Orta Vadeli Programın reel piyasalara olası yansımalarını değerlendiren gazeteci Çetin Ünsalan şu açıklamalarda bulundu; “Orta Vadeli Programın öncelikle üretim ve üretime bağlı ihracatla ilgili konsantrasyonla oluşturulmasını çok önemli buluyorum. Fakat bu programı dünyadaki gelişmeleri göz ardı ederek, yorumlamanın büyük sapmaları da beraberinde getirme riskine sahip olduğunu görüyorum. OVP’nin nasıl bir ortamda açıklandığına muhakkak bakmak gerekiyor. Öncelikle dünyada ne oluyor ona bakalım. Bir kere her sektörde daralan bir dünya pazarı var. Rekabetin keskinleştiği, finansın yeşil ekonomiye ya da start-up ekosistemine doğru kaydığı, geleneksel anlamda finansa daha zor ulaşımın söz konusu olduğu bir çerçeve içerisindeki bir dünya ekonomisinde OVP’yi uygulayacağız. Dünyada enflasyonist bir ortam var. Enflasyonla mücadele kapsamında herkes faiz artırımlarını konuşuyor ama asıl dünyayı daraltma politikası ve büyüme rakamlarının düşürülmesi söz konusu. Öncelikle üretim ve ihracat odaklı bir şey yapıyorsan, burada ezber bozacak birtakım hareketlere girmen gerekir. Şayet dünyanın daralacağını göz ardı ederek bir hamle yaparsanız, büyük sapmalara ve yanlış yatırımlara neden olursunuz. Kendimizi coşkulamaktan vazgeçirip, gerçekçi olmamız gerekiyor. OVP’de yıllık ortalama yüzde 4,5’luk bir büyüme öngörülmüş. Ama 900 bin adetlik bir istihdam yaratma potansiyeli var. Oysa TOBB’un daha önce yaptığı araştırmalardan biliyoruzki; Türkiye ekonomisi yüzde 5 büyürse, 850 bin üniversite mezununun sadece 500 binine iş bulabiliyor. Peki o zaman soru şu; yüzde 4,5 büyüyerek 900 bin kişiye nasıl iş bulacağız? Bu cevaplanması gereken en önemli sorulardan biri. Bundan reel sektör mensubunun istihdam ve finansman ile ilgili önümüzdeki dönemde sorun yaşayacağını anlaması gerekiyor. Bütün bunları daralan bir iç piyasa ve nispeten zorlaşan bir dış piyasa koşullarında yaşayacağız. OVP’deki hedefler güzel ama muhtemelen revize edilecek.

Reel sektörün iş planlarını yıllık değil, en uzun 3 aylık sürelerle yapması gerekiyor. Hatta mümkünse aylık olarak da mutlaka gözden geçirmeleri gerekiyor. Piyasa oyuncularının ekonomi yönetiminden bağımsız, gereksiz yatırımlara girişmeden, hedef pazarlarda nokta atışı yaparak, mevcut müşterileri elde tutarak ve iç piyasayı da destekleyici birtakım hamleler yapması gerekiyor. Dışarıdan bir şey alacaksa, dönüp muadilini, içeriden almanın yolunu araması gerekiyor. Bu hem iç üretimi destekleyecektir hem de firmaların yurt dışından satın almalarındaki kur riskini minimize edecektir. Çünkü içeriden ihtiyacını karşılarsa Türk Lirası borçlanacaklar, TL borçlanmak şu süreçte doğru bir tercih olur. OVP’yi doğru okuduğumuzda, dövizle borçlanmak çok riskli ve hesapları şaşırtacak gibi gözüküyor. Bir diğer nokta OVP’de üretim ve ihracat odaklı bir yapı sergiliyorsak, sektörlerin ekonomi yönetimine bazı konuları tartışmaya açtırması gerekiyor. 3 milyar liraya kadar yükseltilen reeskont kredisi ile ‘Bakın, biz ihracatçıyı destekliyoruz’ tavrı ortaya konuyor ama ihracat gelirlerinin yüzde 40’ının TL’ye çevrilme zorunluluğu ve kredi kullanılması durumunda yüzde 30’unun da TL’ye çevrilmesi ve 1 ay döviz talep etmeme şartının tartışmaya açılması ve kaldırılması gerekiyor. Aksi takdirde reel sektör bu kur riskiyle ancak mecbur kalırsa reeskont kredilerine başvurur ve orada da hesaplar büyük şaşar. Çünkü reel piyasalar bu krediyi yatırım ya da ihracat odaklı değil de günlük ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmaya başlarlar.

Diğer yandan bu süreçte mutlaka finansman ile ilgili bir zorluk çekilecek, bu şartlar altında borç aramasınlar, bu dönemde çok tehlikeli. Piyasa oyuncuları eğer firmalarını verimliliğe itecek bir yatırıma yönelirlerse ve bu kapsamda bir finansman arayışına geçerlerse, doğru bir proje ile bankalardan finansman bulabilirler. Bu nedenle, karbonla mücadele gibi finansman konusundaki konsantrasyonlarını verimliliğe çevirmeleri gerekiyor çünkü her ne kadar söylem olarak yer almasa da OVP’de finansmana ulaşmanın zorlaşacağı bize anlatılıyor. Bu program bize temennileri bir tarafa bırakırsak işsizliğin tetikleneceği bir süreci beraberinde getirecektir. Bu süreçte nitelikli personellerini kaybetmemeye özen göstermeliler. Eğer firmalarını kapatmayı düşünmüyorlarsa, mecbur kalmadıkça nitelikli personellerini korusunlar. Çünkü bu süreçte onları ayakta tutacak da daha sonra çıkışlarını sağlayacak da nitelikli personelleri. OVP yapısı ve hedeflerindeki sapma ihtimalleri nedeniyle işsizliği tetikleyebilecek gibi gözüküyor.”