Türkiye’deki pek çok sektörde olduğu gibi, kendilerinin de iç pazardaki daralmadan etkilendiğini söyleyen Kocayusuf Makine Genel Müdürü Altuğ Varel, üretimlerinin yüzde 60’ını iç pazara yönelik olduğunu, ihracatı arttırmak için başta eski doğu bloku ülkeleri, Rusya, Kuzey Afrika, Türki cumhuriyetler ve Ortadoğu’ya odaklandıklarını söyledi.

Ermeni Usta Frangoli’nin yanında yetişen, 1961 yılında 15-20 metrekarelik ilk atölyesini açarken ustasının da desteğini alan merhum Yusuf Ziya Güleray’ın temeline alınterini koyduğu Kocayusuf Makina, bugün torunu Altuğ Varel’in genel müdürlüğünü yaptığı, membran presi ve kapı presi üretiminde Türkiye’nin lider bir firması haline geldi. Üretiminin yüzde 70’ini iç pazara yapan Kocayusuf Makina, üretimdeki payı yüzde 30 olan ihracatı artırmak için Rusya ve Afrika’ya odaklandı. Bu iki pazarda ihtiyaç olduğunu düşünen firma, sıcak preslerde dünya geneline ihracat yapıyor.

Firmanın 3’üncü kuşak temsilcisi, Kocayusuf  Makina Genel Müdürü Altuğ Varel ile üretimlerini, ihracat hedeflerini, iç pazarı ve ekonomiyi konuştuk…  

KocayusufMakina’nın kuruluş hikâyesini anlatır mısınız?

Kocayusuf Makina ilk olarak merhum Yusuf Ziya Güleray tarafından 1961 yılında kuruldu. Yusuf Bey, Haliç tersaneler bölgesinde kalafat yerindeki ustaların yanında yetişti. Kendisi zaten yetenekli bir insandı. Rum asıllı ustasıFranguli’nin yanında, çıraklıktan itibaren yetişerek kalfa ve usta oluyor. Sonra da zamanı gelince ayrılmak istiyor. Ustası da ‘Benim sağ kolumsun ama dükkân açmak da senin hakkındır’ diyor ve böylece tek başına hayat mücadelesine başlıyor. Yusuf Bey 1950’li yıllarda ilk önce 15-20 metrekarelik küçük bir atölyede piyasaya torna ve planya makineleri ile gemicilik sektörü için özel parça işleme ve üretimi işleri yapıyor. Daha sonraları marangozlara yönelik işkence ve benzeri ürünlerin üretimi ile devam ediyor zaman içerisinde yatar daire ve şirketin ana üretim dalı olacak olan pres makinesi ekleniyor.  Yusuf Bey’in bir kardeşi mobilyacı, kendisinden kaplama sıkmak için sıcak pres yapmasını istiyor ve yaptırıyor da. Piyasadan da talep gelince pres imalatı başlıyor ve zaman içerisinde çeşitlenerek günümüze kadar devam ediyor. 

1970’lerin başından günümüze kadar pres yapmaya devam eden Kocayusuf  Makina, ağaç endüstrisi dışında zaman içerisinde değişik sektörler için de pres makinelerini portföyüne eklemiştir. Kauçuk, kompozit panel, seramik, plastik ve radyatör aklıma ilk gelen sektörler.

“Avrupalı rakiplerimizin önündeyiz”

Ürünlerinizden bahseder misiniz?

Sıcak ve soğuk presli tam otomatik kapı üretim hatları,  farklı materyaller için tam otomatik pres hatları, membran presler üretiyoruz. Ayrıca sıcak ve soğuk tutkallar için tutkal sürme makineleri ile yine isteğe göre bunların tam ve yarı otomatik hatlarını yapıyoruz. Ar-Ge bölümümüz iyi çalışıyor ilk yandan sıkıcılı masif panel presi,  ilk membran pres, katları birbirinden bağımsız çalışan tam otomatik ilk kapı pres hattını Türkiye’de biz ürettik. Örneğin bu makine, saatte 60 kapı üretebilecek kapasitede ve şu anda hız olarak Türkiye’de en iyilerinden. Ayrıca, bu makineleri devamlı geliştiriyoruz, amacımız birim zamanda en az çalışan ile en yüksek üretim kapasiteni yakalamak ve hata oranını minimuma indirgemek. Bununla beraber, fiyat ve performans dengesinde Avrupalı rakiplerimizin önünde olduğumuzu söyleyebilirim. Örneğin; membran pres makinesi gibi yüksek teknolojili bir makinenin ithalatını yurtiçinde neredeyse bitirdik ve ciddi oranda ihraç yapıyoruz. Son 3 makinemiz Irak, İran ve Mısır’a gitti.

Yıllık üretim kapasiteniz, üretim alanınızın metrekaresi ve çalışan sayınız nedir?

Yılda 100 adet değişik ebatta sıcak ve soğuk pres üretiyoruz. Bunun dışında ortalama 10 membran pres, 30 tutkal sürme makinesi üretimi gerçekleştiriyoruz. Yılda en az 2-3 tane özel pres hatları üretiyoruz. Fabrikamız 10 bin metrekarelik alanda ve firmamızda 40 kişi istihdam ediliyor. Bünyemizdeki tezgahlarda, makinelerde kullanılan parçaların yüzde 75’ini üretiyoruz. Ayrıca senelerdir beraber çalışan uzman bir beyaz ve mavi yaka ekibimiz var. Ana dalımız yüzey teknolojileri ve pres, bunda da Türkiye’de en iyi büyük firması olduğumuz iddiasındayız.

‘Afrika, şu anda dünyanın parlayan yıldızı’

Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz? İhracatın üretimdeki payı ne kadar?

Başta Irak, eski Doğu bloku ülkeleri, Rusya ve Kuzey Afrika bizim hedef pazarımız. Irak, İran Romanya, Ukrayna, Rusya, Cezayir, ve Mısır’da makinelerimizi kullanan ciddi üreticiler var. Bunun dışında Türki cumhuriyetlerde de belli bir pazar yakaladık.   Membran preslerle ilgili çevre ülkelere ciddi satışımız var, sene başında Kazakistan’ın en büyük kapak üreticisine 2 adet membran pres verdik, Irak’ta 20’den fazla membran pres makinemiz var. İrlanda, Ukrayna, İran ve Rusya’da çalışan Hotmelt tutkal sürme hatlarımız var. Sıcak preslerde de tüm dünyaya satış yapıyoruz ki, Somali, Sri Lanka, Güney Afrika, Nijerya  birer örnek olarak verilebilir.  Üretimimizin yüzde 60’ını iç pazara, yüzde 40’ını ihracata veriyoruz. Şimdi artan döviz kuru ile ihracata daha fazla ağırlık vermeye başladık. Bu sene çok önemsediğimiz iki ülke olan Cezayir ve Rusya’da fuarlara katılıyoruz. Önümüzdeki yıl da hedefte Amerika ve Polonya var. Sektördeki isim yapmış ana fuarlardan ziyade, yerel fuarlara giderek nokta atışı yapmayı amaçlıyoruz. Afrika’da ciddi bir ihtiyaç var. Afrika’yı şu anda ve geleceğin en önemli, yatırım yapılacak kıtası olarak görüyorum. Dünyadaki en son gelişen bölge. Aynı zamanda birçok yer altı zenginliğine sahip. Bunları da yeni yeni çıkarmaya başladılar. Ciddi bir nüfus var ve insan demek ihtiyaç demek. Bunun dışında Rusya önemli bir hedef, ciddi bir nüfusa sahip ve en büyük sınır komşumuz, diyebiliriz. Sosyalizm sonrası yeni bir zümre zenginleşmeye başladı ve mobilya temel ihtiyaçlardan biri. Kendileri çok fazla üretim yapamadığı için oradaki o açık pazarı değerlendirmek istiyoruz. Bu sene katılacağımız Rusya’daki fuarda AİMSAD’dan çok faydalandık ve AİMSAD sayesinde indirim aldık.

Fuarlarda Türk makinelerini nasıl gözlemliyorsunuz?

Avrupa’da üretilen makinelerle kalite farkı neredeyse yok. Ar-Ge konusunda sıkıntılar var. Türkiye’de sektörlerle ilgili Ar-Ge merkezleri kurulmalı ve bu devlet politikası olmalı.  Güney Kore örneğinde olduğu gibi,  yurtiçinde yetişmiş başarılı öğrencileri tam burslu olarak yurt dışına gönderip en iyi okullarda okuttuktan geri döndürüp buradaki inovasyon merkezlerinde o öğrencilere, bilim insanlarını bir araya getirerek yeni ürünler geliştirilmeli. Bu tüm imalat sektörleri için uyarlanmalı. Türkiye’deki makineler genelde yurt dışında üretilenlerin kopyalanmış şekli.  Biz imalatımızın yüzde 70-80’ini içeriden karşılarsak, bir yerlere gelip başta Avrupa olmak üzere, diğer gelişmiş ülkelerle yarışacak düzeye gelebiliriz. 

Özel sektör ‘makineyi doğru kullanacak kişi’ bulunamadığını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda bütün üreticilerin yaşadığı sorunları biz de yaşıyoruz. Eskiden çocuklar okumadığı zaman genç yaşta KOBİ’lere verilirdi. Çırak olarak yetiştirirdik. Kalfa, sonra da usta olurdu. Şimdi çırak olarak kimse çalışmak istemiyor. Yani yeni bir jenerasyon yetişmiyor memlekette. Mesleki liseler çok önemli. Normal liseden daha ziyade meslek lisesi açılmalı. Bütün çocuklara empoze edilen şu; liseyi bitir, üniversite mezunu ol, bütün kapılar açılır. Öyle bir şey yok, bütün kapılar açılmıyor. Bir şey üretirken mühendis kadar ara elemana da ihtiyaç var. İmalat sektörünün en büyük eksikliği ara eleman. Ara eleman yetişmiyor Türkiye’de. TÜİK istatistiklerine göre 14-24 yaş arası Türkiye’de 4,5 milyon işsiz var. Ne okuyor, ne çalışıyor.

CNC işleyecek operatör bulamadığım için kendi elemanımı kendim yetiştirdim. Bu da üretici için zaman ve para kaybı oluyor. Zehir gibi akıllı, genç, dinamik, ve cesur bir nesil var.  Bu cevheri doğru yönlendirip işlemek lazım, yoksa atıl kalıyor.

Size göre iç pazardaki daralmanın sebepleri nelerdir?

Yatırım ve harcama güvenli liman arar. Güvenmiyorsa insanlar nakitte kalır. Türkiye piyasası ortalama 4-4,5 yılda bir kriz yaşardı, insanlar bunu bilir ve pozisyonunu buna göre alarak en az kayıpla krizden çıkmaya çalışırdı. Şu anda Türkiye tarihinde görülmemiş bir kriz var. Buda işsizlik, dönen çek, batan şirket ve direkt gelen dış yatırım oranına yansımış durumda.  Çünkü insanlar önünü göremiyor ve krizin ne kadar daha süreceği belirsiz. Bence iç ve dış dinamiklerin dışında; krizden daha kısa zamanda çıkmak için başta adalet sistemi olmak üzere devletin bütün kurumlarının halkın güvenini tekrar kazanması gerekiyor. Merkez Bankası ve BDDK’nın eski haline getirilip özerk ve bağımsız olması lazım. Günümüzde en çok kullanılan alışveriş aracı olan çeke bir standart getirilip arkasında devlet ya da banka teminatı olmalı. Bir şey daha eklemek istiyorum; kaçak işçi çalıştırma ve vergi konusu da çok önemli. Şirketler arasında çok büyük haksızlıklar var. Bakıyorsunuz bir firmaya, çalışana maaşı üzerinden sigorta ödüyor, vergisini düzgün ödüyor, diğer tarafta başka bir başka kurum vergi vermiyor, çalışanlarının yarısı kaçak. Devletin buna acil ve sert önlemler alması ve denetime tabi tutması lazım. Gerekiyorsa o şirketin ticari hayatı sonlandırılmalı. Vergi tahsilatı tabana yayılmalı ve bunda adil davranılmalı. Çünki 2/3 senede bir çıkarılan vergi afları düzgün vergi veren mükelleflerin vicdanını yaralarken ödemeyene de cesaret veriyor.

AIMSAD yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AİMSAD’ı iyi buluyoruz, sektörün böyle bir derneğe ihtiyacı vardı. Ancak fuar işlerinde hakkaniyetli olmalı. Türkiye’de 2 kardeş bir araya gelip iş yapamazken, bu kadar firmayı bir araya getirip bir çatı altında toplamak beceri işi. Mustafa Bey başta olmak üzere, bu işe emek veren herkesi tebrik ediyoruz.