Türkiye’deki en eski yerleşim yerlerinden biri olan Hatay, yıllar boyu önemli olayların ana merkezi oldu. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Hatay ve çevresi sadece Müslümanlar için değil aynı zamanda Hristiyan toplumu içinde oldukça önemli. Çünkü Kudüs dışında Hristiyanlık ilk defa Antakya’da yayıldı ve ilk defa burada Hz. İsa’ya inananlara Hristiyan adı verildi. Buğday, pamuk ve zeytin yetiştiriciliğindeki başarılı üretim politikaları, sahip olduğu İskenderun Limanı, şehrin içinden geçen Asi Nehri, tarihi yerleri ile Hatay Türkiye’de görülmesi gereken önemli destinasyonlardan biri.

İskenderun Körfezinin doğu kıyılarında yer alan Hatay, batıdan Akdeniz, güney ve doğudan Suriye, kuzeybatıdan Adana, kuzeyden Osmaniye ve kuzeydoğudan Gaziantep ile çevrili. Topraklarının yüzde 46’sını dağlar, yüzde 33,5’ini ovalar ve yüzde 20,4’ünü platoların oluşturduğu Hatay farklı din ve mezheplere sahip insanların binlerce yıldır hoşgörü içinde yaşadığı eşsiz bir şehir.

Türkiye sınırları içindeki en eski yerleşim yerlerinden biri olan Hatay’da günümüze kadar bütün jeolojik devirlere ait birimleri görmek mümkün. Yapılan arkeolojik araştırmalarda M.Ö. 100 bin ile 40 bin yılları arasına tarihlenen bulgulara ulaşılmış. İl toprakları ilk Tunç Çağından itibaren Akat Beyliği ve M.Ö. 1800-1600 yılları arasında Yamhad Krallığına bağlı bir beyliğin sınırları içerisinde yer aldı. M.Ö. 17. yüzyılda Hititlerin egemenliği altına giren bölgede daha sonraları Mısırlılar, Urartular, Asurlular ve Persler hüküm sürdü.

Günümüzde de Hatay’ın en gözde ilçesi olan Antakya M.Ö 300 yılında kuruldu ve sonrasında Roma İmparatorluğuna katıldı. Hızla gelişen şehir Suriye eyaletinin başkenti oldu. 969 yılında Bizans İmparatorluğunun topraklarına katılan il, Haçlı Seferleri sırasında da önemli rol oynadı. M.S. 1. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Hristiyanlık, Kudüs dışında ilk defa Antakya’da yayıldı. Hz. İsa’ya inananlara ilk defa Antakya’da Hristiyan adı verildi. 638 yılında İslam orduları kumandanı Ebu Ubeyde İbn’ül Cerrah tarafından fethedilen Antakya Emeviler döneminde Halep’e bağlandı. Ardından Hatay bölgesi Abbasiler, Tolunoğulları ve İkşitlerin eline geçti.

YAVUZ SULTAN SELİM DÖNEMİNDE OSMANLI HAKİMİYETİNE GİRDİ

Antakya ve çevresi 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı hakimiyetine girdi. Osmanlı yönetiminde Antakya Halep eyaletine bağlı bir sancak ve bu sancağın merkezi oldu. Sancak beyi tarafından yönetilen Antakya zaman içinde yapılan düzenleme ile kaza statüsüne getirilerek, Şam Beylerbeyliğine bağlı olarak yönetildi.

HATAY SORUNU: “40 ASIRLIK TÜRK YURDU DÜŞMAN ELİNDE ESİR BIRAKILAMAZ”

Hatay, Mondros Mütarekesi’nden sonra Fransızlar tarafından işgal edildi. Yunanlılara karşı kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra, TBMM ile Fransa arasında 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması’na göre Hatay Fransız yönetiminde kaldı. Fakat Suriye’den ayrı bir yönetime sahip oldu ve buradaki Türklere kültürel haklar verildi. 1936’da Fransa Suriye’den çekilmek isteyince, Hatay’ın da Suriye içinde kalma tehlikesi ortaya çıktı. Türk Hükümeti eğer Fransa Suriye’den çekilecekse Hatay da Suriye gibi bağımsız olmalıdır tezini savunuyordu. Atatürk, Fransa’ya Türkiye’nin kararlılığını göstermek için Hatay sınırındaki birlikleri denetlemeye gitti. Yaklaşan yeni savaş tehlikesini de dikkate alan Fransa, sonunda Hatay’ın bağımsızlığını kabul etti. 2 Eylül 1938’de kurulan Hatay Devletinin parlamento başkanlığına Abdülgani Türkmen, devlet başkanlığına ise Tayfur Sökmen seçildi. 10 ay kadar yaşayan bu devlet 23 Haziran 1939’da Türkiye’ye katıldı. 7 Temmuz 1939’da 3711 sayılı kanun ile de Hatay, Türkiye’nin bir ili oldu. Mustafa Kemal Atatürk’ün; “40 asırlık Türk yurdu düşman elinde esir bırakılamaz. Hatay benim şahsi meselemdir. Hatay’ı mutlaka alacağım” sözleri bu konudaki hassasiyetini net bir şekilde ortaya koymuştu.

AMANOS DAĞI VE ASİ NEHRİ ŞEHRE YAŞAM SUNUYOR

Hatay’ın en önemli yükseltisini kuzey-güney hattında uzanan Gavur veya Nur Dağları olarak da bilinen Amanos Dağları oluşturuyor. Bu sıradağların en yüksek noktası 2 bin 240 metre ile Mığırtepe. Ziyaret Dağı ve Keldağ şehirdeki diğer önemli yükseltiler. Hatay´ın en önemli akarsuyu Latince Orontes denilen Asi Nehri. Lübnan’daki Bekaa Vadisi’nin doğu kısmından doğup, Suriye topraklarından geçen Asi Nehri, Hatay’ın güneydoğu sınırlarından ülkeye girerek, Samandağ yakınlarında delta oluşturur ve Akdeniz´e dökülür. 556 kilometre uzunluğa sahip olan Asi Nehri’nin 366 kilometresi Suriye’de, 98 kilometresi Türkiye’de, 40 kilometresi ise Lübnan toprakları içinde yer alıyor.  Ayrıca nehrin 52 kilometresi Türkiye-Suriye sınırını oluşturur. Asi Nehri’nin üzerinde Memlük dönemimden kalma değirmenler yer alıyor.

DENİZ TİCARETİNDE SÖZ SAHİBİ BİR ŞEHİR

Türkiye’nin en büyük limanlarından birine sahip olan İskenderun ve merkez ilçesi Antakya, Hatay’ın hem en büyük hem de en önemli ilçeleri konumunda. Deniz ticaretinde önemli bir konumda olan İskenderun Limanı’ndan, boru hattıyla Batman’dan gelen petrol deniz yoluyla Mersin’e gönderiliyor. Türkiye’nin dördüncü büyük limanı olan İskenderun Liman’ında ayrıca NATO’ya bağlı bir iskele ve demiryolu istasyonu bulunuyor.

Hatay’ın doğal bitki örtüsünü makiler ve ormanlar oluşturuyor. Mersin, defne, kekik ve lavanta ilde en çok rastlanan maki türleri. Amanos Dağları’nın denize bakan yamaçlarında makilik alanlardan sonra 800 metreden 1200 metreye dek ardıç gibi ibreli ağaçlarla, meşe, kayın, kızılcık, kavak, çınar ve tespih gibi yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar göze çarpıyor. 1200 metrenin üzerinde, ibreli ağaçlardan kızılçam, karaçam, sedir ve yer yer ardıçlardan oluşan geniş ormanları bulunuyor.

BUĞDAY, PAMUK VE ZEYTİN ÖNEMLİ TARIM ÜRÜNLERİ

Büyük bir bölümü Akdeniz iklimi etkisi altında olan Hatay Türkiye’nin yağışlı bölgeleri arasında yer alıyor. Genel olarak kışlar ılık ve yağışlı, yazlar sıcak ve kurak geçiyor. Hatay arazi varlığının yaklaşık yüzde 50’sini tarım alanları oluşturuyor. Tarım alanlarının yüzde 85’inde ise sulu tarım yapılıyor. Buğday Amik Ovası’nda yetiştirilen en önemli ürün konumunda. Pamuk üretiminde ilk beşin içinde yer alan Hatay’da özellikle Kırıkhan, Kumlu, Reyhanlı ve Antakya ilçelerinde yoğun şekilde pamuk üretimi yapılıyor. Tarım arazileri arasında yüzde 18’lik paya sahip olan zeytin yoğun olarak Altınözü ilçesinde yetiştiriliyor. Tarım sektöründe stratejik öneme sahip diğer ürün gurubu ise tarım alanları içerisinde yüzde sekizlik alana sahip narenciye gurubu. İskenderun, Dörtyol, Erzin ve Samandağ ilçeleri narenciye yetiştiriciliği ile özleşmiş durumda. Üretilen Narenciye, başta Rusya olmak üzere çeşitli ülkelere ihraç ediliyor.

1970’lerde İskenderun’da Türkiye’nin üçüncü demir-çelik fabrikası olan İskenderun Demir ve Çelik A.Ş.’nin kurulmasıyla ilin sanayi potansiyeli gelişti. Ayrıca geleneksel küçük sanayi olarak dericilik, ayakkabıcılık ve mobilyacılık önemli bir potansiyele sahip. Ağırlıklı sanayiler orman ürünleri, dokuma, giyim, deri sanayii, metal eşya, makina teçhizat, ulaşım araçları ve ilmi ve mesleki ölçüm aletleri sanayileri.

Binlerce yıllık bir tarihe sahip olan Hatay’da ne gezilecek yerler ne de yenilecek yemeklerin bir sonu var. Yolunuz Hatay’a düştüğünde özellikle Antakya ve İskenderun’a ayrıca yer ayırmalısınız. Şehrin sahip olduğu hanlar, hamamlar, liman, eski evler muhakkak görülmeli.

3 BİN YILLIK MUSA AĞACI

Eğer Hatay’da iseniz efsanesi ile ünlenmiş ve bu ünü sayesinde her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilen ve 3 bin yıldır hayatta olduğu düşünülen Musa Ağacına uğramalısınız. Hz. Musa ile özdeşleşen bu ağaç Hıdırbey Köyü’nde bulunuyor.

ŞİFALI SICAK SU KAPLICALARI

Hatay’ın Erzin ilçesine bağlı Başlamış Köyü’ndeki Erzin Başlamış Kaplıcaları şehirdeki turizmi canlandırıyor. Kaplıcalardaki sıcak suyun içerisinde yer alan sülfat, bikarbonat, magnezyum ve karbondioksit idrar yolları, metabolizma ve sindirim sistemine iyi geliyor. Kaplıcalara gelmek isterseniz burada bulunan motellerde konaklayabilirsiniz.

DÜNYANIN EN ZENGİN İKİNCİ MOZAİK MÜZESİ

Antakya Mozaik Müzesi muhakkak ziyaret edilmesi gereken bir müze. Müze sadece Türkiye için değil, tüm dünya için oldukça önemli eserleri barındırıyor ve adete tarihe ışık tutuyor. Müze, sergilenen mozaiklerin gerek sayısı gerekse kalitesi yönünden dünyanın en zengin ikinci mozaik müzesi olarak nitelendiriliyor. Mozaiklerin yanı sıra müzede güneş tanrısı Apollon’un görkemli heykelini de görebilirsiniz.

TARİH VE DOĞA İÇ İÇE

Roma Dönemi’ne ait olan ve tarihi eser olarak nitelendirilen Beşikli Mağarası’nı Titus Tüneli’ni ziyaret ettikten sonra keşfedebilirsiniz. Tarihim ve doğanın muhteşem birleşimine tanık olabileceğiniz bölgede Roma kralının ve halkın mezarlarını da görebilirsiniz.

DÜNYANIN İLK MAĞARA KİLİSESİ

Dünyanın ilk mağara kilisesi olarak kabul edilen St. Pierre Kilisesi, Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde, Stauris Dağı’nın (Haç Dağı) batı yamacında yer alıyor. Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St.Pierre, M.S. 29-40 tarihleri arasında Antakya’ya gelerek Hristiyanlığı bu kilisede yaymaya çalışmış. Dini toplantıların yapıldığı bu kilisede “Hristiyan” adının cemaate ilk kez burada verilmiş olması, St. Pierre Kilisesi’nin Hristiyanlığın ilk kiliselerinden biri olmasını sağlamış.

YEME-İÇME KÜLTÜRÜ AÇISINDAN OLDUKÇA GENİŞ BİR MUTFAĞA SAHİP

Akdeniz’in göz bebeği Hatay yeme-içme kültürü açısından oldukça geniş bir mutfağa sahip. Bulunduğu coğrafya nedeniyle farklı kültürlerin yemek kültürünü de içinde bulunduran Hatay’da tatlıdan tuzluya, kebaptan mezeye her türlü lezzetli yemeği bulmak mümkün. Elbette listenin başında namı tüm dünyaya yayılmış künefe yer alıyor. Ama künefenin dışında, Muammara, biberli ekmek, kaytaz böreği, Antakya simidi, tebbule, humus, sarmaiçi, Şam oruğu, Lübnan cevizlisi, testi kebabı, Hatay usulü döner tadına bakmadan dönmemeniz gereken başlıca yemekler.