hizmetimiz de oldukça fazla. Üretimde 7 gün 3 vardiya çalışıyoruz. Şu anda şirketlerimizin bünyesinde 55 kişi çalışıyor. Bunun 10 tanesi Fehamettin Taşkaya firmasında, 45 tanesi FNT Ahşap İşleme Makinaları firmasında çalışıyor. Fabrikamız Denizli Organize Sanayi Bölgesi’nde 3 bin 500 kapalı olmak üzere toplam 5 bin dönüm arazi üzerinde kurulu bulunuyor.

Ürettiklerinizi yurtdışına satıyor musunuz?

Evet eskiden ihracat çok yoğundu. Daha önce Irak, Suriye, Azerbaycan, Rusya, İran’a ihracatımız vardı. Ancak son 3-4 yıldır ihracat yapamıyoruz, yok denecek kadar az maalesef. Yıllık 20 milyon TL’lik ciromuz var. Ama bunun içinde ihracat yok.

Gelecek dönemde fabrikanızı büyütme planınız var mı?

Şu anda üretim alanımız yetersiz gelmeye başladı. Bu nedenle de 20 milyon TL’ye mal olacak yeni bir fabrika kuruyoruz.  Fabrikayı 10 bin metrekarelik bir alanda 5 bin metrekaresi makine üretimi, 5 bin metrekaresi bıçak üretimi yapmak için kuracağız. Gelecek yıl yeni fabrikamıza taşınmayı hedefliyoruz.

Yeni fabrikada yeni makine çeşitlerinin üretimini düşünüyor musunuz?

Yeni bir konuda yatırım yapma isteğim var. Yeni fabrikamız yeni bir üretim için büyüklük anlamında müsait olacak. Türkiye’de yapılmayan ürünleri üretmek istiyorum. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkeye teknoloji getireceğim. 1970’lerden beri teknolojiye yatırım yaptım. Türkiye’nin yurtdışına ve yabancılara muhtaç olmaması için elimden gelen her türlü çabayı veriyorum.

Aklınızdaki yeni ürün konuları nedir?

Daha çok robot ya da drone gibi Türkiye’de olmayan ürünlerin üretimini yapmayı hedefliyorum. Bu yeni ürün üretimi için bir İtalyan firmasıyla temas halindeyim.

Yabancı bir firmayla elmasın hammaddesi olan hard metal (karbür) Türkiye’de imalatını yapmak istiyorum. Ahşap ve metal sanayide kesimlerde kullanılacak bir ürün olacak. Türkiye’de üretimi yok ve tamamen ithal ediliyor. Diamond (sanayi elmas) demek. Saf karbon atomlarını plaka haline getirip karbürün üzerine presleyerek bir kesici alet oluşturuluyor. Bu ahşap sektöründe de var. Bu sanayi elması ak metalden 100 misli daha fazla dayanıklı. Daha çok hat makinelerinde kullanılıyor. Mutlaka yeni bir şey yapacağım. Ben her sene birkaç defa Çin’e, Avrupa’ya, ABD’ye gidiyorum. Yeni yatırımlar için araştırmalar yapıyorum. Yeter ki firma için ülkemiz için doğru yatırım olsun.

Bugün üretimin ve pazarın içinde kalmak için nelere dikkat etmek gerek? Başarının olmazsa olmazları nedir sizce?

Türkiye’deki krizler bizim işlerimizi de olumsuz etkiliyor tabi ki. Ben iş hayatımda 1960 ihtilali, 1967, 1974, 1980, 1994, 2001, 2008, 2017 krizi gibi 7-8 tane kriz dönemi geçirdim.  Bu konuda gayet tecrübeliyim. Türkiye’de insanlar krize alışıyor. Bu süreçleri de göz önüne alarak hareket etmek gerek. Hayatta kalmanın tek yolu, en son teknolojiyle en iyi makinelerle kaliteli üretim yapmaktan geçiyor. Bunları yapmak için de piyasaya hakim olmak ve en çok bildiğiniz işi yapmanız lazım. Bildiğiniz işi yapmazsanız başarılı olma şansınız yok. İş yaparken bir ayak üzerinde duramazsınız. Benim 5 tane ayağım var. Makine imal ediyorum, makine ithal ediyorum, bıçak üretiyorum, bıçak ithal ediyorum, servis hizmeti veriyorum. Ürünlerimi ve verdiğim hizmeti sunta fabrikaları, mobilya fabrikaları, mdf fabrikaları gibi çok geniş bir yelpazeye satıyorum.  Bizim sepetin içinde çok yumurta var. Bunlardan 3 tanesi mutlaka duruyor. Matematikte iki noktadan bir doğru, 3 noktadan bir düzlem geçer.  3 noktayı kaybetmediğiniz sürece hep stabil kalırsınız. Para kazanmayabilirsiniz ama yaşamınızı devam ettirirsiniz.

Türk ağaç işleme makineleri sektörü açısından aynı soruyu sormak isterim. Sektörün başarılı bir gelişim içinde olması için neleri mutlaka hayata geçirmeli?

Türkiye’nin kalkınabilmesi için kendi ayakları üzerinde durması lazım. Teknolojiyi i üretir hale gelmesi lazım. Başka türlü ayakta kalma şansı yok. Gelecek nesillere iyi bir miras bırakmak zorundayız.  Yerli üreticiye ve üretime yönelik sektörde ciddi bir önyargı var. Yerli mobilya üreticilerine, ürettiğimiz makineler ile daha uygun fiyatlarla makine almalarını sağlıyoruz. Bugün yurtdışında 25 bin TL’lik bir makineyi biz Türkiye’de üretip 12 bin TL’ye satıyoruz. Hatta benim ürettiğim makineler ithal olanlardan çok daha kaliteli. Bizim en büyük hatamız Türk malına karşı önyargımızdan, Avrupa malına olan hayranlığımızdan kaynaklanıyor. Aynı kalitedeki 2 bıçağın üzerine, bir yabancı marka bir de kendi markamızı yazıp müşteriye sunuyoruz. Daha ucuz olmasına rağmen yerli bıçağı tercih etmiyor.

Sektörde dünya ile karşılaştırırsak Türk üreticileri sizce hangi seviyeye ulaştı?

Türk firmaları olarak hat makineleri üretemiyoruz ama atölye makinelerinde çok iyiyiz. Kenar yapıştırma makinesi üreten 20-25 firma var Türkiye’de. Bunun gibi birçok üründe ithalat yapmaya gerek yok.  Eskiden daha çok makinenin ithalatı yapılırken artık ithal edilen makine sayısı ve çeşidi azaldı. Bu sevindirici bir gelişme. Sektördeki Türk firmaları şu anda iyi yolda, yanlış bir şey yapmıyorlar. Bir şeyi bilmek iyi, yapabilmek daha iyi, satmak her şey anlamına geliyor. Bildiklerinizi yapabildiklerinizi paraya çeviremediğiniz zaman üretimi idame ettiremezsiniz. Şu anda devlet teşvikleri iyi yolda. Ayrıca KOSGEB ve Kalkınma Ajanslarının da hibeleri var. Bunların firmalara can suyu olacağına inanıyorum. Bütün üreticilerin kendi menfaatlerinden ziyade ülkenin toplumun menfaatlerini düşünmeli ve ona göre çalışmalı. Tek kendi şahsımızı düşünürsek batarız.

Sektördeki sorunlardan bahsedelim biraz da… Uzunca yıllardır bu sektörde bulunan biri olarak sizin gördüğünüz en önemli sorunu bizimle paylaşır mısınız?

Türkiye’de eğitim sistemi ne yazık ki çok düştü. Usta ve sanatkâr, eskisi gibi sektörde yok artık. Ülkemizde 1964’lerde sanat okullarını kapatıp meslek liselerini açtılar. Meslek liselerinden mezun olanlar sanat okullarındaki gibi yetişmedi ve mevcut bulunanlar da Avrupa’ya gitti o dönemde.  Türkiye’de 1964-1980 arasında sanatkâr yetişmedi. 1980’lerde kurulan Alman modeli meslek liseleriyle bir aşama yapıldı ama onu da yürütemedik. Türkiye’de okullarda sanatkâr yetişmiyor, eğitim çok zayıf. Bu nedenle biz de sanayici olarak kendimiz bir çözüm üretme yoluna gittik.

Nedir bu çözüm?

Özel sektör mecburen kendine yetişmiş eleman konusunda bir çözüm üretmek zorunda. Devlet okullarındaki eğitim kalitesini artırmak uzun vadeli, ama bize kısa vadeli çözüm gerekiyor. Ben yatırım yapıyorum ama üretimde çalıştıracağım eleman bulamıyorum. Mevcut okullardan mezun olanlarla üretim yapamıyoruz. Okulları destekleyip, eğitim kursları vererek kısa ve uzun vadeli çözümler üretmek zorundayız. Biz Denizli’de bunun örneğini yapmaya başladık. Fabrikamızın bulunduğu Denizli OSB’de meslek lisesini özelleştirip kendi bünyemize alacağız. Sanayiciler olarak hızlandırılmış meslek eğitim kursları açacağız. Bunun örnekleri Bursa, Ankara, Manisa, İzmit gibi illerde var. Onlar gibi kendi elemanımızı kendimiz yetiştireceğiz. Böylece gençlere iş garantili eğitim vereceğiz.

5İ kuralı…

“Bildiklerinizi paraya çeviremezseniz başarılı olamazsınız. Benim 5İ kuralım vardır. İstenen malı, istenen miktarda, istenen zamanda, istenilen kalitede, istenilen fiyata verdiğiniz zaman başarılı ve marka olursunuz. Ben bunun üzerinden gidip bugün sektörde marka oldum.”

Bu şekilde yetişmiş personel sorununu çözeceğinize inanıyor musunuz?

Sıkıntı iki aşamalı. İlk ayağı yetişmiş eleman yetiştirmek, ikinci ayağı da bu yetişmiş elemanı bulunduğumuz şehide tutabilmek. Denizli’de gençleri sanayinin içinde tutmayı başarmalıyız. Bunu da devletle paralel çalışarak yapabiliriz. Yoksa özel sektör tek başına bu sorunu çözemez. Eşit işe eşit ücret politikası hayata geçirilirse o zaman herkes kendi şehrinde çalışmaya başlayabilir. Kazanç eşitliği olmadığı sürece elemanları fabrikamızda tutamayız. Her sene 4-5 eleman alıyorum, tam yetiştiriyorum ki başka bir şehre daha yüksek bir fiyata gidiyorlar, yerine yenilerini alıyorum, yine aynı süreç yaşanıyor. Sektörün gelişimini engelleyen bu sıkıntı, üretimi ve kaliteyi olumsuz olarak direkt etkiliyor.

Şirketinizi gelecekte nerede görmek istiyorsunuz?

Bildiklerinizi paraya çeviremezseniz başarılı olamazsınız. Benim 5İ kuralım vardır. İstenen malı, istenen miktarda, istenen zamanda, istenilen kalitede, istenilen fiyata verdiğiniz zaman başarılı ve marka olursunuz. Ben bunun üzerinden gidip bugün sektörde marka oldum. Gelecekte de Almanlar gibi Türkiye’nin bir yere gelmesini istiyordum. Ben şirketi 1987 yılında kurdum. Bugün şirketim 30 yaşında. Benim hayalim, isteğim şirketimiz 130 yaşını da görsün… Ülkesine katma değerli teknoloji üretsin, yerli üreticiyi bağımlılıktan kurtarsın. Tasarımlarımı da uygulamalarımı da buna göre yapacağım. Paramı da bu fikre yatıracağım. Doğru yatırım yaparsanız zaten para kendiliğinden geliyor. Bu uzun vadeli bir koşu.  50 yıllık iş birikimimi geleceğe bu şekilde taşıyacağım.

Son olarak genç girişimcilere ne gibi mesajlar vermek istersiniz?

En çok bildiğiniz işi yapın, çalışın, dürüst olun ve teknolojiyi takip ederek ülke menfaatlerine odaklanarak üretin. Bunu yaptığınız sürece hayatta kalırsınız. Bunu yapmazsanız ömrünüz kısa olur. Bir iş ömür boyu devam etmez. Bir işin bir ömrü vardır, teknoloji 10-15 yıllık dönemlerde değişir. İş zirveye çıktıktan sonra aşağıya doğru sarkılmadan tekrar ivme verin işinize, gerekirse tekrar başa gelin ve sıfırdan başlayın. Kendinizi teknolojiyle birlikte yenilemek zorundasınız. Eğer yenilemezseniz insan ömrü gibi sizin de şirketinizin ömrü biter. Taze kan gerekiyor.

 

“AİMSAD’ın gücünü yaşatmak gerek”

“AİMSAD’ın kurulmasını ben çok istiyordum. Senelerdir bunun gerekli olduğunu sektördekilere anlattım. Özellikle fuarla ilgili sıkıntıların çözümü için derneğin faydalı olacağını söyledim. AİMSAD iyi bir kuruluş. Ben her zaman destekledim ve desteklerim sürecek. Yaşatırsak bizlere çok büyük faydası olacak. Üye sayısını artırmak gerekiyor. AİMSAD ticari bir şirket değil, gönüllü bir birliktelik. Sektörü bir araya getirmek en büyük başarı olacaktır. Dernek ile birlikte herkes birbirini daha iyi tanımaya başladı. İyi ki AİMSAD var, bu gücü yaşatmamız lazım.”

Fehamettin Taşkaya:

“75 yaşındayım ve 2 kızım var. Büyük kızım doktor, küçük kızım ekonomist. Ben artık iş hayatını ve sanayiciliği bırakacaktım ama küçük kızım işimize sahip çıkınca firmanın faaliyetlerine devam ettik. Şimdi işin patronu kendisi, ben ona yardımcı oluyorum. O olmasa benim bugün şirketi yürütme şansım olmazdı. Bana çok iyi bir güç oldu. Finansman ve muhasebe işlerine kızım, satın alma işlerine ise ben bakıyorum. Benim tecrübem onun enerjisi ile birleşti ve iyi bir güçbirliği ortaya çıktı. Aile şirketleri kendilerinden birileri içeride olmazsa yaşama şansları yok. Lider öldüğü zaman işletme batıyor. Ben kızımla olmasam işletmemiz batardı.”

Otomasyona yönelmeyen şirket kaybeder

Geleceğin trendi elektrikli araçlar, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi olacak. Robotlar ve droneler daha çok yaygınlaşacak. Robotları yapmak mecburiyetindeyiz. Otomasyona yönelmeyen şirket kaybeder. İşgücü azalırken, kaliteli işgücü yetişmiyor ve üstelik işgücünün maliyeti artıyor. Bu da rekabet şansınızı azaltıyor. Devletin sanayicilerle bir araya gelmesi lazım.