Lise yıllarında oymacılığa ilgi duymaya başlayan ve bu konuda hiçbir eğitim almadan kendi kendini geliştirmesi sonucu geleneksel ahşap sanatçısı Şükrü Baysal, Türkiye’de bu el sanatını yapan sayılı isimlerden biri konumunda bulunuyor.

Baysal, Anadolu Üniversitesinde uzman olarak öğretim üyeliği de yapıyor. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimlerini Adana’da tamamlayan ve lise yıllarından itibaren oymacılığa karşı ilgisi artan 62 yaşındaki Şükrü Baysal, yaklaşık 46 yıldır bu sanatı icra etmeye devam ediyor. Üniversitelerde ahşap oymacılığı konusunda uzman öğretim üyesi bulmanın zor olduğunu ve bu sebeple de hiçbir eğitim almadan kendi kendini geliştirdiğini vurgulayan Baysal, yaşadığımız çağdaki teknolojik gelişmelerin sektörü yok olmaya sürüklediğini dile getirdi.

“Hepsini kendi kendime öğrendim”

Oymacılığa karşı lise yıllarında başlayan ilgisinin tüm hayatını doğrudan etkilediğini belirten Baysal, “Lise 2’nci sınıftan itibaren ahşap yontmaya yöneldim. Öyle bir çalışmadan sonra da kendimde yeteneğin olduğunu keşfettim. Sonra da peyderpey bu işleri yapmaya çalıştım. 1988 yılında üniversiteye geçtim ve öğretmen olarak burada görevime devam ettim. Sonra da uzman olarak 1988 yılının eylül ayında Anadolu Üniversitesinde Güzel Sanatlar dalına geçtim. 20 sene de Anadolu Üniversitesinde bu görevimi yaptım. Sonradan da emekli oldum. 10 senedir de Odunpazarı’nda kendi atölyemde işlerime devam ediyorum. Ben hepsini kendi kendime öğrendim” şeklinde konuştu.

“Kendi çabalarımla bir yere kadar gelmeye çalıştım”

Oymacılığa ilk başladığı dönemlerde zorlu dönemlerden de geçtiğini ve çeşitli hatalar yaptığını söyleyen Şükrü Baysal, “Sadece desenlerde biraz zorlandım. Toplama desenler oldu, hatalı desenler oldu. Bunları düzeltmenin yoluna gittim. Böyle olunca da tabii biraz daha zor oldu hedefe ulaşmak. Niye? Çünkü elde hiçbir motif yok. Hiçbir usta yok. Üniversitelere baktığımızda, Geleneksel Türk sanatıyla ilgili ahşap dalında hoca yok. Minyatür var, tezhip var, hat var. Ama ahşap oymacılığı dalında hoca yok. Böyle olunca da ben hep kendi çabalarımla bir yere kadar gelmeye çalıştım. Bazen yanlış yapmış olabiliriz. Bazen bozuk motifler olmuş olabilir ama genelde de beğenilen şeyler çıkarttım ortaya. Ben de beğendim. İnsanlar da beğendi. Ben bile 30 senede çok zor yol aldım. Birisi eğer bir şey göstermiyorsa, altyapı yoksa çok zor. Kör dövüşü gibi bir şey olur yani. Ne yapan kişi yaptığının ne olduğunu bilir ne de sanatsal bir değeri olur. Motifi bilmiyorsan, anatomiyi bilmiyorsan bir şey yapamazsın. Benim için belki biraz yetenek diyebiliriz. Allah vergisi diyelim” ifadelerini kullandı.

“Bu işi adam gibi yapacak 10 kişi zor çıkar”

Fizik, kimya ve biyoloji konusunda aldığı eğitimler sebebiyle bu sanatın nasıl yapılması gerektiğini ön görebildiğini vurgulayan Baysal, şunları kaydetti:

“Ben anatomiyi azıcık biliyordum biyolojik olarak. Bunun bir faydası vardı. Bir de desenleri çok çiziyordum. Desenleri çize çize hataları yok etmeye çalıştık. Böyle bir çaba sonunda da bir şeyler oluşturduk. Türkiye’de bu işi adam gibi yapacak olan 10 kişi zor çıkar. Bunun 3’ü, 5’i İstanbul’da, 2-3’ü Kastamonu’da, 2’si Kahramanmaraş’ta, Gaziantep’te, bir tane de ben varım. Öte yandan el işinin karşılığını artık alamıyorsun. Teknolojik aletler çıktı. Bizim elle yaptığımız kadar olmasa da yüzde 70’ini yapıyorlar. Ucuz olunca da piyasa ona doğru yöneliyor. Bu yüzden el sanatları ister istemez yok olmaya mahkum.”