Trabzon; 4 bin yıllık tarihi geçmişiyle, Roma ve Bizans dönemlerini yaşayan, Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği, Yavuz Sultan Selim’in valilik yaptığı, Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün üç kez ziyaret ettiği şehir… Roma İmparatorluğu ve Osmanlı döneminde eyalet merkezi olmuş, Ortaçağ’da bir Rum imparatorluğuna başkentlik yapmış kent, doğal güzelliklerinin yanı sıra pek çok tarihi yapıyı barındırıyor.

Evliya Çelebi’nin “Bu şehre küçük İstanbul denilse yeridir. İrem bağları gibi süslü bir şehirdir burası” diye tanımladığı Trabzon, 4 bin yıllık tarihi geçmişiyle güçlü bir kültürel zenginliğin de sahibi.  Roma ve Bizans dönemlerini yaşayan, Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği, Yavuz Sultan Selim’in valilik yaptığı, Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün üç kez ziyaret ettiği şehir, tarihi ve doğasının yanı sıra ziyaretçilerine Karadeniz’in güzelliklerini de yaşatıyor.

Karadeniz sahili ile Zigana Dağları  arasında yer alan, günümüzde Karadeniz Bölgesi’nde Samsun’dan sonra ikinci büyük kenti olan Trabzon, konumu itibariyle tarihin bütün evrelerinde ilgi çekici kentlerden biri oldu. Coğrafi önemi ve tam bir geçiş noktasında bulunması nedeniyle Trabzon, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Ticari ve idari merkez olarak Trabzon’da yüzyılların ötesinden bu yana kurulu bulunan eğitim, kültür,  ticaret merkezlerinin varlığı, kentin etrafıyla birlikte canlı ve süregelen bir kültürel birikime sahip olmasını sağladı.

Bu güzel şehrin isminin nereden geldiğine ilişkin ise birçok rivayet var. Yunan mitolojisinde Lycaon’un oğlu Trapezeus’un Arkadya’daki adaşına ismini verdiği bilindiğinden, Karadeniz’deki Trabzon’un da bu mitolojik kahramandan adını aldığı ve kent adının Yunan toponomi geleneğinden kaynaklandığı düşünülüyor. Evliya Çelebi’nin 2 bin 500 yıllık bir Yunan kentinin adını 17. yüzyılda Türkçe halk etimolojisine dayandırarak verdiği Tuğra-bozan adı da kimi çevrelerce ciddiye alınıyor. Hamilton ise, şehrin güney doğusunda dik yamaçlarla yükselen, fakat üstü düz olan Boztepe’nin görünüşüne bağlayarak, antik Trabzon sikkelerindeki “masa” çiziminden de aldığı destekle, kente görümünden dolayı Yunanca Trapezus “masa” adının verildiğini iddia ediyor.

19.yüzyılın ortalarında uzun yıllar Anadolu’da arkeolojik inceleme ve araştırmalar yapan ünlü Fransız bilim adamı Charles Texier’e göre Trabzon kentinin kuruluşu M.Ö. 2 bin yılına kadar dayanıyor. Kentin adına ilk kez, Yunanlı filozof ve tarihçi Ksenophon’un “Anabasis” adlı eserinde “Trapezos” olarak rastlanıyor. Şehrin tarihine ilişkin son yıllarda yapılan araştırmalar; iskâna açıldığı tarihlerden itibaren Kimmerler, İskitler, Bunturki ve Kıpçaklar, Halaçlar, Afşarlar ve Yazgurlar gibi Türk veya Türklerle akrabalığı söz konusu olan toplulukların bölgeye gelip yerleştiklerini belirtiyor ve bölgedeki izleri üzerinde ciddi kanıtlar ileri sürülüyor.

Trabzon, uzun bir dönem Roma hakimiyetinde kaldı ve bu dönem içinde çok büyük bir gelişim gösterdi. Pers soylusu Mithradates tarafından M.Ö. III. yüzyılda, merkezi Çankırı yakınlarında bulunan Pontos devleti kuruldu ve bir süre sonra Trabzon da Pontos Krallığının egemenliği altına girdi. Fakat Pontos Krallığı’nın bu bölgedeki egemenliği de uzun sürmedi. Nitekim M.Ö. 86 yıllarında başlayıp 66 yılında Mithradates ordusunun, Romalı komutan Pompesius’un ordusuna Kelkit vadisinde kesin bir yenilgiye uğramasıyla bölge Romalıların kontrolü altına girdi.  İmparator Neron zamanında “serbest şehir” statüsü elde eden Trabzon’da, ünlü Roma imparatoru Hadrian’ın döneminde önemli imar faaliyetleri oldu. Birçok dini ve askeri binalar ile yollar, kentin su sorununu çözmeye yönelik su kemerleri ve liman inşa edildi, Ortahisar surlarının bir bölümü yapıldı ve ayrıca kentte inşa ettirilen bir darphanede, bir yüzünde Romalı imparatorların resimleri bulunan paralar basıldı.

Roma İmparatorluğu’nun M.S. 395 yılında ikiye ayrılması ile Trabzon, Doğu Roma / Bizansİmparatorluğu’nun sınırları içinde kaldı. Ancak Bizans İmparatorluğu’nun merkezi olan İstanbul’un, Haçlı ordusunca işgal edilerek burada bir Latin devleti kurulması üzerine imparator I. Andronikos Komnenos’un İstanbul’dan kaçan torunları Alexios ve David tarafından 1204’de Trabzon İmparatorluğu olarak da adlandırılan Komnenos Krallığı kuruldu ve bu krallığın başkenti de Trabzon oldu.

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453 yılında İstanbul’un fethedilip Bizans İmparatorluğu’nun yıkılarak Osmanlı İmparatorluğu’nun yaratılması ile doğu sınırlarının da güvence altına alınması açısından zorunlu bulunan Trabzon’un fethi için gerekli hazırlıklar yapılarak donanma ve kara ordusu Trabzon’a hareket etti. 1461 yılında, bizzat Fatih’in komuta ettiği ordu tarafından kuşatılan Komnenos Krallığı’nın başkenti Trabzon, kuşatmaya uzun süre dayanamayarak teslim oldu ve böylece şehir Türklerin egemenliği altına girdi.

Trabzon, yeni Türkiye’nin kurulması aşamasında da büyük bir öneme sahipti.  Birinci Dünya Savaşı’nın en ağır darbesini gören illerden biri olan Trabzon, iki yıl Rus işgalinde kaldı. Kurtuluş Savaşı boyunca Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, orduya yapılan yardımlar ve milli mücadele heyecanının yaşatılmasıyla ilgili birçok faaliyete öncülük eden şehirde,  Milli Mücadele yıllarında birçok miting düzenlenerek halkın zafer ve işgaller karşısında heyecanı dile getirildi. Trabzon’un önderliğini yaptığı mücadele fikri, süratle çevre il ve ilçelere yayıldı, bölgenin kalbi adeta Trabzon’da attı. Çalışmalar Kurtuluş Savaşı boyunca devam etti ve zaferin kazanılmasında Trabzon’un ve Trabzonlular’ın çok büyük payı oldu.

İl, hem Roma hem Osmanlı eserleriyle süslü

Karadeniz dendiği zaman aklımıza gelen illerden birisi ve belki de en güzeli, Trabzon’dur. Fatih Sultan Mehmet Han tarafından kazandırılan il, yeşilin ve temiz havanın cömertçe herkese sunulduğu bir yer. Karadeniz turu yaptığınızda, Karadeniz sahilinin en güzel mekanlarına sahip olan yerin Trabzon olduğunu anlayacaksınız. Trabzon’da manzara, tarih, nostalji ve modern mekanların hepsi, güzel bir karma olarak misafirlerini karşılıyor. İnsanlarının misafirperverliği ve yemeklerinin Trabzon’un usta aşçılarının ellerinden geçmesi, her mekanda damak tadınıza uygun lezzetleri bulmanızı sağlayacak.

Roma İmparatorluğu ve Osmanlı döneminde eyalet merkezi olmuş, Ortaçağ’da bir Rum imparatorluğuna başkentlik yapmış kent doğal güzelliklerinin yanı sıra pek çok tarihi yapıyı barındırıyor. Manastırlar arasında; Sümela Manastırı, Ayasofya Müzesi, Kaymaklı Manastırı (Amenapırgiç Ermeni Kilisesi), Kızlar (Panagia Theoskepastos) Manastırı, Gregorios Peristera (Hızır İlyas) Manastırı, Kızlar (Panagia Kerameste) Manastırı, Vazelon Manastırı yer alıyor.

Şehrin başlıca kiliseleri içinde Hagia Anna (Küçük Ayvasil), Hagios Theodoros, Hagios Konstantinos, Hagios Kiryaki, Santa Maria, Hagios Mikhail, Panagia Tzita, Fatih (Panagia Khrysokephalos), Yeni Cuma (Hagios Eugenios), Nakip (Hagios Andreas Kilisesi), Hüsnü Köktuğ (Hagios Eleutherios) kiliselerini saymak gerek.  İskender Paşa Camii, Semerciler, Çarşı Camii, Gülbahar Hatun Camii de; Trabzon’daki en büyük camilerin başında geliyor.

Trabzon’da çok sayıda konak ve hamam da var. Atatürk Köşkü, Memiş Ağa Konağı (Sürmene), Çakıroğlu İsmail Ağa Konağı (Of), Çakıroğlu Hasan Ağa Konağı, Karamollaoğlu Topal Mustafa Evi (Araklı) şehrin en bilinen konakları arasında. Hamamlar arasında ise Sekiz Direkli Hamam, Fatih Hamamı, İskender Paşa Hamamı, Çifte Hamam, Hacı Arif Hamamı, Alaca Hamam, Tophane Hamamı en ünlüleri.

Osmanlı dönemi diğer eserleri olarak da Soğuk Çeşme, Bedesten, Sufi Ali Bey kitabesi, Sur Kitabesi, Kabak Meydan Şadırvanı, Ortahisar Muvakkithanesi, Çarşı Camii Muvakkithanesi, Askeri Hastahane, Seyyidi Hacı Mehmed Çeşmesi, İskender Paşa Çeşmesi, Kethüdazade Hacı Emin Ağa Çeşmesi, Manastır Çeşmesi, Abdullah Paşa Çeşmesi, Hafız Muhammed Çeşmesi, Abdulhamid liman Çeşmesi’ni unutmamak gerek.

Ortahisar’da Kanuni’nin evini gezebilirsiniz

Trabzon’a gittiğinizde şehrin merkezinde Zağnos Vadisi’nin hemen yanındaki Ortahisar Mahallesini gezmenizi özellikle tavsiye ederiz. Eğer mimariye, hele ki tarihî mimariye meraklı iseniz Ortahisar’daki Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu ev olan Kanuni Evi Müzesi ve Gülbaharhatun Camiiyi gezmeniz mükemmel seçim olur. Ortahisar, şehir için tarihi bir öneme sahip. Fatih Sultan Mehmet, Trabzon’u fethedince burada bulunan kiliseyi camiiye çevirip namaz kılmış ve halen camii olarak kullanılıyor. Aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet’in eşi, İkinci Beyazıt’ın annesi, Yavuz Sultan Selim’in babaannesi Gülbahar Hatun Türbesi de Ortahisar’da bulunuyor.

İstanbul’da Sultanahmet ne ise, Trabzon’da da Ortahisar aynısı diyebiliriz. Osmanlı öncesi ve sonrası merkez olarak kullanılan alan, ortasında Ortahisar Büyük Fatih Camii (Panaghia Chrysocephalos Kilisesi), Kanuni Evi, Zağnoşpaşa Köprüsü ve vadisine ev sahipliği yapıyor. Trabzon’un en eski yerleşim yeri olan Ortahisar’ı gezerken merkezde ve sahil boyunca çok sayıda eski dönemlerden kalma kale kalıntılarını görebilirsiniz. Güzel fotoğraflar da çekebileceğiniz Ortahisar Mahallesi, surların içinde saklı bir cennet gibi kalmış, tarihi eserleri, evleri ve daracık sokakları ile sizleri bekliyor.

Boztepe’de güneşin doğuşunu ve batışını kaçırmayın

Trabzon merkeze bakan Boztepe, Karadeniz’in uçsuz bucaksız deniz manzarasını da misafirlerine sunuyor. Yeşiller arasında kalmış olan tepe, Trabzon ilini kuş bakışı seyretmeyi dileyenler için iyi bir mekan. Boztepe’yi ziyaret edenlerin çoğu sabah güneşin doğuşunu izlemek için gidiyor. Bu güzel manzara eşliğinde Trabzon kahvaltısını tesislerde yapmanızın büyük bir zevk olduğunu söylemek gerek. Kimileri de güneşin batışını izlemek için tesislere akın ediyor. Trabzon ilini ziyaret edenlerin güneşin doğuşu ve batışı için geldikleri Boztepe, Karadeniz manzarasını iliklerinde hissetmek isteyenler için ideal bir mekanı ifade ediyor.

Trabzon Ayasofya Müzesi

Trabzon İmparatorluğu kralı olan 1. Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) inşa edilen Ayasofya Kilisesi, bugün ilin merkezi mahallerinden Fatih’te bulunan Ayasofya Müzesi olarak ziyaretçilerini bekliyor. Aslında büyük bir değişim yaşayarak günümüze gelen bu yapının kullanım şekli, birçok kez cami, kilise ve müzeye dönüştürülerek değişmiş. Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Trabzon İmparatorluğunun ortadan kaldırılmasından sonra 1584 yılına kadar kilise olan yapı, daha sonra terk edildiği için sulta emriyle camiye dönüştürülerek, müslümanların emrine verilmiş. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusların Trabzon’u işgaliyle yeniden kilise ve ordunun mühimmatının tutulduğu bir depo olarak kullanılmış. Daha sonra cumhuriyet döneminde müze yapılmış olsa da, 2013 yılında cuma namazının kılınmasıyla yeniden cami olarak ibadete açılmış. Yapının içerisinde mozaiklere çokça yer verildiğini fark edebilirsiniz. Fresklerde İncil’deki bazı hadiselerin anlatımına dayanıyor. Merkezi planlama yapısı, taş işçiliğindeki ustalık, fresklerin esrarengiz yapısı, görkemli portikleriyle tarih açısından önemli bir değer ifade eden Ayasofya Müzesi, sanat tarihi bakımından da pek çok kişinin ilgisini uyandıran figürlere sahip.

Hediyelikler için adres, Bedesten Çarşısı

Yine Trabzon merkezde, tarihe tanıklık eden müthiş bir tarihi yapı olan Trabzon Bedesteni büyük bir mimari şöleni ortaya koyuyor. Yapım tarihi konusunda kesin bir bilgi olmasa da, 11.yy’da inşa edilen Ceneviz yapısı olduğu ve Osmanlı’nın Trabzon ilini fetih etmesiyle bedesten haline getirildiği tahmin ediliyor. Çarşının içerisinde Osmanlı mimarisinin gücünü fark edecek dekoratif yapı mevcut. Her yerde kapıya sahip olan bedesten, 48 odadan meydana geliyor. Üst katta yer alan odalar, tüccarların günümüz ofislerini ifade ederken, alttaki odalar da, mal alım satım işlerinin gerçekleştiği noktayı ifade ediyor. Burada dinlenmek için bir kahve içmeniz, gününüzün ve gezintinizin içerisinde yapacağınız en iyi aktiviteden birisi olabilir. Ayrıca bedestende hatıralık eşya almak isteyenler, birçok alternatif “Trabzon Hatırası” aksesuarı bulabilir.

Hediyelik eşya için uğrayacağınız bir diğer yer ise Rus pazarı. 90’lı yıllarda Trabzon’un nabzını tutan Rus pazarı, günümüzde yerli satıcıların var olduğu bir pazar formata dönüştü. Döneminde Rus turistler tarafından birbirinden ilginç Rus menşeli ürünlerin satıldığı pazarda bugün de ne ararsanız bulma şansınız var.

Tarihin sarp kayalıklar arasındaki gizli tanığı, Sümela Manastırı

Karadeniz’in en güzel şehirlerinden birisi olan Trabzon’da gitmeniz gereken yerler arasında önemli bir değer ifade eden Sümela Manastırı, Trabzon’un Maçka ilçesi sınırlarında yer alan Altındere Köyü içerisinde Zigana dağı eteklerinde sarp kayalıklar üzerine kurulmuş. Halk arasında “Meryem Ana” ismiyle anılıyor. Altındere köyünden yaklaşık olarak 300 metre yüksekte yer alan Meryem Ana, geleneksel manastır inşa yerleri olan sarp kayalıklar, ormanlar, mağaralar geleneğine uygun inşa edilmiş.

Tarihi araştırmalara göre Sümela Manastırı’nın yapılışı 13. yüzyıla kadar gidiyor. Manastırın yapılışı ve yapımı hakkında efsaneler mevcut. İnanışa göre burayı Atinalı Barnabas ile Sophronios adlı iki rahip yapmış. Bu iki rahip rüyalarında Hz. İsa ve Hz. Meryem’i görmüş ve gördükleri yer Sümela’nın bulunduğu yermiş. Birbirinden habersiz olarak yola çıkan bu iki rahip birbirlerine gördüğü rüyayı anlatınca beraber manastırın temelini atmışlar.

Manastırın asıl adı Meryem Ana Manastırı’dır. Sümela ise bunun Rumcadaki adıdır. Meryem Ana’ya atfen kurulan manastır, Sümela adını siyah manasına olan melas kelimesinden almış. Manastırın yer aldığı koyu dağlara baktığınız zaman, neden siyah manasına gelen Sümela adını aldığını anlayabilirsiniz.

Kartpostallardan bildiğimiz Uzungöl, güzellikleriyle sizi bekliyor

Pek çok kişinin fotoğraflardan bildiği, “Şuraya bir gün gitmek lazım” dediği, ortasında büyükçe bir gölün yer aldığı eşsiz yer Uzungöl, Trabzon iline 99 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Birçoklarının kartpostallardan bildiği Trabzon Uzungöl, Çaykara ilçesinde deniz seviyesinden 1090 metre yükseklikte bir yer. Uzungöl’ün oluşumunu vadinin ortasına yamaçlardan düşen kayaları Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla ve bağlantısının denizle kesilmesiyle oluşmuş. Uzungöl’ün yanında bulunan Şerah isminde köy, ahşap evleri ve kendisine has yöresel lezzetleriyle bu bölgenin fotoğraflarla dünyaya yayılmasına sebep olan doğal manzaranın oluşmasına sebep olmuş. Yabancı turistlerin Trabzon’da en çok ziyaret ettiği yerlerden birisi olan Uzungöl’de trekking, kuş gözlem, botanik gayesini taşıyan turlar, yapılacak aktiviteler arasında yer alıyor. Yaban hayatının aktif olduğu Uzungöl’de, orman gezilerinizi kurt, ayı, tilki gibi hayvanların çıkma ihtimalinin yüksek olmasından dolayı tek başınıza yapmamanızı öneririz.

Dünyanın en büyük mağaralarından, Çal Mağarası

Trabzon’da gezilmesi gereken en önemli yerlerden biri de Düzköy’deki Çal Mağarası. Doğal oluşumu ve güzellikleri ile adeta cennetten bir köşeyi andıran mağara 8 kilometrelik uzunluğu ile dünyanın en büyük mağaralarından biri olma özelliğini taşıyor. Ancak şu ana kadar 1 kilometrelik kısmı ziyarete açılabilmiş durumda. Girişten 200 metre ilerledikten sonra iki kola ayrılan mağaranın sol kolunun uzunluğu 150 metre olup kolun sonunda bulunan odadan kalker platolar üzerinde görülen, oval şekilli “erime çukuru” olarak bilinen dolinden su akıyor. Sağ kolun uzunluğu ise 400 metre ve kolda da yaklaşık 60 metre olan bir göl ve çağlayan var. Bu göl ve yeraltı su kaynağının yüksekliği yağış mevsimine göre 25-150 santim arasında değişkenlik gösteriyor. Mağaranın içerisinde bulunan sarkıklar, dikler ve daha farklı pek çok doğal şekiller yüksekliği zaman zaman düşürse de bu ziyaretçileri rahatsız etmeyecek seviyede. Mağaranın nemi girişte kuru olsa da iç kısımlara gidildikçe artmakta. Mağaranın özellikle astım ve nefes darlığına iyi geldiği tespit edilmiş.

Yaylaya çıkmak, yöre kültürünün en temel geleneği…

Yaylacılık Trabzon’da doğal ve ekonomik nitelikleri yanında sosyal bir olgu olarak da önem taşıyor. Karadağ, Pazarcık, Yeşilyurt, Yılantaş, Çakırgöl, Çatma Obası, Haçka Obası, Harmantepe, Hıdırnebi, Kuruçam, Kadırga, Kulindağı,  Lapazan, Kiraz, Mavura, Sisdağı, Sazalan, Sultanmurat ve Erikbeli yaylaları; Trabzon’un doğal güzelliklerinin başında geliyor. Yaylaya çıkmak çok eskilerden beri gerçekleşen bir gelenek. Yöre kültüründe bu geleneğin en belirgin ifadesi olarak her yıl yaylalarda şenlikler düzenleniyor. Kadırga Yaylası Otçu Haftası Şenliği, Şalpazarı Geyikli Beldesi Sis Dağı Şenlikleri, Akçaabat Hıdırnebi Yaylası Şenliği, Maçka Lişer Yaylası, Soğuksu Yaylası Şenlikleri düzenlenen bu şenliklerden bazıları.

Yaz aylarının sıcak ve nemli havasına karşılık Trabzon’un yaylaları çok çeşitli flora ve faunaları, zengin ormanları, krater gölleri, ırmakları, coşkun dereleri, peyzaj görüntüleri, dağ ve doğa yürüyüşleri, rafting, kano ve kış sporları, av ve olta balıkçılığı, çim kayağı, şifalı suları, yöresel yemekleri, halkın kültürel yaşantısı gibi değerleri ile önemli bir potansiyel oluşturuyor. Yerli ve yabancı ziyaretçileri büyüleyecek güzelliklere sahip olan yaylalarda, dinlenme, gezi ve spor imkanları var. Yaylalarda ayrıca her yıl gelen binlerce insanın konaklama, yeme-içme ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için sosyal tesisler de mevcut.

El sanatları ile zengin

Trabzon ve çevresinde geleneksel el sanatları olarak, hasır bilezik yapımı, telkari, taş ve ahşap işçiliği, dokumacılık, bakırcılık, bıçakçılık, yorgancılık gibi sanatlar yapılıyor.  Tarihi belgelerde “Padişahın donu ile gömleği ve ipekli kumaşlar Trabzon dokumasından tedarik edilirdi” şeklinde kayıtlarda karşımıza çıkan ve “Trabzon bezi” olarak bütün Osmanlı vilayetlerinde ün yapan Trabzon dokumalarının üretimi, kırsal kesimdeki talebin varlığının yanı sıra turistik talebin oluşması sebebiyle de hâlâ sürüyor. Örme sanatıyla çeşitli araç gereçler kaplar ve birçok ürünün yapılmasının yanı sıra, Trabzon’a özgü olan hasır bilezik yapımı çok yaygın. Gerek altın ve gerekse gümüşten tamamen el emeği, göz nuru olan hasır bilezik ve kolye yapılıyor. Kazaz sanatı ise, ipek veya naylon tel üzerine burularak sarılan çok ince (0,08 mikron) 995 ayar altın ve 999 ayar gümüş teller ile yapılan yöresel bir el sanatı. Kazazlık ürünlerinin başında kolye, küpe, bileklik bayanların, tespih ve tespih püskülleri ise erkeklerin en çok tercih ettiği ürünler arasında yer alıyor.

Ahşap işçiliği de şehirdeki bir diğer önemli el sanatı. Yapı malzemesi olarak, çevrenin ormanlık olması dolayısıyla ahşap çok kullanılıyor. Köy ve yayla mimarisinde ahşap 100-150 yıl dayanması sebebiyle yörede hâlâ vazgeçilmez bir malzeme. Ayrıca çeşitli ev ve mutfak eşyaları da ahşaptan üretiliyor.

Karalahana, mısır, hamsi: Trabzon mutfağı

Karadeniz mutfağının en karakteristik yöresel lezzetleri, bölgenin birkaç önemli ürünü üzerinde şekilleniyor. Trabzon mutfağının temel besinleri arasında karalahana, mısır ve hamsi yer alıyor. Mısır unundan kuymak, haçapur, hamsili ekmek, lamesli ekmek; karalahanadan çorba ve sarma; hamsiden buğulama, hoholli hamsi, hamsili ekmek, kaygana; fasulyeden turşu ve kavurma; mısırdan korkot (mısır çorbası) yapılıyor. Mısır çorbasının ayranlı ve yoğurtlu çeşitleri, lahana çorbası, etli lahana sarması, karalahana yemeği, Trabzon döneri, hamsili pilav, hamsi kuşu, hamsili kaygana, hamsili bulgur pilavı, haluşka, Trabzon hurmalı tart, muhlama, pazılı hamsi tava, gongoş sarması, pazı tavası, mısır çorbası, hamsiköy sütlacı, balkabağı tavası, huliya, sütlü mısır ekmeği, hamsi çitlemesi, fasulye pilaki, mamzana, malhota, ezme lahana, sebzeli hamsi, fasulye turşusu, Trabzon hurmalı kek, kuymak, Akçaabat köftesi, Trabzon peynirlisi, Trabzon burmalısı, Laz böreği, Hodan böreği, alabalık ve daha niceleri ile yöreye gidecek yerli ve yabancı ziyaretçilere farklı bir damak zevki sunuyor.

Trabzon’a gidip yöresel lezzetlerden tatmak istiyorsanız size birkaç mekan önerebiliriz. Trabzon’un merkezindeki Kalkanoğlu Pilavcısı’na gidip pilavını yemeden gitmemelisiniz, tabii ki yanında kavurma, kuru fasulye ve hoşafla… Küçük ve şirin bir mekan olan Kalkanoğlu, dede mesleğini üç kuşaktır devam ettirerek, kesinlikle bir sonraki gelişinizde de uğramak isteyeceğiniz lezzetler sunuyor. Bir diğer durak ise Akçaabat’taki Cemil Usta Restoran. Yöresel yemeklerin çoğunu bulabileceğiniz, temiz ve nezih bir yer. Ayrıca bir kaç şubesi var. Köftesinin yanında sütlacı ve kuymağı ile de iddialı.

Havasıyla, doğasıyla muhteşem olan ilde, damak zevkinize uygun yöresel yemeklerin bir başka adresi, merkezde bulunan Akçay Lokantası. Burada özellikle kuzu sac kavurmayı tatmadan geçmemenizi öneririz. Tabi Trabzon’a gelip de, Karadeniz pidesinden yememek olmaz. Bunun için yine merkezde ünlü olan Bozo Usta, Karadeniz pidecisi olarak şehir dışından gelen misafirlerini ağırlıyor. Trabzon piyaz, hamsi ve diğer yöresel lezzetler için Trabzon merkezde birçok alternatif mekan var. Yine Trabzon yöresel lezzetler içerisinde çok meşhur olan “Yörük Kavurması” damak tadınıza uygun ve zevk alarak yiyebileceğiniz Trabzon lezzetleri arasında. Hamsi Tava gibi daha önce yöresinde tatmadığınız lezzetler, Trabzon’da sizi bekliyor.

Kuymak: Trabzon’un  baştacı yemeklerinden biri olan kuymak, mısır unu, tereyağ ve peynir ile yapılan, hem ana öğün, hem ara öğün; hem kahvaltı, hem de öğle ve akşam yemeği olabilen oldukça lezzetli bir yemek türüdür. Bu yöresel yemek, “Muhlama” veya “Mıhlama” isimleri ile de biliniyor.

Hamsi: Geleneksel yöre mutfağı hamsiden yapılan yemeklerin çoğunlukta olduğu bir mutfaktır. Karadeniz’de hamsinin kültürel bir önemi var. Ayrıca dünyada ilk kez adına türkü yazılan balık türüdür.

Pide: Kıymalı ve peynirlisi yapılan ünlü Trabzon pidesi özellikle kış aylarında hafta sonu kahvaltılarının değişmeyen yiyeceği arasında bulunuyor.

Trabzon Ekmeği: Taş fırında pişirilen ekmek, il genelinde üretildiği ilçenin ismiyle anılırken en çok Beşikdüzü, Vakfıkebir, Çarşıbaşı ve Akçaabat ilçelerinde üretiliyor. Uzun süre taze kalışı ve büyüklüğü ekmeğin en büyük özelliğini oluşturuyor.

Akçaabat Köftesi: Hazırlanışı itibarı ile farklı bir lezzet sunan Akçaabat köftesinin mahalli yemekler arasında özel bir yeri var.

Türk ulusuna mal varlığını Trabzon’da bağışladı

“Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime vermekle ferahlık duyuyorum. Hayatımın hatırlayabildiğim en mutlu dakikalarını yaşıyorum. Yıllarca önce düşündüğüm bu işi Trabzon’da tamamlamak mukaddermiş.” Bu sözler Mustafa Kemal Atatürk’ün Trabzon’a üçüncü ve son gelişi olan 10 Haziran 1937 tarihine rastlar. 15 Eylül 1924 ve 27 Kasım 1930 tarihlerinde Trabzon’u ziyaret ederek halkla bir araya gelen Atatürk, en son 10 Haziran 1937’de Ege vapuru ile İstanbul’dan Trabzon’a geldi ve halkın büyük ve coşkun tezahüratları arasında Trabzonlular tarafından kendisine hediye edilen Soğuksu’daki köşke giderek bir süre dinlendi. Atatürk, Üçüncü Genel Müfettiş Tahsin Üzer tarafından onuruna verilen akşam yemeğine katıldı. Köşkteki bu tarihi gecede Mustafa Kemal Atatürk, tüm mal varlığını canından çok sevdiği Türk ulusuna bağışlama kararını verdi ve bunu Trabzon’dan tüm Türk halkına duyurdu. Bütün mal ve mülk varlığını hazineye bağışladığını noter huzurunda tescil ettiren Atatürk, 12 Haziran 1937 sabahı Trabzon’dan İstanbul’a döndü.