Her ikisi de küresel birer güç olan Hindistan ile Çin arasında konumlanmış, aynı zamanda “Asya kaplanları”nı yakından takip etme imkanı sunan stratejik önemi haiz bir ülke olan Tayland, Güneydoğu Asya’nın gelecek vaat eden, en parlak ekonomilerinden biri olarak görülüyor. Tayland, maliyet avantajları ve coğrafi konumuyla her geçen yıl daha fazla uluslararası yatırımcının üretimine ev sahipliği yapıyor.

Tayland, dünya ekonomisinin en önemli ağırlık merkezlerinden biri haline gelen Güneydoğu Asya Bölgesi’nin gelecek vaat eden, en parlak ekonomilerinden biri. Uluslararası pazardaki yatırımcılar açısından bakıldığında da Tayland, bu bölgede üretim üssü olabilecek çok güçlü bir potansiyele sahip.

67 milyonu aşan nüfusu ile dünyanın en kalabalık 20’nci ülkesi olarak bilinen Tayland, aynı zamanda dünyanın geleceğine yön vermesi beklenen Güneydoğu Asya’da konumlanmış durumda. Çin’in güneyinde yer alan Hindiçini Yarımadası’nın merkezinde yer alan bu ülke, batıda Myanmar (Burma), doğuda Kamboçya, kuzeyde Laos ve güneyde de Malezya ile komşu. Bu ülkeye dair söylenmesi gereken en önemli hususlardan biri, ülkenin güneyinde yer alan Tayland Körfezi ve batısındaki Andaman Denizi’nin Çin’in enerji stratejisinde çok önemli bir rolü olan Malakka Boğazı’nın kontrolünün sağlanması anlamında kritik bir role sahip olduğu. Tayland, her ikisi de küresel birer güç olan Hindistan ile Çin arasında konumlanmış, aynı zamanda kaydettikleri ekonomik büyüme ve sahip oldukları demografik altyapı bağlamında “Asya kaplanları” olarak adlandırılan Malezya, Endonezya ve hatta Filipinler gibi ülkeleri yakından takip etme imkanı sunan stratejik önemi haiz bir ülke.

Tayland, meşruti monarşi ile yönetiliyor. Ne var ki, kralın yetkileri yalnızca sembolik. 1932 yılında meşruti monarşiye geçmiş olan bu ülkede, o tarihten bu yana tam 12 kez askeri darbe oldu ve demokratik yönetim kesintiye uğradı. Bu yönüyle Tayland, dünyada en fazla askeri darbe görmüş ülkelerden biri, belki de birincisi. Bu ülkede bu denli fazla sayıda askeri darbe olmasının en önemli nedenlerinden biri, Tayland Ordusu’nun, ülkenin modernleşmesi bağlamında çok ciddi bir rol oynamış bulunması ve Çin’in yakın çevresinde yer alan bir ülke olduğu için, orduya çok fazla değer veriliyor olması. Üstelik Tayland’da, ordu mensubu olmak toplumsal ve siyasal anlamda ciddi bir meşruiyete sahip olmak anlamına da geliyor.

Güneydoğu Asya’nın en önemli ülkelerinden biri olarak görülen Tayland, aynı zamanda Ortadoğu Güneydoğu Asya yönündeki enerji ve ticaret güzergahını da Andaman Denizi ve Tayland Körfezi aracılığıyla takip etme imkanına sahip.

Bu çerçevede, Tayland’ın siyasal geleceği, tıpkı komşuları Myanmar ve Malezya gibi yakından takip edilmek zorunda.

Sanayileşmedeki başarı dikkat çekici

Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) verilerine göre, 2014 yılında 38 milyon 437 milyon dolarla en çok turizm geliri elde eden dokuzuncu ülke Tayland oldu.

Tayland, tarihi eserleri ve doğal güzellikleriyle ilk akla gelen ülkelerden biri olsa da, farklı sektörlerde taşıdığı ekonomik potansiyeliyle de yatırımcılar için oldukça cazip bir pazar. “Tayland’ı sadece turizm ülkesi olarak görmek yanlış olur. Tayland, Asya’ya açılan bir kapı” şeklinde yorumlayan yetkililer, ülkede sanayideki gelişmelere de dikkat çekiyorlar.

Tayland’daki yabancı yatırımcıların yüzde 50’sini Japonlar oluşturuyor. Bu nedenle ülkede sanayi altyapısı gelişmiş durumda. Rekabetçi, nitelikli ve sadık işçiler bulmak mümkün.

Tüm dünyayla 475 milyar dolar civarında ticaret hacmi gerçekleştiren Tayland’da ekonomi, hızla kalkınan ve gittikçe tarıma dayalı olmaktan çıkıp kabuk değiştiren ve sanayileşen bir yapıya sahip bulunuyor. Güneydoğu Asya’daki stratejik konumu, okuryazarlığı yüksek ve genç nüfusu, önemli doğal kaynakları, büyük iç pazarı, gittikçe artan satın alma gücü ile ekonomik ve mali politikaları sayesinde bölgede önemli bir ekonomik güç olmaya başladı.

Yıllar itibarıyla baktığımızda ekonomideki büyümede dalgalanmaların olduğunu görüyoruz. 2008 yılında yaşanan küresel ekonomik bunalım nedeniyle Tayland ekonomisi 2009 yılında yüzde 2,3 küçülse de 2010 yılında ekonomi yüzde 7,8 büyüyerek küresel ekonomik bunalımın etkisini hızla atlattı. 2012 yılında yüzde 6,5; 2013 yılında ise yüzde 3,1 oranında büyüyen Tayland’da 2014 yılında bu oran yüzde 1,5’te kaldı. 2014’te GSYH 389 milyar doları olarak gerçekleşti, kişi başına düşen milli gelir ise 5 bin 790 dolar oldu. Tayland, yüksek sayılamayacak kişi başına düşen milli gelirine rağmen Dünya Bankası tarafından en hızlı kalkınan ülkelerden biri olarak değerlendiriliyor.

Dış ticarette Çin Japonya’yı geride bıraktı

Ekonomik büyümede ihracat büyük rol oynuyor. Bu da Tayland’ı Güneydoğu Asya’nın en büyük ikinci ekonomisi haline getiriyor.

Ülke ihracatının yüzde 80’i sanayi ürünlerinden ve bu ürünlerin çoğunun girdisi de ithal mallardan oluşuyor. Ülkede petrol üretimi, tüketime göre yetersiz olduğundan, petrol ithaline bağımlı. Japonya geleneksel olarak Tayland’ın dış ticarette en önemli partneriyken 2013 yılında Çin ile olan ticaret hacmi, Japonya’yı geride bıraktı. 2013 yılında Japonya-Tayland arasındaki ticaret hacmi 64.5 milyar dolar, Tayland-Çin arasındaki ticaret hacmi ise 63 milyar dolar olarak kaydedildi.

2014 yılında 227.2 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracat gelirleri GSYİH’nın yaklaşık yüzde 58’ine tekabül ediyor. 2014’te Tayland’ın ithalatı ise 227.7 milyar dolar oldu. Buna göre dış ticaret dengesi yaklaşık 500 milyon dolar açık verdi. 2014 yılında Tayland’ın ihracatında ilk üç sıra Çin (yüzde 11,3), ABD (yüzde 10,5) ve Japonya (yüzde 9,59), ithalat yaptığı ilk üç sıra Çin (yüzde 16,89), Japonya (yüzde 15,67) ve ABD (yüzde 6,4) şeklinde kayda geçti.

2015’i büyüyerek geçirdi

2011 yılının ikinci yarısında gerçekleşen sel felaketi Tayland ekonomisine büyük zarar verdi. 2011’in dördüncü çeyreğinde ekonominin yıllık bazda yüzde 8,9 daralması, 2011 yılında büyümeyi yüzde 0,1 oranına düşürdü. Sel sularının çekilmesine rağmen 2012’nin ilk yarısında da üretim normal seviyenin altında kaldı. Sel sonrası tamir çalışmaları sebebiyle diğer Güney Doğu Asya ülkelerinin aksine Tayland’ın 2012 ekonomik büyümesi hız kazandı. 2012 yılındaki yüzde 6,5’lik ekonomik büyümeye iç talebin tüm bileşenlerinin özel tüketim, kamu harcamaları ve brüt sabit yatırım eklenmesi de katkıda bulundu. Dünya ekonomisindeki büyümenin ivme kazanmasıyla 2015 yılında, Tayland ekonomisinin yüzde 3,7 büyüyerek 2015-2017 arasında yüzde 5,3’lik büyüme oranına ulaşacağı öngörülüyor.

Öte yandan, Asya Kalkınma Bankası’nın (ADB) projeksiyonlarına göre, Asya’da 2015 yılını Hindistan ile birlikte sadece Tayland ve Vietnam büyümelerine bir önceki yıla göre hız kazandırarak kapattılar. Tayland’da 2014 yılında gerçekleşen askeri darbenin sonrasında 2015’te istikrarın nispeten de olsa yeniden tesis edilmesi ve buna paralel olarak kamu yatırım harcamalarına büyük kaynak ayrılması, büyümenin hız kazanmasında en önemli etken oldu.

Yabancı yatırımcı imalat yapmak için geliyor

Tayland, rekabetçi işgücü maliyetleri, düşük yaşama maliyeti ve esnek iş kanunları nedeniyle geleneksel olarak cazip bir yatırım merkezi. Tayland ekonomisinin büyümesi ve kalkınması ile doğrudan yabancı yatırımlar arasında çift yönlü, birbirini besleyen sıkı bir ilişki var. Tayland’da yabancı yatırımlar ülkenin tarıma dayalı bir ekonomik yapıdan dengeli bir şekilde sanayi ve hizmete dayanan bir ekonomik yapıya geçişinde önemli rol oynadı. Önemli bir dış finansman olarak doğrudan yabancı sermaye yatırımları, Tayland’da finans sektörü reformunda önemli bir paya sahip. Doğrudan yabancı yatırımlar mali sektörün yanı sıra, kurumsal yeniden yapılanma süreçlerinde de etkili oldu.

Ülkede kural olarak yabancı bir yatırımcıya yüzde 100 hisse senedine sahip olma izni veriliyor. Yabancı yatırımcıları teşvik etmek amacıyla hükümet tarafından çeşitli önlemler de alındı. Bu önlemler yabancı yatırımcıları daha güçlü hale getiren haklar, birleşme gibi konularda basitleştirilmiş yöntemler ve iflasla ilgili yasaları tekrar düzenlemek şeklinde özetlenebilir. Tayland’a gelen yatırımların çoğunluğu özel sektörün sahibi olduğu imalat sanayiine yöneliyor. Özellikle otomotiv yedek parça, elektronik ve elektrikli eşya üreticileri yabancı yatırımın en fazla ilgilendiği sektörlerin başında geliyor.

Tayland’da en fazla yatırımı bulunan ülke tarih boyunca Japonya oldu. Tayland’a gelen yabancı yatırım ağırlıklı olarak otomotiv ve elektronik sektörlerinde ithal girdilerin montajlanmasına yöneldi. Yeni 10 hedef sektör belirlemeyi planlayan hükümetin hedefi GSYİH’ye daha yüksek katkıda bulunacak yüksek değerli aktivitelerin artırılmasını amaçlıyor. Bu sektörlerin arasında altyapı, lojistik, çelik, petrokimya, makine, medikal, yenilenebilir enerji ve çevre hizmetleri, ileri teknoloji, gıda ve gıda işleme, sağlık turizmi, otomotiv ve elektronik bulunuyor.

Türk sanayicisinin de ilgisi artıyor

Tayland Türk yatırımcılar için de bir üretim üssü haline geliyor. Güneydoğu Asya Ekonomik İşbirliği Örgütü’ne (ASEAN) üye olan Tayland’da Türk yatırımcısı bir fabrika kurduğu zaman, bütün malını ASEAN’a gümrüksüz satıyor. Hatta ‘ASEAN +3’ denilen Çin, Japonya ve Kore’ye de bu şekilde mallarını ihraç edebiliyor. 2013 yılında Tayland Sanayi Bakanlığı’na bağlı Yatırım Kurulu Başkanlığı (BOİ), Tayland Atiker Sıralı Otogaz firmasına, yüzde 100 Türk sermayeli ilk Türk şirketi sertifikası verdi. En son geçen yıl Koç Holding’in beyaz eşya şirketi Arçelik, Güney Doğu Asya’da üretim merkezi olarak Tayland’ı seçti ve bu ülkede buzdolabı fabrikasının temelini attı. Beko marka buzdolabı üretip çevre ülkelere ihraç edecek olan Arçelik’in 263 bin metrekare alan üzerine kurulu fabrikası, yıl sonunda üretime başlayacak. Yatırımın tamamlanmasını takiben ilk üç yıl içinde 800 binden fazla buzdolabı üretilmesi ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’ne yapılacak satışlardan 500 milyon dolar ciro elde edilmesi hedefleniyor. Öte yandan Türk markalarının Tayland’da mağazalaşma süreci de hız kazandı. Bebek, çocuk ve genç odası kategorisinde tematik mobilya ürünleri tasarlayan Çilek, Tayland’ın Bangkok şehrinde mağaza açtı. Tayland’daki ilk mağazasını açan Çilek,  önümüzdeki üç yıl içinde ülkedeki mağaza sayısını üçe çıkarmayı hedefliyor.