Yüzyıllardır her türlü medeniyette ve coğrafyada inşaat sektöründe kullanılmış olan ahşap, şimdi tekrar eski gücünü kanıtlama çabasında.

Önümüzdeki dönemde inşaat sektöründeki büyümenin yanı sıra enerji verimliliği yüksek ve buna karşın CO2 salımı en aza indirilmiş binaların tasarım ve inşaatının önem kazanacak olması ile ahşaba da gün doğacak. Türkiye’de sektör yetkilileri masif ahşabın doğru tanıtılıp doğru kullanım yöntemlerinin anlatılabilmesi halinde ahşaba büyük bir yöneliş olacağını dile getirirken, dünyaca ünlü mimar Alex De Ruke “Eğer 19. yüzyıl çelik, 20. yüzyıl beton yüzyılı idiyse, 21. yüzyıl da ahşap yüzyılı olacak’’ diyerek, dünyada ahşabın nereye gittiğinin kısaca özetini yapıyor.

Çevreyle uyumlu yaşam anlayışının gün geçtikçe artması, çevre dostu  bir malzeme olan ahşabın önemini günümüzde daha da artırıyor. Tamamıyla yenilebilir doğal bir kaynak  olduğu için en iyi çevre dostu malzeme olarak bilinen ahşap,  zaman içerisinde yeni malzemelerin ortaya çıkması ve üretim aşamaları nedeniyle daha az talep edildiği dönemler geçirse de popülerliğini son dönemde tekrar kazanmaya başladı.

Her kültüre göre karakteristik farklılıklar gösteren ahşap, dünyada doğudan batıya tüm kültürler için geleneksel bir yapı malzemesi olma özelliği taşıyor. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de iç ve dış mekan mimarisinde ahşap kullanılıyor. Bunun en önemli nedenlerinin başında doğal dokuları, yaşam alanlarına kattığı estetik ve görsel değerler ile tabi ki güvenilir malzeme olması geliyor. Doğal, sürdürülebilir, yenilenebilir, deprem ve yangın güvenli bir yapı malzemesi olması ile diğer yapı malzemelerinden hafif olması, ahşabın son dönemde mimarlar, inşaat mühendisleri ve bilinçli tüketiciler tarafından tercih edilmesini sağlıyor. Maliyeti çelik konstrüksiyona göre yüzde 30 oranında daha az olan ahşap yapılar, ‘kısa ömürlüdür’ kanısının aksine 60 ila 100 yıl arasında bir ömre sahip. Ahşap yapıların ömrü kimyasallar kullanarak uzatılabilirken, kimyasal korumadan geçmiş ahşap pencerenin ömrü 60 yılı bulabiliyor. Buna rağmen alternatifi PVC pencerenin ömrü ise 15 yıl olarak açıklanıyor.

Bunların yanı sıra hava ile dolu hücreleri sayesinde alternatifi olan malzemelerden daha yüksek ısı yalıtımı sağlayan ahşap için, vücut ısısına en yakın malzeme de diyebiliriz. Tüm bu özellikleriyle birlikte değişik doku ve renk çeşitliliğine sahip olan ahşap, dünyada mükemmel bir mühendislik malzemesi olarak tanımlanıyor. Yeni teknolojilerle ahşabı yeniden yorumlayıp onu doğru kullanmayı öğrenmek, son dönemde inşaat sektöründeki trendlerden birini oluşturuyor.

Kullanımı, ilk çağlarda barınma gereksinimiyle başladı

Ahşabın yapı malzemesi olarak kullanılmaya başlaması, beton ve çeliğe oranla çok daha eski. Tarihi, kendilerini vahşi hayvanlardan korumak isteyen ilkel insanların ağaçlara tırmanmasıyla başlıyor ve zamanla ilkçağ insanının barınma gereksinimlerini karşılamak amacıyla kullandığı doğal bir yapı malzemesine dönüşüyor. Ağaç kavuklarında başlayan barınma macerası daha sonra saz, kamış gibi malzemelerle destek buluyor, en sonunda da ahşap yığma ve karkas sistemine geçiliyor.

Tarihteki ilk ahşap ev 10 milyon yıl önce Mesolithik döneme ait olup İngiltere’de bulundu. Dünya inşaat tarihinde ahşap, taştan sonra en eski ikinci yapı malzemesi olarak karşımıza çıkıyor. Coğrafi şartlara ve orman kaynaklarına olan yakınlığa bağlı olarak Kuzey Avrupa ile Kuzey Amerika’da kütük ev ile barınak yapımı ve kullanımı yaygın olarak görülüyor. Yapısal özellikleri itibarıyla çok değişik formlarda kullanılabilen ahşap, çağlar boyunca barınak ev, tapınak, el aletleri, maden direkleri, demiryolu traversleri, tekne, mobilya ve ev dekor malzemesi olarak kullanıldı. Taş ve betonun yaygın şekilde inşaatta kullanılmasından sonra ahşap, bu malzemeleri tamamlayıcı ve destekleyici bir malzeme olarak tercih ediliyor.

Bir yapı malzemesi olarak ahşap, Anadolu’da da binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Kendi medeniyetimizin her alanında ve her döneminde yer alan ahşabın Anadolu’daki ilk örnekleri olarak akla ilk Ege Bölgesi’ndeki Dor tapınakları geliyor. Tapınaklarda başlangıçta ahşap mimari, sonraları taş mimariye geçiyor. Taş mimariye geçişin ilk dönemlerinde de çatı, ahşap olarak yapılıyor. Ayrıca hımış gibi çok önemli bazı yapım sistemlerinin Anadolu kökenli olduğu biliniyor. Bugün hâlâ yüzyıllardır ayakta duran ahşap yapılar, ülkemizin pek çok köşesinde mevcut.

Makineleşme ahşabın kullanımını artırdı

Ahşap 19. yüzyıl ortalarına kadar ormanı olan bölgelerde yaygın bir kullanıma sahipti. Ancak makineler sayesinde endüstriyel üretim potansiyelinin artmasıyla birlikte ahşaptaki tüketim, üretimin üzerine çıktı. 1810 yılında Portsmouth’da ilk buharlı bıçkı makinesinin geliştirilmesi, 1870 yılında Berlin’de ilk kez büyük miktarda lamine ahşap plaka ve 1898 yılında İngiltere’de ilk kez ahşap lifli levha üretilmesi ahşabın da kullanımı hızla artırdı. 1906 yılında Almanya’da tahta katman tabakalı taşıyıcıların ilk formu oluşturuldu, Paul Bonatz 1933 yılında ilk yenilikçi çok katlı ahşap konut sitesi Kochhofsiedlung’u kurdu.

Ahşap malzemenin yeniden organizasyonu ile ilgili, geliştirilen ilk ahşap talaş levhalar 1908’de Avusturya’da; ilk lif levhalar 1915’te Amerika Birleşik Devletleri’nde; ilk yonga levhalar ise 1941’de Almanya’da üretildi. Endüstriyel ahşap malzeme türlerinin geliştirilmesi, yapılarda ahşabın yeni kullanım alanlarının doğmasıyla sonuçlandı.

Ahşabın yapılarda taşıyıcı iskelet malzemesi olarak kullanılmasındaki en temel gelişme ise, geçtiğimiz yüzyılın başlarına rastladı. Artan ve gittikçe yaygınlaşan sanayileşmenin ortaya çıkardığı ihtiyaçlar ile I. Dünya Savaşı öncesi ve savaş yıllarında değerli bir silah hammaddesi olan çeliğin yapı alanından çekilmesi, ahşap malzemenin farklı fonksiyonlardaki yapılarda ve daha rasyonel olarak kullanılması zorunluluğunu beraberinde getirdi.

Endüstri Devrimi sonrasında malzeme teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak mimari anlayış belirli ölçüde özgürlük kazandı. Gelişen ekonominin ve teknik imkanların etkisiyle doğal ahşap yeniden yorumlanarak, ahşaptan yeni kompozit ürünler elde edilmeye başlandı. Endüstrinin gelişimiyle yeni boyutlar kazanan ahşap malzemenin kullanım alanı genişledi ve esneklik kazandı. Gelişen teknoloji ahşabın korunması konusunda da kendini gösterdi. Doğal ahşap malzemenin rutubet deformasyonunu gidermek, yanmazlığını sağlamak ve mikroorganizmalara karşı direncini artırmak amacıyla yöntemler geliştirildi.

Dünyada doğaya dönüş başlıyor,ahşap cazibesini artıyor

1980’li yıllarda sürdürülebilirlik sorunlarıyla beraber doğaya dönüş başladı. Bu dönemde bozulmaz bir malzeme olduğu düşünülen betonarmenin de yenilenme ihtiyacının bulunduğu anlaşılınca ahşap yeniden keşfedildi. 20. yüzyılda kendini plantasyonların da desteği ile yenileyen Orta Avrupa ormanlarındaki stok artışı ve küresel ısınmayı beraberinde getiren çevre sorunları, ahşabın gelişimini destekledi. Hannover’de yapılan Expo 2000, bu eğilimin açıkça ortaya konduğu ilk uluslararası etkinlik oldu.

90’lı yıllarda üretiminde çeliğe göre çok daha az gri enerji harcayan ahşabın büyük açıklıklarda çelikle boy ölçüşebileceği kanıtlandıktan sonra çok katlı binalarda kullanımı tartışılmaya başlandı. 21. yüzyıl başlarında yaygın olan çerçeve metotlarından sonra ahşap laminasyon işlemlerinin büyük aşamalar kaydetmesi ile birlikte iskelet ve masif sistemler de atağa kalktı. Günümüzde kullanılan ahşap teknolojilerinin yoğun kentleşmenin gereksinimlerine tam olarak cevap verecek düzeyde gelişmiş oldukları söylenemese de; doğal, güvenilir, sağlıklı ve birçok özelliği bünyesinde barındırması ahşaba kullanım açısından oluşan ilgiyi taze tutuyor.

Bugün dünyada modern ahşap yapılar süratle artıyor ve devletler ile hükümetlerce destekleniyor. Katma değerli, ileri ahşap ürünler olarak sayabileceğimiz lamine kiriş, CLT, LVL, DLT, NLT gibi ürünler ciddi rağbet görüyor ve bu ürünlerle orta ve yüksek katlı ahşap binalar yapılıyor. Fabrikalarda projelendirmesi ve imalatı bitirilip, inşaat sahasında legoların birleştirilmesi gibi sadece montajı yapılan sisteme geçiliyor. Hızlı imalat ve montaj, nakliye ve işçilik maliyetlerinde ciddi düşüşler sağlanıyor. Ahşap yapıların ömürlerinin daha uzun olması ve enerji verimliliği gibi diğer avantajları da hesaba katıldığında, ahşap yapıların diğer yapı sistemlerine göre daha pahalı olmadığı artık daha geniş kitleler tarafından kabul ediliyor.

Türkiye’deki talepte dönemsel değişimler oldu

Türkiye’de de geçmişten günümüze ahşabın kullanım şeklinde ve oranlarında değişimler yaşandı. Bunu İstanbul’un tarihine baktığımızda da görmek mümkün. İstanbul’da Yenikapı kazıları ahşap kullanımının binlerce yıl öncesine dayandığını belgelerken, özellikle 1912 Yangını sonrasında ahşap yapıların yerini tuğla yapılara bıraktığı, bakımsız kalan ahşap yapıların yüksek yapı izni ile birlikte giderek yok olduğu dikkat çekiyor.

Ülkemizde ahşap kullanımı özellikle son 60 yılda maalesef azalan bir seyir izliyor. 1940’lı yılların başından itibaren yapı ve inşaat sektöründe çimento, taş ve çelik malzemelerinin tercih edilmesi, Türkiye’deki ahşap kullanımını da belirgin bir şekilde düşürdü. Bugün kullanımın daha çok kalıplık keresteye veya dekoratif amaçlı rabıta, lambri, deckvb ürüne dönüştüğü Türkiye’deki inşaatlarda, beton hakimiyetinin mevcut olduğu ve ahşap yapıların yok denecek seviyeye geldiğini görüyoruz. Ahşabın kişi başına kullanım oranları da gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında bu farkı ortaya koyuyor. İğne yapraklı kereste tüketimi ülkemizde yıllık kişi başına 70 desimetreküp iken, gelişmiş ülkelerde bu oran en az 15-20 kat daha fazla.

Tüm bunlara rağmen dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ahşaba yönelim hiç de yok değil.  Mimarların özellikle kentsel peyzaj projelerinde kullanılan kereste harici malzemelerin soğuk görünümünden memnun kalmamaya başlaması, ahşaba geri dönüşün kapısını aralıyor. Yalnızca estetik kaygılarla değil, aynı zamanda yapılarda maddi bir değer artışı da sağladığından, ahşaba geri dönüş Türkiye’de de göz kırpıyor.

İnşaattan dekorasyona kadar birçok alanda tercih ediliyor

Ahşap, tüm dünya ülkelerinde mimari ve dekorasyonda en değerli ve özel malzeme olarak yerini koruyor. İç mimaride mobilya, kapı, parke, pencere, aydınlatma elemanları ve birçok alanda estetik kaygılara cevap veren ahşap, mimaride ise güvenilir ve sağlıklı sonuçlar için tercih edilen en değerli malzemelerin başında geliyor.

Tarihin ilk zamanlarından bu yana kullanılan bir malzeme olması, ahşabın ne kadar kullanışlı ve de sağlıklı olduğunun da bir kanıtı adeta. İnşaat malzemesi olarak ömürleri 80 ila 100 yıl arasında öngörülen ahşap yapılar arasında Ortaçağ’dan günümüze kadar ayakta kalanlarının olması, ahşabın dayanıklılığını bir anlamda kanıtlıyor.

Eskiden evlerin inşasında kullanılan temel malzeme olan ahşaba, bugün de mümkün olduğunca yaşam alanlarında yer veriliyor. Ahşap hem sağlıklı hem de dayanıklı bir malzeme olması sebebi ile özellikle yaşam alanlarının vazgeçilmez malzemesi haline geliyor. Bu sebeple öncelikle ev inşasında ardından da ev içi kullanımında tercih ediliyor. Zeminlerin vazgeçilmezi olmasının dışında hem pencerelerde hem de merdiven ve kapı gibi detaylarda ahşap, en doğru malzeme. Isı ve nem dengesini sağlaması özellikle parke için tercih edilmesinin temel sebebi. Ahşap merdiven hem evlerin dekorasyonunu başlı başına değiştirebilecek bir detay olurken hem de dayanıklılığı ile dikkat çekiyor. Bir ahşap kullanım alanı da yine yaşam alanlarımız ile ilgili olarak bahçeler. Bahçe çitleri başta olmak üzere, hem oturma alanları hem de saksılarda ahşap tercih edilebiliyor. Peyzaj tasarımlarının sunduğu görsel şölenin değişmez aktörlerinin başında da ahşap yer alıyor. Peyzaj uygulamalarında ahşap çeşitli amaçlarla kullanılıyor. En sık kullanım şekli zemin döşemesi, pergola, çit, gazebo, bank gibi donatı elemanlarında görülüyor. Dış mekân zemin döşemelerinde ise en çok decking modüler sistem tercih ediliyor.

İnşaat sektörüyle birlikte büyümesini sürdürecek

Dönemsel olarak iniş çıkışlar yaşansa da inşaat sektörü ülke ekonomileri içinde vazgeçilmez bir yere sahip. Yaklaşık 8 trilyon dolarla inşaat sektörü bugün dünya üretiminin yüzde 13’ünü oluşturuyor. 2020 yılında yüzde 70 büyüme ile 13 trilyon dolara ulaşarak dünya üretiminin yüzde 15’ini oluşturacağı tahmin ediliyor. Bölgesel olarak bakıldığında inşaat sektörü Avrupa’da toplam GSH’nın yüzde 10’unu oluşturuyor.

Çin’in dünya inşaat sektöründeki payı 1990 yılında yüzde 1 iken, 2010 yılında yüzde 14’e yükseldi. Bu rakamın 2020 yılında ise yüzde 19’a çıkacağı tahmin ediliyor.

2020 yılı için küresel inşaat sektörünün görünümüyle ilgili yapılan çalışmalarda yükselen piyasaların dünya inşaat üretiminde 2005’te yüzde 35 civarında olan payının 2020’de yüzde 55’e çıkacağı, yine yükselen piyasalarda inşaat sektörünün toplam GSYH içindeki payının 2010 yılında yüzde 14.7 iken  2020 yılında yüzde 16.5’e yükseleceği öngörülüyor. (Global Construction 2020)

Önümüzdeki dönemde inşaat sektöründeki bu büyümenin yanı sıra inşaat yaklaşımlarında da değişimler olacak. Enerji verimliliği yüksek ve buna karşın CO2 salınımı en aza indirilmiş binaların tasarımı ve inşaatı önem kazanacak. Sürdürülebilirlik ve yeşil binalar konsepti, ülkelerin gündeminde daha çok yer aldıkça ahşaba yönelim de artacak. Bu yönelim dünya tarafından giderek kabul görüyor. Bunu haklı çıkaracak görüşlerden biri de ünlü mimar AlexDeRuke’ye ait. ‘’Eğer 19. yüzyıl çelik, 20. yüzyıl beton yüzyılı idiyse, 21. yüzyıl da ahşap yüzyılı olacak’’ diyen Ruke, dünyada ahşabın nereye gittiğinin kısaca özetini yapıyor.

Tercih etmek için birçok neden var

Ahşabın estetik ve doğal görünümü hem yapı malzemesi hem de iç mimari ürünü olarak modern mimarideki talebini artıyor. Kuzey Amerika ve İskandinavya’da ev yapımında yaygın şekilde kullanılan ahşap, Türkiye’ de de artık önemli projelerde yapı malzemesi olarak tercih ediliyor. Üretiminde hiçbir katkı kullanılmayan ahşap, geleceğin yapı malzemesi olarak görülüyor. Ayrıca, betonarme yapılara nazaran depreme daha dayanıklı olduğu bilimsel bulgularla da kanıtlanan ahşap hem estetik hem de güvenlik çözümü sunuyor.

Bir evi sadece ahşap kullanarak baştan sona inşa etmek mümkün. Yapılarda kullanılan diğer hiçbir malzeme böylesine geniş bir kullanım imkanı sunmuyor. Güncel araştırmalara göre Almanya’da ev inşa edenlerin yüzde 40’ından fazlası, İskandinavya’da ise yaklaşık yüzde 85’i ahşabı tercih ediyor. Almanya’da ahşabın mimari malzeme olarak payı 1991 ile 2002 yılları arasında iki kat artış göstermiş durumda.

Peki ahşabı bu kadar cazip kılan özellikler neler? Bunların başında insan sağlığına zarar vermemesi, alternatifi olan malzemelerden daha yüksek ısı yalıtımı sağlaması, yaşam ömrünün uzun olması, ısıya karşı neredeyse hiç genleşmemesi tam tersine ısının etkisiyle kuruyup güç kazanması, eko ve gürültüyü emerek engel olması, ses izolasyonundaki üstünlüğü, üretiminde atık gaz olarak saf oksijen salınan tek yapı malzemesi olması geliyor.

Ayrıca ahşap yüksek prefabrikasyon derecesi nedeniyle muhteşem yalıtım özelliğinde. Örneğin 6,5 cm’lik traheli düzene sahip ahşap, 40cm’lik tuğla ile aynıısı yalıtım performansı sağlıyor. Ayrıca ahşap yapı parçaları kendi hafif ağırlığıyla nispeten yüksek ağırlıklar taşıyor. Ahşap yapı sistemi ile yapılan duvarlar bu şekilde daha ince olması da iç odalarda daha fazla alanın kullanılabilmesini sağlıyor.

Ahşap insanlara daha sağlıklı hissi veriyor

Hayatımızın önemli kısmının geçtiği evlerimizde doğal yapı ürünlerinin kullanımı, aile ve birey sağlığı açısından özel bir öneme sahip. Bu nedenle son yıllarda insanların gündemine oturan organik yaşam ve doğal olana dönme isteği, ahşap yapıların ve ürünlerin tercih edilmesini olumlu yönde etkiliyor. Ahşabın doğal ve sağlıklı bir yapı malzemesi olması ve dinlendirici etkisi kişilerin duygusal durumu üzerinde pozitif etkiler yaratıyor.

Toz çekmeyen, mekandaki rutubeti emip salarak bir tür nem düzenleyici görevi gören ahşap, doğal ve sağlıklı bir yaşam ortamının sembolü. Yapılarında ve iç mekanlarında ahşap kullanılan evlerde yaşayan insanlar, fizyolojik ve psikolojik açıdan kendilerini çok daha sağlıklı hissediyorlar.

Sürdürülebilir ve ekolojik inşaat

Gelecekte daha da fazla insanın kentlerde yaşayacağı gerçeği, “sürdürülebilir ve ekolojik inşaat” kavramını gündeme getiriyor. Ekolojik inşaat konusunda çoğunluğu gelişmiş ülkelerde olmak üzere çözüm üretmeye yönelik birçok araştırma yürütülmekte ve doğal bir yapı malzemesi olarak ahşabın konut alanında kullanımını yaygınlaştırmayı amaçlayan yeni yaklaşımlar geliştirilerek destekler sağlanıyor. Bunun sonucu olarak son yılların Avrupa inşaat teknolojisinde hammaddesi ahşaba dayalı yapı malzemelerinin yeniden önem kazanmakta olduğu gözleniyor.

Doğal bir yüksek teknoloji ürünü olan ahşapla yapı inşa etmenin uzun bir geleneği olduğu gibi aynı zamanda bu maddenin geleceği de parlak. Hiç bir yapı malzemesi bu denli sürdürülebilir değilken, hiç bir yapı tarzı enerji bakımından daha etkili, daha hızlı ve daha denenmiş değil. Doğal yenilenebilir yapı malzemelerinden bahsedilince ilk akla gelen ve en yaygın kullanılan malzemelerden biri olan ahşabın, büyük işlemlerden geçirilmeden kullanılması mümkün.

Yenilenebilir ve fazla atık oluşturmadan üretilebilir doğal bir yapı malzemesi olan ahşap, dışarıdan eklenmediği sürece zehirli madde içermez, üretiminde kullanılan fosil enerji miktarı düşüktür, bünyesinde karbondioksit barındırır. Ahşap öğeler ömürlerinin sonunda yeniden kullanılabilir, biyolojik yolla yok edilebilir, enerji veya hammadde olarak değerlendirilebilirler, ön üretime ve seri üretime elverişlidirler.

Türkiye’de ahşap konutun geleceği

Köklü geleneği ile ahşap, ülkemizin sosyo-ekonomik yapısına uygun bir hammadde. Endüstriyel ön üretime, depolanmaya, hızlı kurulmaya uygun olan ahşap, ülkemiz için gerekli basit eleman bağlantıları, nakliyeye uygun eleman boyutları, hızlı ve kolay montaj ihtiyacı ve deprem dayanıklılığına cevap verebilecek bir malzeme. Fakat ahşap alanında gelişmelere ve ahşabın avantajlarına rağmen Türkiye’deki büyüyen kentsel alanların ihtiyaçlarına tam olarak cevap verme konusunda ahşabın yer edinmesi pek de mümkün görünmüyor. Ülkemizde ahşap kullanımının artırılabilmesi için yeni yaklaşımların şart olduğuna dikkat çeken sektör yetkilileri, bunu yaparken Türkiye’deki üretim endüstrisinin yeni teknolojik gelişmeleri karşılayıp karşılayamayacağı, Türkiye’deki pazarın yeni çözümlere yer verip veremeyeceği sorularına cevap aranmasının önem taşıdığına dikkat çekiyorlar.  Ayrıca ahşabın çok katlı konutlarda alternatif yapı malzemesi olarak kullanılmak için gereken ekonomik rekabet gücüne sahip olup olmadığı ve bu tür yapılar için gerekli hammaddenin nasıl karşılanabileceğinin de aydınlatılması gerektiğine vurgu yapan yetkililer, “Türkiye pazarı için geçerli olabilecek sistemleri belirlemek için tüm sürdürülebilirlik faktörlerinin ahşap inşaat metotları tarafından karşılanabilirliğinin derinliğine araştırılması gereklidir. Bu amaçla yapılacak çalışmalarda ülkemiz konut sektörünün teknolojik birikimin yüksek olduğu Avrupa ülkeleri ile ahşap konusunda araştırma ve geliştirmeye yönelik teknolojik ilişkilerinin hızla geliştirilmesini gerekli, yararlı ve kaçınılmaz olarak görmekteyiz. Fakat şunu da belirtmek isteriz ki, ancak devlet politikalarında ve özel sektör yaklaşımlarında gerçekleşecek bir paradigma değişikliği bu kapsamdaki girişimleri mümkün kılacaktır” görüşünü dile getiriyorlar.

Masif ahşabın doğru tanıtılıp doğru kullanım yöntemlerini anlatabilmesi halinde ahşaba büyük bir yöneliş olacağını da dile getiren yetkililer, STK, kamu kurumları ve üniversite işbirliği çerçevesinde tanıtım, projelendirme, tasarım, standartların oluşturulması gibi temel konularda çalışmaların sürdürülmesinin önemine değiniyorlar. Aynı zamanda örnek kamu binaları, okul, kültür merkezi, nikah salonu,sporsalonu,seminer salonu gibi halka açık sosyal tesisler yapılmasının Türk halkınıahşap ile yeniden buluşturmada etkili olacağını aktaran yetkililer, “Yerli ve yenilenebilir doğal kaynağımız olan ormanlarımızdan elde edeceğimiz ahşap hammaddesi ile mimari zevkimize uygun, sağlıklı, estetik yapılardan oluşan yeni yaşam alanlarını barındıran şehirlerimizi kurmaya doğru adım atmalıyız” fikrinde birleşiyorlar.

 

İleri yapısal ahşap üretecek makineler için Ar-Ge’ye odaklanılmalı

Ahşabın ülkemiz ekonomisine sağlayacağı faydalar hakkında görüş bildiren ahşap sektörü yetkilileri, “İstihdam katsayısı çok yüksek olan ahşap sektörü, katma değeri yüksek, ileri yapısal ahşap ürünleri üretmesi durumunda  ülkemiz ekonomisine ciddi katkıda bulunacaktır. Ayrıca ihracat pazarlarına katma değerli ürün satma  imkanı olacaktır. Bu noktada ağaç işleme makineleri sektörünün bu tür ileri yapısal ahşap üretecek makinelerin ve preslerin imalatı için şimdiden Ar-Ge çalışmalarına başlamalı, ahşap sektörüyle diyalog ve dayanışma içinde olmalıdır” mesajı veriyorlar.

 

İNŞAAT SEKTÖRÜNDE İŞLENEBİLEN AĞAÇ TÜRLERİ VE KULLANIM ALANLARI

Dut: Saz yapımında.

Ceviz: Masif ve kaplama olarak mobilya yapımında.

Kiraz: Mobilya, dekoratif marangoz işleri ve müzik aleti yapımında.

Armut: Oymacılık ve müzik aletlerinde.

Meşe: Fıçı yapımında ve masif mobilyalarda.

Ihlamur: Oymacılıkta.

Göknar: İç kısımlarda, doğrama ve marangozluk işlerinde.

Akçaağaç: Kaplama ve masif olarak mobilya endüstrisinde.

Kızılağaç: Kontrplak yapımında.

Kayın: Mobilya yapımında.

Kestane: Suya dayanıklı olduğundan dış alan mobilyalarında.

Kavak: Kibrit yapımında.

Karaağaç: Mobilya ve parke yapımında.

Okume: Kontrplak yapımında.

İrokko: İç ve dış mekanlarda.

Wenge: Mobilya yapımında.

Sapelli: Kaplamada.

Sipo: Kaplama ve kontrplak yapımında.

Maun: Kaplama, parke ve mobilyada.

Abanoz: Dekoratif işlerde, müzik aletleri yapımında.

Teak: Gemilerde iç ve dış mekanlarda.

AHŞAP TERCİH EDİLMESİNİN NEDENLERİ

  • Ahşabın ağırlığı az olduğundan temele binen yük de azdır.
  • Doğal üründür ve çevre dostudur.
  • Ahşap yenilenebilir, sürdürülebilir malzemedir ve yeniden kullanılabilir.
  • Karbon tutucu özelliği vardır.
  • Depreme dayanıklıdır.
  • Yangın dayanımı sanılanın aksine yüksektir, karbon tabakası oluşturur ve yanma hızını yavaşlatır.
  • Ahşap malzeme üretiminde enerji tüketimi çok düşüktür.
  • Sağlam bir malzemedir.
  • Ahşap malzemeler farklı iklim koşullarına dayanabilir.
  • Ahşabın montajı insan gücü ile yapılabilir.
  • Ahşap çok katlı bir yapı malzemesidir.
  • Montajdan sonra tam yükleme yapılabildiği için sağlamlığı yapılırken test edilebilir.
  • Ahşap yapılar söküldüğünde daha az kayıp ile yeniden kurulabilir.
  • Ahşabın onarım ve plan değişikliği kolaydır.
  • Çevre ile uyumlu olması sayesinde yüzyıllar boyu varlığını sürdürebilir.
  • Enerji dostudur. Ahşap bir evi ısıtmak için çok az enerji harcanır.
  • Dönüşümlü bir yapı malzemesidir. Çevreyi kirletmez, atık oranı çok azdır.
  • Ahşap; çelik, taş ve beton ile uyum bir şekilde kullanılabilir.

Ahşaptan 350 metrelik gökdelen

Gökdelen inşa eden birçok mimar, ahşaba sıcak bakmaya başladı. Peki neden? Kısaca belirtmek gerekirse; konvansiyonel yapı malzemeleri yerine odun kullanımı hem karbon emisyonlarını hem de maliyetleri oldukça düşürüyor. Japon mimarlar, günümüz şehirlerini tam anlamıyla ahşap ormanlara dönüştürmek istiyor. Bir Japon firması olan Sumitomo Ormancılık, dünyanın en uzun ahşap binası olan W350 Projesi olarak adlandırılan 350 metrelik bir gökdelen için nasıl bir tasarım yaptıklarını açıkladı. 2041 yılına kadar tamamlanacak olan bina, yüzde 90 özel işlenmiş ahşaptan ve yüzde 10 çelikten imal edilecek.  Ancak bu hepimizin bildiği normal piyasada bulunan ahşap kerestelerden yapılmayacak. Bina birçok lamine ahşaptan ve sıkıştırılmış malzemelerden inşa edilecek. Nihai sonuç olarak bina çelikle yapılanlardan daha sağlam bir şekilde ortaya çıkacak. Başka bir deyişle eskinin teknolojik dönüşümü geleceğin inşa edilmesinde kullanılacak.

Görsel kalitesinin yüksekliği, geri dönüşümlü bir tasarım malzemesi olması, hem geleneksel hem de modern tasarımlara uygunluğu ve dayanıklılığı, ahşabı vazgeçilmez kılan özelliklerinden sadece birkaçını oluşturuyor.

 

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

  • İngiltere’de altı katlı ahşap sosyal konutlar inşa edildiğini…
  • Paris’te de 200 metre yüksekliğinde ahşaptan bir “Doğaya Saygı Kulesi” yapıldığını…
  • Dünyanın en büyük tarihi ahşap binasının 100 metre boyu ile 100 yıldır ayakta olan Büyükada’daki Rum Yetimhanesi olduğunu…
  • Amerika’daki konutların ortalama % 90’ının, Kaliforniya’da ise % 99’unun ahşap olduğunu…
  • Binlerce yıllık Ayasofya’da kemerlerin arasındaki gergi çubuklarının en eskilerinin ahşap olduğunu, yani dünyanın en ünlü ve eski yapılarından birinin, asırlardır ahşaba güvendiğini…
  • 13. ve 14. yüzyılda inşa edilen ahşap kolon ve çatıları olan Kastamonu Mahmutbey, Beyşehir Eşrefoğlu ve Afyon Ulu camilerinin, özel bir bakıma sahip olmaksızın yaklaşık 700 yıldır ayakta olduğunu…
  • Deprem sigortası priminin beton evlerde ahşap eve göre 5 misli fazla olduğunu ve bütün bu sebeplerden Amerika’da betonarme evde oturmanın bir lüks olduğunu…
  • Ahşabın dıştaki kömürleşen tabakanın doğal bir izolasyon sağlayarak iç ahşabın yanmasını geciktirdiğini…
  • Betonarmenin ahşaba göre 5 kat, çeliğin 13 kat ağır olduğunu…
  • 1 cm kontra plağın veya ahşabın 16 cm betonun ısı izolasyon değerine eşit olduğunu…
  • Depremde bizi öldürenin “sadece betonun ağırlığı” olduğunu, ahşap evlerde ölüm riskinin sıfıra yakın olduğunu…
  • Almanya’da tüm yapıların % 23’ünün, Fransa’da % 17’sinin, Türkiye’de ise % 95’inin beton olduğunu…
  • Dünyada ahşabı inşaat sektöründe kullanan ülkelerde ormanların küçülmediğini, tersine; bilimsel bir yaklaşım ve bilinçli bir koruma anlayışı ile hızla büyümekte olduğunu…
  • Çağın gereklerine uygun teknoloji ve mimari çözüm ile inşa edilen ahşap konutların Türkiye’de de beton evlerden daha ucuza çıkabileceğini…